Bu yazımda, birbirinin benzeri yüzlerce Türk restoranının içinden fark yaratmayı hedefleyenlerin dikkat etmesi gereken iç mekân kurgusundan bahsedeceğim. İngiltere’de Türk restoranı açmaya karar verdiniz. Başarıya giden yolda mekânınız nasıl tasarlanmalı? Gelen misafirleri nasıl bir tecrübe bekliyor? gibi sorularla kurguya başlayın. Burada tek amaç üzerine yoğunlaşacağız; Açılıştan itibaren gelen misafirlerin, o bölgede yaşayanların, hatta rakiplerinizin bile restoranınızda yaşadıkları tecrübeyi akıllarına kazımak ve ertesi gün sizden bahsetmelerini sağlamak. Bu amaç, reklam, ilan, sponsorluk gibi fazladan para vererek aldığınız tanıtım ve pazarlama stratejilerinden çok daha kuvvetli bir yöntem. 

Bilindiği üzere menünün %80 ini et ürünleri kapladığından, hazırlanışından sunumuna bunu görsel bir şölene çevirmek mümkün. Bunun için cam, pleksi, saydam bölücü seperatorler gibi hazırlık bölümünü olabildiğine transparan malzemeler ile düzenlenmesini öneririm. Fırın ateşini mekana doğru açılardan göstermenin de restorana bambaşka karakter vereceğinden emin olabilirsiniz. İçerisinin ışık değeri ne kadar düşük ise misafirlerinize o kadar kendilerini özel hissettirirsiniz. İzleniyor hissi veya yan masada oturanların net şekilde görülüyor olması mahremiyet duygusunu azaltacağından ve karşındakine konsantre olarak yemek yeme fikri zorlaşacağından yoğun aydınlatma tercih edilmemelidir. Köklü restoranlar, “ortak beğenilen müzik yoktur” mantığı ile müzik tercih etmezler. Bir kişinin müziği beğenmemesi durduk yere huzur bozabilir. Mekânda sessiz ortam kavramını oluşturmaya bakin. Şimdilik müzik çalacaksa bile misafirlerinizin yemek esnasında telefonla konuştuklarında karşı tarafın müziği duyamayacağı seviyede tutun. Müzik seçimlerini kesinlikle enstrümantal tarzda secin. Araştırmalar gösteriyor ki müşterilerin %68 i çıktıkları restoranın tavanını, duvarlardaki tabloları ve renkleri unuturken, tuvaletleri %92 si eksiksiz hatırlıyor. Buradaki amaç, misafirlerinizin yepyeni bir mekana girişindeki etkiyi tekrarlamak. İngiltere’de acilmiş bir Türk restoranı olarak tasarımsal açıdan, ülkemizin banyo ve yıkanma hassasiyetine tarihsel göndermeler yapmak etkili olacaktır. Bunu tüm restorana yaydığımızda kültürel dokunuşların belli seviyeyi geçmemesini savunuyorum. Duvarlara islenen ova, koy, vadi, şelale gibi doğal güzelliklerin rölyefleri veya fotoğrafları ile restoran sıfatından uzaklaşıp Türkiye tanıtımı yapan turizm bürosu veya tur şirketi gibi görünme riski doğuyor. Restoranda amaç ülkemizin coğrafi tanıtımını yapmak, onları ülkemize yaz tatiline göndermek değil. Burada tek amacımız Türk mutfağının lezzetlerini doğru mekânsal kurgu ile misafirlerle buluşturmak, onlara unutamayacakları bir servis sunmak. Tabela kesinlikle büyük ve ışıklı olmamalı ki çevreyle uyum içinde, kimseyi rahatsız etmeden, çok önceden beri orda varmış izlenimi versin. Kocaman harflerle orda olmaya gerek yok. Kimse restoranın iddialı ismi altında ezilerek yemek yemek istemez. Çiğ etleri dolap içinde üst üste koyarak müşteriye göstermekten kaçının. Balık restoranlarında balıktan anlayan müşteriler için kurgulanmış bu fikri, et restoranı için kullanma hatasına kapılmayın. İştah kapatır.

Malzeme seçimlerinde estetik kaygıyla beraber kolay temizleniyor olmasına dikkat edilmeli. Masalarda cam, mermer gibi soğuk malzemeler kullanılmamalı. Uzun geçecek aksam yemeği için rahatlık ve konfor on planda olmalı. Yemeğe gitme serüvenini bütün halinde düşünün, misafirlerinizi hiçbir restoranda yasayamayacakları rahatlığı ve düzeni sunmanız sizi İngiltere’de diğerlerinden ayrıştıracaktır. Koltuklar olabildiğine rahat seçilmeli. Bunların hepsini yaparken de en çok havalandırma ve ısıtma sistemine özen gösterin. Son zamanlarda İngiltere’deki restoran modasını 25-60 kişilik ufak mekanlar oluşturuyor. İnsanlar 180 kişilik bir restoranda yemek yediklerinde anlatacak bir şey bulamazlarken, toplam 20 kişilik bir mekânda sıkışarak yedikleri yemekleri, ortamı ve sıcaklığı unutamıyorlar. Açacağınız işletme ne kadar büyük olursa olsun, misafirlerinize dolu-bos ilişkisini iyi yansıtıyor olabilmeniz lazım. Bos restoran her zaman korkutur. Tanımsız boş alanlardan kaçının. 

Müşteriler kadar çalışma ekibinizin mutluluğunu ve mekanla ilişkisini önemseyin. Ekibinizi zorlayacak her türlü tasarım hatasından uzak durmanız gerekiyor. İçinde olmaktan zevk alacakları bir mekân hedefleyin. Güler yüz her yerde iş yapar. Son olarak, insanlarla iletişimim güçlü mü? En yoğun günümde bile güler yüzlülüğümü misafirlerime yansıtabilecek miyim? Türk mutfağının karakteristik tadını korurken, menüye yenilikler katabilecek miyim? Soruların olumlu yanıtlarınızla buluşuyorsa, yukarda yazdıklarımla birleştirdiğinizde basarı kaçınılmaz olacaktır. 

İyi günler dilerim. Haftaya yazacağım konu başlığım, insan için tasarlanan en ufak mekanlar: “Asansörlerde tasarım kriterleri ve insan psikolojisi” üzerine olacak.