Papa’nın hafta sonu yaptığı Türkiye ziyareti, Batı ve Hristiyan medyasında iki gündür büyük bir heyecanla, abartılı bir coşku içinde anlatılıyor.

Batı ve Hristiyan medyası iki gündür büyük bir heyecanla ballandıra ballandıra bir coşku içinde aktarıyor. Anlattıklarına bakılırsa 1071’den bu yana kurdukları bir hayali yeniden hatırlamanın mutluluğundalar.
Ama onların rüyası ne kadar eskiyse, bizim gerçeğimiz ondan daha köklü, daha güçlü ve daha canlıdır.


Bu topraklar bir hatıranın değil, bir mücadelenin eseridir.


Anadolu Bir Vatanın Adıdır


Anadolu’nun Türk yurdu oluşu, tarihimizin iki büyük “26 Ağustos”una dayanır.


26 Ağustos 1071 – Malazgirt:


Alparslan’ın komutasındaki 50 bin kişilik Selçuklu ordusu, 200 bin kişilik Bizans ordusunu bozguna uğratarak Anadolu’nun kapılarını Türklere açtı. O gün yalnızca bir savaş kazanılmadı; bir milletin kaderi yeniden yazıldı.


26 Ağustos 1922 – Başkomutanlık Meydan Muharebesi:


Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde Anadolu, işgal zincirlerinden kurtuldu.


Bir kez daha özgürlük, bir kez daha vatan, bir kez daha millet…


Bu iki zafer, Oğuz Kağan’ın torunları olan Alparslan ve Atatürk’e duyduğumuz saygının ve minnetin en net işareti oldu.


Fatih: Tarihi Değiştiren Adım


Fatih Sultan Mehmet ise bu milletin bir başka dönüm noktasıdır.
Anadolu’da yetişen bir cihan lideri olarak İstanbul’u fethedip çağ değiştirdi.
O fetih, yalnızca bir şehrin kapılarını değil, Türk milletinin dünyaya uzanan ufkunu açtı.

Oğuz Kağan’ın Mirası Bizim Yürüyüşümüzdür


Türk milletinin yolu Oğuz Kağan’ın destanıyla başlar.
Alparslan’ın cesaretinde, Fatih’in kararlılığında ve Atatürk’ün direncinde aynı damar atar.
Tarih boyunca değişen yalnızca çağlar olmuştur; bizde ise yürüyen ruh hep aynıdır.


Papa’nın Ziyareti Bu Gerçeği Değiştirir mi?


Batı medyası coşkunun doruğunda olabilir.


Ama bu toprakların geçmişini, bedelini, acısını, direnişini bilen millet için tablo nettir:


Anadolu, bir ziyaretle tartışılacak bir yer değil;
kanla, emekle, alın teriyle vatan yapılmış bir yerdir.
Bu gerçek ne sarsılır, ne silinir, ne de gölgelenir.

Ve Biz… Oğuz Kağan’ın, Atilla'nın Mete'nin Torunları
Bu toprağın üzerinde esen her rüzgâr, geçmişten bugüne aynı sesi taşır:

Biz buraya misafir gelmedik.
Biz buraya kaderimizle geldik.

Oğuz Kağan’ın otağında yakılan ateş yüzyıllardır hiç sönmedi.

Bir gün Malazgirt’te Alparslan’ın cesaretine,
bir gün Fatih’in yenilmezliğine,
bir gün Atatürk’ün bağımsızlık ateşine dönüştü.

Ve bugün de o ateş bize şunu hatırlatıyor:


“Gök çadırımız, yer döşeğimizdir.
Biz yürüdükçe tarih bize yol verir.”


Bir ziyaretin gölgesi değil, bu milletin bin yıllık yürüyüşü belirler hakikati. Anadolu; bedeli ödenmiş bir yurt, korunacak bir emanet, geleceğe bırakılacak bir mirastır.

Alparslan, Fatih Ve Atatürk Atilla

Alparslan, Fatih ve Atatürk’ün Kemikleri Sızladı...

Alparslan, Fatih ve Atatürk’e borcumuz var....

Alparslan, Fatih Ve Atatürk Atilla Vatan Oz