Son bir yıldır yapılan bütün çalışmaları gözden geçirdiğimizde ülkelerinin yönetiminden sorumlu Devlet mekanizmalarının büyük bir çöküşün arifesinde olduklarını görüyoruz. Bunun gerçekleşecek olmasının nedeni ise yine bu Devlet mekanizmalarının bütün göstergeleri görmezden gelmeleri olacak.

BUGÜN : DEVLETLER’in ZOR GÜNLERİ

Bu yılın başında yayınlanan ve bizim de ele aldığımız “Küresel Risk Raporu” beş on yıl içinde yaşayacağımız tehditlerin ikinci sırasında “devletlerin çöküşü”nün yer alabileceği yönünde uyarılar içeriyordu. İlk sıradaki sorun ise kitle imha silahlarının kullanılması, yani savaş ihtimali idi.*

Bu rapordan üç ay sonra ise İngiltere yeni güvenlik belgesini açıkladı ve nükleer başlık sayısını 260’a çıkartacağını duyurdu. Yani Devletlerin bu risk raporundan çıkarttıkları ders, on yıl zamanları olmasına rağmen, olası bir savaşı engellemek yönünde çalışmak değil, çıkarsa diye daha fazla silahlanmak.

Şimdi elimizde bir başka rapor daha var. Geçen hafta yayınlanan ve küresel ölçekte yapılan “Kapsayıcı Bir Gelecek için Vatandaş Katılımı” araştırmasının sonuçlarını içeren WEF raporu vatandaşların gözünden hem pandemiyi hem de devletlerin durumunu ele alıyor.

Rapora göre devletler, özellikle kötü pandemi yönetimleri ile vatandaşlarının gözünde itibarlarını büyük ölçüde kaybettiler. Daha doğrusu, etik bir iletişim politikasından uzaklaşarak yalanları ortaya çıktıkça.

Pandeminin başlaması ile, vatandaşlarına güven veren açıklamalar yapan devletlerin hemen her konuda yalan söyledikleri ortaya çıktıkça. Gün geçtikçe, pandemi başlayana kadar sağlık sisteminin nasıl ihmal edildiği, sosyal politikaların yalan, övünülen ekonomik gücün nasıl kırılgan ve hemen her başlıktaki atanmış yöneticilerin ne kadar ehliyetsiz olduğu bir bir ortaya çıktı. Sonuçta bu yılın başında devletlere olan güven gittikçe geriledi ve gerilemeye de devam ediyor.

DÜN : DEVLET’in BEKASI

Tüm dünyada bugüne değin hemen her ülkede devletin bekası tüm hak ve özgürlüklerin önüne yer aldı. İnsanlığın kendisine hizmet etmesi ve ortak hizmetleri gerçekleştirmesi için tesis ettiğine inandığı devlet, aslında egemenin yaşamsal sürekliliği için çalışan devasa ve sorgulanamaz yapılar haline geldi. Tüm güçleri uhdesinde toplayan devlet, yasaları ve kolluk güçleri ile hizmet etmesi gereken bireylerin efendisi oldu.

Yukarıda bahsettiğimiz rapor devletlerin bu otoriteyi tesis etmek ve korumak için, bireylere karşı en çok kullandığı yasal suçları da sıralıyor. Sırasıyla, uygunsuzlukları protesto eden insanları susturmak, devlet eli ile bireyin tacizi, sansür, gözdağı, basına saldırı ve hapis, kısıtlayıcı ve keyfi yasal düzenlemeler, aşırı ve orantısız güç kullanımı. Bunların değişen türlerde ve oranlarda pandemi boyunca da devam ettiğine tanık oluyoruz.

Pandemi döneminde devletlerin temel fonksiyonları olan, kamu hizmetlerinin karşılanması, çevresel uyumluluğun gözetilmesi, ekonomik eşitsizliğin azaltılması ve bireylerin doğru bilgilendirilmesi için iyi yönetişimin sağlanması konularında da büyük bir başarısızlık gösterdikleri görüldü. Diğer yandan – grafikte görüleceği gibi – devletlerin ittifak halinde olduğu, sessiz medya, devlet ile yoğun ilişkili sivil örgütlenmeler ile devletin koruması altındaki hakim iş dünyasının da yoğun bir şekilde güven kaybına uğradıklarını anlıyoruz.

Rapora temel oluşturan araştırma bireylerin pandemi ile ilgili olumsuz ve olumlu etki değerlendirmelerini de içeriyor.

Olumsuz etkiler sırası ile sosyal eşitsizliklerin büyümesi, küresel işbirliğinin zayıflaması, geçim olanaklarının kısıtlanması ve refahın çöküşü ile “infodemik” olarak da adlandırılan dezenformasyonun yaygınlığı.

Olumlu etkiler ise devletlerin hoşuna gitmeyecek cinsten. Öncelikle toplumsal alanda dayanışma düşüncesinin filizlenmiş olması, çevre üzerindeki insan kaynaklı yıkıcı etkilerin az da olsa azalması, gelişmekte olan ülkeler yatırım yapılması zorunluluğunun belirginleşmesi ve yeni bir ekonominin oluşturulması ihtimali.

Devletlerin ise bu olumsuz etkileri yönetmediklerini ve olumlu etkilere karşı ise hiç hazırlıklı olmadıklarını söyleyebiliriz. Bu durum, küresel risk raporunda belirtildiği gibi on yıl içinde devletlerin çöküşüne bir zemin oluşturmaktadır.

YARIN : TEK BAŞINA ÇÖZEMEZSİN!

Devletlerin pandemi karnelerini çok iyi analiz etmeleri gerekiyor. Bu analize göre devletlerin geçer not aldığı iki ders var. Birincisi antidemokratik uygulama teknikleri ve ikicisi ise dezenformasyon teknikleri. Bu konularda oldukça başarılılar. Tüm dünyada devletlerin vatandaşlarını korkutma ve baskı altına alma ve bunu da onları korumak adına yaptıklarını anlatmakta başarılı olduklarını görüyoruz. Ama diğer derslere baktığımızda durum tam bir felaket. Altyapı sıfır, sağlık sıfır, çevre sıfır, iyi not beklediği ekonomi sıfır... İleri seviyedeki etik, yöneylem, planlama gibi dersleri saymıyorum bile, o derslerden devamsızlıktan kaldılar.

Yine rapora dönelim. Elbette çözüm önerileri de var. İlk öneri, devletlerin bugün ve gelecek için çözüm önerilerini belirlemek için vatandaşları ile birlikte çalışmaları. Toplumun hayal gücü ve düşünce kilidini açarak daha iyi kararlara ve birlikte ulaşmak için sosyal huzursuzlukları ve kutuplaşmaları önlemek. İkinci öneri, sosyal uyumu bir öncelik haline getirmek. Burada pandemiye en iyi yanıt veren Yeni Zelanda örneğinden bahsediliyor. Yeni Zelanda’da vatandaşların yüzde seksen yedisi hükümetlerinin pandemi uygulamalarını desteklerken G7 ülkelerinde bu oran yüzde elliye düşüyor. Üçüncü öneri ise çok paydaşlı bir anlayış ile toplumsal ihtiyaçlara odaklanılması ve işbirliğinin geliştirilmesi.

Önerilerin tamamı özetle daha demokratik, eşitlikçi ve etik bir devlet yapılanmasından bahsediyor. Devletlerin sorunları tek başına çözeceklerini düşünmesi, daha doğrusu kurdukları antidemokratik yapılanmanı devamı için bunu tercih etmesi aynı zamanda kendilerinin çöküşünün de zeminini hazırlıyor. Umarım hepimiz için olumsuz sonuçları da olacak bu fenomenin gerçekleşmesi öncesinde daha akılcı bir yol tercih ederler.

* WEF Küresel Risk Raporu 2021 hakkında daha fazla bilgi için; Meyhane-i İkbalde Son Dem, Avrupa Gazete, 25 Ocak 2021.