Dün sabah şiddetli bir sarsıntıyla uyandım. Yatak, odanın içinde sağa sola gitti geldi. Uyku sersemi kendimi bahçeye zor attım. Sonradan öğrendik ki yaşadığımız sadece 4.8 şiddetinde bir depremmiş. 10 gün öncesinde yaşanan 6.6'lık deprem ile kıyaslanamaz bile. Üç aydır Türkiye'deyim ve tam 3 sefer orta şiddetli depremi ciddi anlamda hissettim. Gerçekten endişe verici umarım daha fazlası olmaz.

Dün depremin en çok hissedildiği ve yıkımın olduğu Bayraklıyı görelim dedik. 

İzmir õyle günlük güneşlik ki yaz mevsimi yaşanıyor gibi umarım prefabrik evler tamamlana kadar da öyle gider yapımlarına başlandığını öğrendik. Bayraklı'ya girince her yer nakliye kamyonları ile çevrili. Hasarlı evlerden sadece kıymetli eşyaları almak için girilmeye izin veriliyor oda 5 dakika gibi bir süre.

Yıkılan evlerin enkazlarında eskiden içinde yaşayan insanların yataklarını, çocukların oyuncaklarını, bebek arabalarını gördük imanın kalbimiz acıdı.

Genelde her yer girilmez şeridiyle kaplı ve polisler bekliyor ama biz Londra'dan geliyoruz gazeteciyiz dedik izin istedik. Hasarlı evlerin önlerinde halk oturmuş endişe ile apartmanlarına bakıyorlar allah kimsenin başına vermesin. Bir kaç noktada çadırlar kurulmuş depremzedeler geçici olarak hayatlarına orda devam etmeye çalışıyor ağaçların dallarında kurutulmaya çalışılan kıyafetlerde gördük, mağdurlar için bir çadırın içinde kurulmuş çamaşırhane de vardı.

Çocuklara hikaye anlatan gönüllü bir abla ve gezici bir kütüphane görmek az da olsa moralimizi düzeltti.

Bazı yerlerde pişirilen et için kuyruklar oluşturulmuştu ama genel olarak kurulan standlarda ya da çadırlarda bol miktarda yiyecek sağlanıyor. Hatta ben bile dağıtılan  lokmalardan aldım gezerken...
Depremin en şiddetli yaşandığı Bayraklı'daki annesini görmeye gelen Londra'dan arkadaşım Hülya ve ben için çok duygusal bir gündü çoğu zaman gözyaşlarımızı tutamadık. Deprem fayında olan ülkemizde Japonya gibi en az hasarla yaşam devam eder

Haftaya görüşmek üzere