Bugün, sözde belirli bir refah seviyesinin azıcık üzerinde olan herkes, yıllardır yaptıkları birikimin ellerinden kayıp gitmesini izliyor. Kötü senaryo planlarında sırasıyla, yaşamda geri adım atarak küçük zevklerden vazgeçmek, sağlık ve eğitim harcamalarını kısmak, var ise evlerini veya arabalarını satmak bulunuyor. Hepsinin birden olma ihtimali ise günden güne artıyor.

BUGÜN : DESTEĞE İHTİYACI OLMAYANLAR…

Bugün dünyanın birçok ülkesinde devletlerin Covid-19’dan etkilenenlere verdiği destekler ile ilgili haberleri takip ediyorsunuzdur. Özellikle kırılgan grupların asgari ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde yaşamlarına devam edebilmelerine olanak sağlayacak destekler. Covid-19’dan etkilenen gruplar, kırılganlık seviyelerine göre, doğrudan yardımdan borç öteleme ve benzeri dolaylı uygulamalara kadar geniş bir yelpazede desteklerden yararlanabiliyor.

İngiltere’de hükümet, Koronavirüs enfeksiyon oranlarının yüksek olduğu bölgelerde düşük gelirli kişilerin, kendi kendilerini izole etmeleri gerekiyorsa 182 sterline kadar ödeme almaya hak kazanacaklarını duyurdu. Uygulamaya göre Covid-19 testi pozitif olan düşük ücretli kişiler, 10 günlük tecrit süreleri için 130 sterlin alacaklar. Bu destek, kişiler kendilerini on dört gün boyunca tecrit etmek zorunda kalırsa, hane halkı üyeleri de dahil olmak üzere yakın temas halinde oldukları kişiler için 182 sterline - veya günde 13 sterline - kadar yükseliyor.

Başvuracak olanların bu destekten yararlanabilmeleri için; istihdam edildiğini veya serbest meslek sahibi olduğunu ve işini evden yapamayacağını kanıtlaması, ayrıca kredi alıyor olması da gerek. Yani destekten yararlanabiliyor olmak için, çalışmak ve borçlu olmak gerekiyor. Çalışmıyorsanız veya çalışıyor ama bir borcunuz yok ise destek alamıyorsunuz. Özetle destek size değil, siz yaşayın diye borcunuz olan yapıya yapılıyor.

Peki sizin durumunuz nedir? Covid-19’un ağırlaştırdığı yaşam koşullarında nasıl bir destek aldınız, aldınız mı? Almış dahi olsanız yanıtını ben size vereyim, hiçbir destek falan almadınız. Tüm devletler, ince ince hesaplayarak, bin bir tane koşul icat ederek, Covid-19 geçene kadar hayatta kalmanızı sağlamaya çalışıyor sadece.

Bu süreçte verilen destekler ile - ki bunu alanlar mutlu oluyor - çok yakın gelecekte geri ödemesi olarak da bugüne dek ne biriktirebildiyseniz elinizden almanın ya da ucuza kapatmanın planlarını yapıyorlar.

DÜN : SENDİKAL HAK DA NE DEMEK?

Dünyanın ikinci büyük savaşından sonraki bozbulanık ortamı fırsat olarak gören kapitalizm - ki bugüne dek bütün krizleri fırsat olarak görmekten büyük gurur duymakta ve bunu en büyük meziyeti olarak görmektedir - bütün dünyada hiçbir zaman karşılığı olmayan orta gelir grubunu oluşturdu.

Orta gelir grubu, kapitalizmin küçük oyuncaklar ve zevkler ile oyaladığı bunun karşılığında ise emeğinde kaynaklanan tüm haklarını mübadele ettiği bir güvensizlik bölgesi. Kapitalist kast sisteminin en savunmasız kesimi.

Orta gelir grubu, tatmin süresi günlere ve hatta saatlere kadar inebilen küçük zevklere sahip olmanın bedelini, kişisel ve sosyal haklarından vazgeçerek almaya zorlanmış bir gruptur aslında.

Kapitalizm genel olarak mübadele masasına “emeği” koyar ve bunu fiyatlar. Orta gelir grubunun ekonomik ve toplumsal sözleşmesi ise diğer hiçbir sınıfta olmadığı şekilde masaya “emek artı “geleceği” de koyarak alışverişte bulunur. Kriz veya riskler olmadıkça orta gelir grubunun leyhine gibi görünen bu durum, işler ters gittiği zaman, sadece emeği değil geleceği de alıp götürür. Yüksek riskli bir alışveriştir orta gelir grubunun yaptığı.

Bu alışveriş o kadar doğal bir durum gibi yaşatılır ki, beyaz yaka sendikal haklarının olmamasını hiçbir zaman sorgulamaz. Mavi yakanın sahip olmadığı - kısaca ve gizlice ona imtiyaz olarak aktarılan - bir refaha, sosyal ve ekonomik haklara sahip olduğuna inanan beyaz yaka ve orta gelir grubu bundan kimi zaman mutluluk dahi duyabilir. Ancak aslında sahip olduğu veya sahip olmasının garanti altında olduğu bir durum yoktur.

YARIN : BİR BAYAT HABER… “TIME FOR A RESET”

Henüz Covid-19 diye bir küresel felaket yaşanmazken, 18 Eylül 2019 tarihli Financial Times gazetesinin FT sarısı özel tasarlanmış ön/arka giydirme kapağında “Capitalism. Time for a reset.” (Kapitalizm. Sıfırlama zamanı.) ifadesi yer alıyor. Bu kapaktan altı ay sonraki The Economist’in kapağında ise “Closed” (Kapalı) yazdığını görüyoruz. The Economist’in bir ay sonraki kapağı ise olayı daha net bir şekilde özetliyor: “A grim calculus. The stark choices between life, death and the economy.” (Acımasız bir hesap. Yaşam, ölüm ve ekonomi arasındaki kesin seçimler.)

Kapitalizm kendisini güncelliyor. Bu güncelleme sırasında da en avantajlı sözleşmesini yaptığı orta gelir grubunun üzerine basa basa yükselmeye ve yücelmeye çalışıyor. Bugüne dek yaptığı alışveriş boyunca, orta gelir grubuna geçici olarak verdiği her şeyi geri alarak bu ölümcül mücadeleden daha da güçlenerek çıkmaya çalışıyor. Verdiği menkul değerleri zaten altı ay gibi kısa bir sürede toplamış durumda. Şimdi ise gayrımenkule dönüşmüş olanları, eğer o yok ise anlaşmada yer alan gelecekleri de tahsil ederek orta gelir grubunu daha önce yaşamadığı denli acıtıcı bir açmazın içine sürüklüyor.

Bugün evine çekilerek, varolma çabasına devam etmeye çalışan orta gelir grubu, kazandıklarını salgın nedeni ile kaybettiğini düşünüyor olabilir. Normal günler geri gelecek ve tekrar anlaşmanın kendisine sunduğu nimetlerden yararlanmaya başlayacak. Gerçekten böyle mi olacak? Yoksa bu kayıplar kalıcı kayıplar mı? Kapitalizm orta gelir grubuna ihtiyaç duymadan yaşamına devam etmenin yolunu bulursa ne olacak peki?

Kapitalizm sektör sektör çözümlerini üretmeye başladı bile. UNDP - 26 Eylül tarihli paylaşımında - klasik turizmin alternatifinin nasıl olması gerektiğini açıkladı. Küresel ölçekte yılın ilk beş ayında turizm sektörünün 320 milyar dolar kayıp yaşadığını ve bunun 120 milyon kişinin gelirini etkilediğini belirtti. Hesap ilginç. Aynı para anılan dönemde 120 milyarderin cebine çoktan girdi bile. Tam 320 milyar dolar!.. 120 milyon kişi kaybetti 120 kişi kazandı. Garip bir sözleşme değil mi?