İlkbaharda taze ceviz ağacının yaprağını kokladınız mı bilmem. Hani yeni açmış taze yaprağı. Rengide bir değişiktir. Tadı da kendisi ve kokusunda. Ama onunda kendine göre bir kokusu, rayihası, güzelliği vardır. Bilhassa bizim gibi köylerde doğup büyümüş kırsal kesimdedikleri yerlerde yaşayan insanlar için ayrı bir önemi vardır tüm ağaçların olduğu gibi ceviz yaprağınında. Elinize aldığınızda ayrı bir aroması vardır. Gençler bilhassa genç kızlar saçlarının arasına, takarlar. Ellerine sinelerine takarak yürürler. Delikanlılar şapkalarının kenarlarına ya da kulaklarının arkasına takarlar. Onların için  o en güzel çıçeklerden, parfümlerden birisidir. Hoş bizim oralarda parfümde olamaz ama. O güzellikilerin kendisine göre bir kokusu vardır. Bu gibi ilk bahar aylarında coşku sadece mevsimlerde, ağaçlarda, çiceklerde olmaz. Kuşlarda sevinçli heyacanlıdır. Sabırsizdır. Kırlar bayırlarda. Topraktan yeni başını çıkarmaya çalışalışan çimenlerin çiçeklerin görüntüsünü, çabalarını izlemek bile bayağı heyacanlıdır. Yani ilk baharlar yaşama sevincini en iyi şekilde anlatırlar, yaşarlar. Bu her mevsimde böyle devam eder. Tabii insanlar ve doğal afetler onlara engel olmazsa.

Ama insanlar öylemi?

Bir kaşık suda beğenmedikleri, kendinden olmayanları boğup atıverirler. Bunu analar doğurdu demeden hemde. Ülkemizde olanlara bakıpta ümidini hala devam ettirenler varmı bilmiyorum ama bende yok artık o duygular. Hergün binlerce insanımız trafik kazalarında hayatlarını kaybetmekte. Canlar, mallar, milli servetlerimiz yok olmakta. İnsanlarımızın canı burnunda. Hergün birbirine saldırmakta, öldürmekte, yaralamakta.

Son yıllarda çocuklara yapılanları görmüyor musunuz.

Kadınlara yapılanları izlemiyo rmusunuz?

Öğretmenler, eğitimcilere saldırıları izlemiyor musunuz?

Kendi sağlıklarını , hastalıklarını tedavi etmek için canla, başla çalışan doktorlara, sağlık çalışaqnlarına saldırıları görmüyor musunuz?

İş kazaları denilen çoğu gerekli önlemlerin alınmadıgı için yitirilen canları izlemiyor musunuz?

Sokaklarda, kahvelerde, ve daha başka yerlerde insanlarımızın birbirlerine karşı hoşgörülü olma duygularını neden yitirdiklerini anlamaya çalışmıyor musunuz?

Peki ne olacak bunun sonu?

Birbirimizi öldürelim, kırıp geçirelim mi?

Bu birazda bizleri yönettiğini sanan ya da öyle olmasını isteyen, bunu bile bile yaparak  kazançlı çıkacağını sanan idarecilerimizin işi herhalde.

TBMM de bile birbirlerine tahammül edemeyen, bizlere, topluma örnek olması gerekenleri görüpte üzülmeyenimiz var mı?

Ama bunun hiçkimseye yararı yok. Bunu bile bile insanlarımızı ayrıştırmanın, ötekileştirmenin kimseye faydası yoktur. Biz ülkemizde sen ben kavgası olmadan kardeşce yaşamak istiyoruz.Herkesin kendi fikirlerini açıkça söyleyip yazbildiği, tartışabildiği bir ülkede yaşamak ikstiyoruz.Biz ülkemizde baharların, çıçeklerin farkında olarak onlarla birlikte mutlu olarak yaşamak istiyoruz. Bu biraz gayretle, hoş görü ile olmayacalk seyler değil. Genede gelecekten umudumuzu kesmeyelim diyorum.