Maslow’un ihtiyaçlar piramidini herkes biliyordur. Temel fiziksel ihtiyaçlarımız nefes almak, beslenmek, dinlenmek ve üremek. Bunlar arasında insanlık olarak beslenmek adına yaptıklarımız en temelde yer alan diğer üçünü imkansız hale getirmek üzere.  

BUGÜN : EMİSYONLARIN ÜÇTE BİRİ GIDA SİSTEMİ KAYNAKLI

Geçtiğimiz hafta yayınlanan BM destekli bir araştırma, küresel ölçekte insan kaynaklı (antropojenik) sera gazı emisyonunun üçte birinin gıda sistemi kaynaklı olduğunu ortaya koydu.

Araştırma bu yüksek oranda kirletmeye gıda sisteminin dört ana unsurunun neden olduğunu belirtiyor. Sırasıyla, arazi kullanımı veya arazi kullanımının değişimi (LULUC, land use and land use change), gıda sisteminde kullanılan enerji, endüstriyel ürünler ve kullanımı ile gıda atıkları.

Türkiye’nin toplam emisyonunda gıda sisteminin emisyon katkı oranı yüzde 27, İngiltere’de ise bu oran yüzde 23. Kabaca Türkiye’nin toplam emisyonunun dörtte birinden fazlasını ve İngiltere’nin ise beşte birinden fazlasını gıda sistemi oluşturuyor. Her iki ülke de küresel ölçekte ortalama bir değere sahip iken, yine de çeşitli iyileştirmeler yapılmasının gerekliliği ortada.

Biraz daha detaylı incelersek, Türkiye’de gıda kaynaklı emisyonun yüzde 50’si arazi kullanımından, arazilerin tarım amaçlı dönüştürülmesinden ve kullanılan kimyasallardan kaynaklanıyor. Gıda sisteminin ikinci emisyon kaynağı ise yüzde 35 ile gıda sisteminde kullanılan enerji. Bunları yüzde 10 ile gıda atıklarından ve yüzde 5 ile endüstri kaynaklı işlemlerden kaynaklanan emisyonlar oluşturuyor.

Araştırmaya göre ne yazık ki Güney Amerika ve Afrika’da arazi kullanımı kaynaklı emisyonların çok yüksek oranlara sahip olduğu görülüyor. Dünyanın akciğerleri dediğimiz Amazon ormanlarında yaşanan, tarımsal amaçlı, kontrolsüz yıkımın temel fiziksel ihtiyacımız olan nefes almayı gittikçe zorlaştırdığına şahit oluyoruz. Sevgili Mikdat Kadıoğlu Hoca’nın her zaman bizler ile paylaştığı örnek çok çarpıcıdır. Dünyamızı bir soğan olarak düşünürsek, soluduğumuz atmosfer tabakasının bu soğanın en dışındaki kabuk kadar ince olduğunu hatırlatıyor Hocamız. İşte biz şu anda bu havayı kirletiyor ve solunamaz hale getiriyoruz.

DÜN : AMACINDAN UZAKLAŞAN GIDA SİSTEMİ

Gıda sistemi nedir, neyi ifade eder? Bu terim, gıdanın üretiminden tüketimine kadar bütün bir istihdamı ve süreci ifade etmektedir. Tarladaki çiftçiden, marketteki kasiyere, işleme ve paketleme tesislerinden ürünleri taşıyan soğutuculu kamyonlara kadar tüm bir sistem. Küresel ölçekte milyarlarca kişiye temas eden bir iş alanı. Küresel büyüklüğünün yaklaşık 9 trilyon dolar olduğu tahmin ediliyor. Yani 2019 yılı itibarı ile 87 trilyon dolar olan küresel gelirin yüzde 10’u gıda sistemine ait.

Geçtiğimiz yüzyıl boyunca gıda sistemi artan nüfusun ihtiyaçlarını karşılayacak bir performans sergiledi. Bu süreçte gıda fiyatları düşerken, az gelirli kesimlerin gıdaya erişim olanakları geliştirildi. Dramatik sonuçlara neden olan ve bölgesel olarak yaşanan açlık sorunu ise genellikle gıda sistemi dışı nedenlerden kaynaklandı. Günümüzde bu konuda da çalışmalar yapılmakla birlikte yetersiz olduğu ortada.

Ancak bugün organize olduğu şekli ile, gıda sistemi temel amacını gerçekleştirmekten gittikçe uzaklaşan bir yapı oldu. Yarattığı yüksek emisyon, arazi bozulması, su ve hava kirliliği, aşırı su kullanımı, biyoçeşitlilik kaybı, gıda kaynaklı hastalıklar, yetersiz beslenme veya obezite gibi etkileri ile gıda sistemi bir felaket nedenine dönüştü.

Gelelim 9 trilyonluk büyüklüğe. Gıda ve Tarım Örgütü (FAO, Food and Agriculture Organization) tarımsal üretimin küresel brüt değerinin 5 trilyon dolar civarında olduğunu belirtiyor. Dünya Bankası (WB, World Bank) verilerine göre ise gıda sisteminde, gıda üretimi dışı katma değerin 3,3 trilyon dolar olduğu tahmin ediliyor. Örneğin ABD ve İngiltere gibi ülkelerde tüketicinin gıda için harcadığı her 100 dolar/poundun ancak 10 dolar/poundu çiftçiye ait. Tüketici geri kalan 90 dolar/poundu ise gıda sisteminin diğer unsurlarına ödüyor.

Son otuz yıllık süreçte perakende ve süpermarket sektörünün emisyonları dört kattan fazla artış gösterdi. Bu emisyonların neredeyse yarısı soğutma sistemlerinden kaynaklanırken, önümüzdeki dönemde bu oranın artacağı bekleniyor. Paketleme sistemleri de yine toplam emisyonların yaklaşık yüzde 6’sını oluşturuyor ve oranı da her geçen gün artıyor.

YARIN : ÖNEMLİ BİR DÖNEMEÇ : GIDA SİSTEMİ ZİRVESİ

Gıda sisteminin geldiği nokta sürdürülebilir bir resim çizmiyor. Gıda sisteminin gerek yarattığı yüksek emisyon katksını düşürmesi gerekse de amacından sapmış ekonomik organizasyonunu değiştirmesi gerekiyor. Bu amaçla, küresel ölçekte tüm sistemi etkileyebilecek ve değiştirecek çalışmalar yapılıyor.

Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Dünya Gıda Programı (WFP, World Food Programme) ve Uluslar arası Tarımsal Kalkınma Fonu (IFAD, International Fund for Agricultural Development) tarafından bu yıl Eylül ayında New York’da düzenlenecek olan “Gıda Sistemi Zirvesi” yaşanan çarpık sistemin çözümüne yönelik tartışmaların yapılacağı bir buluşma olacak.

Beklenti elbette yüksek ancak, zirvenin gıda sisteminin en vahşi şekilde yaşandığı ABD’de yapılması dahi düşünceli olmamıza neden oluyor. Buna rağmen, zirvenin açıklanan amacı çözüm arayışının kaçınılmaz olduğunu vurguluyor. Özellikle BM’nin 2030 yılına kadar küresel hedeflere en azından yaklaşmak arzusunun topyekün bir değişimi sağlamasa da bunu başlatacağını düşünebiliriz.

Zirve hakkında daha çok bilgi sahibi olmak isteyenler https://www.un.org/en/food-systems-summit linki üzerinden detaylara ulaşabilirler. Ayrıca insan kaynaklı emisyonlar hakkında ülkeler bazında inceleme yapmak isteyenlere de EDGAR’ın (EU Emissions Database for Global Atmosphric Research) veri tabanını öneririm.