Herkese merhabalar

“Herşey ölümlüdür, Fransa'da soğan çorbasından başka” demiş Rus şair Yevtushenko. Bence de soğan çorbası Fransız mutfağının dünyaya kazandırdığı eşsiz lezzetlerden biri.

Sizde soğan çorbası sevenlerden misiniz? Ben çok severim, özellikle kış aylarında soğuk bir günde dumanı tüterken, önünüze sunulması muhteşem. Fransa'nın neden soğan çorbasıyla ünlü olduğuna da hiç şaşırmıyorum doğrusu. Dünyanın en güzel mimari yapıtlarından Sacre Coeur'u seyrederek bir dilim baget ekmek ve eritilmiş gravyer peyniriyle kaplanmış soğan çorbası bile Paris'e gitme nedenlerinden biri olabilir. 

 

 

Benim için Paris’in başka bir klasiğide makarondur. 1862 yılında açılan, kendine has açık yeşil rengi ile dekore edilmiş salonu, yine aynı renk dekoratif pasta kutuları, rengarenk makaronlarla hazırlanmış vitrini ile Paris’in en sık pastanelerinden biri olan Laduree de parizyen şık giyimli bayanlarla birlikte etrafı mis gibi kaplayan Chanel kokusuyla kışkırtıcı makaronlar eşliğinde 5 çayı molası vermelisiniz. Laduree, Champs- Elysees'e başka bir hava katıyor. Makaron aslında İtalyanca ama Paris'te hayat bulmuş. 

 

 

 

 

 

En son Paris seyahatimde salyangoz tatma cesaretini de gösterdim. Bizde çok hoş karşılanmasa da, Fransızlar'ın ve Parisliler'in cok önem verdiği yemeklerin başında gelir. Özel bir çatal kullanılarak kabuğun içinden çıkarılan salyangoz genelde kendi kabuğunda sarımsak, tereyağı ve maydanozla sunulur. Bana biraz tuzlu gelse de yeni tatlar denemek gerekir diye düşünüyorum. En kısa zamanda da Fransız mutfağının en önemli yemeklerinden biri olan kurbağa bacağı denemeyi düşünüyorum. Evet haklısınız biraz geç kaldım nedeni ise  damak tadımın  biraz tutucu olmasından kaynaklanıyor. 

Fransa’dan bahsederken kruvasandan bahsetmesem olmazdı. Bizde simit ve cay ikilisi nasılsa  onlarda da kruvasan ile kahve aynı. Sabah kahve kokusuna uyanıp yanında çikolatalı bir kruvasanla kahvaltı etmenin güzelliği bambaşka...

Haftaya görüşmek üzere!