Nerden başlasam bilemedim. Medreseler, minareler, kümbetler, çiniler, mezar taşları, kale kalıntıları....Sanki açık bir müze. Oysaki ben Anadolu’nun ortasında bozkır bir şehir beklerken kendimi Selçuklular zamanına ışınlanmış hissettim. Anadolu Selçuklu Devleti başkenti, Likaonyalılar, Hititler, Romalılar gibi sayısızca medeniyetleri ağırlamış bu nedenle de medeniyetin en eski eserlerini görebileceğiniz şehirlerden biri.

Mevlana Celalettin Rumi ile özdeşleşmiş, ney dinletisiyle sizi büyüleyecek huzur kokan bir şehir.

Türkiye’nin yüz ölçümü bakımından en büyük şehri Mevlana'nın ve Nasrettin Hocanın şehri olarak da biliniyor.

Hoşgörü felsefesiyle İslam sınırlarını aşıp tüm dünyayı kucaklayan, sadece din adamı kimliğiyle değil felsefesiyle de gönüllere ulaşan Mevlana şehre simge olmuş onun derin dünyası bugün tüm dünyaya ışık tutuyor.

Konya’yı gezmek için en az 1 hafta ayırmalısınız diye düşünüyorum. Ülkemizin inanç turizminim önde gelen şehirlerinden birinde ben nereleri gezdim:

Mevlana’nın kabrinin de bulunduğu türbe ilk gidilecek adres olmalı sanırım. Tarifsiz bir huzur verdiği bir gerçek.

Şems-i Tebrizi Camini onarım çalışmaları yüzünden ziyaret edemedim. Konya Arkeoloji Müzesi, Karatay Medresesi, Mevlana Kültür Merkezi, Alaaddin Tepesi, Şerafettin Camii, İplikçi Camii, Kelebek Bahçesi vakit bulup gezebildiğim yerler oldu.

Günün ilk ışıklarıyla birlikte Konya'dan üzülerek ayrılırken Mevlana sanki bana sesleniyordu

Gel, gel ne olursan ol yine gel,

Ister kafir, ister mecusi,

İster puta tapan ol yine gel

Bizim dergâhımız, ümitsizlik dergahı değildir,

Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel..