Benim erkek arkadaşım fanatik bir Juventus hayranı. Evinde yada deplasmanda, nerde olursa olsun, karda, kışta, fırtınada, yağmurda, hiç üşenmeden takımını desteklemeye Torino'ya gider. İkinci buluşmamızdı yanlış hatırlamıyorsam sayesinde Juventus'un İtalya tarihinin en başarılı takımı gösterildiğini 1897’de kurulduğunu öğrendim. (O güne kadar  Ben Juventus'un İspanyol takımı olduğunu sanıyordum. İtalyanca alfabesinde J harfi olmadığından dolayı sanırım. Nasıl şaşırdığımı ve rezil olduğumu anlatmama gerek yok sanırım.)

İşte o gün Juventus'la tanıştım ama aslında beni ilgilendiren o değil de Juventus'un, Ferrari’nin, Masreati’nin Fiat’ın sahibi Agnelli ailesinin yakışıklı varisi Lapo Elkan oldu. Tom Ford’a göre "dünyanın en şık adamı". İtalyanlar'a göre ise o bir ikon. Her sabah onun sosyal medyada rengarenk pantolonları ve gözlükleri ile özel uçağı yada son model bir arabada bize iyi günler dilemesi bana mutluluk verirdi. Neyse bir sabah kalktım ki bizim playboy Lapo, Manhattan'da 29 yaşında bir seks işçisi transseksüelle kaçırılma numarasıyla ailesinden 10.000 dolar fidye isterken yakalanmış. Lapo o gün bugündür kayıp ama benim sevgili hala Juventus hastası. UEFA şampiyonlar liginde bilet bulamayıp Cardiff'e gelemedi diye uzun süre bunalımdaydı. 

 

 

Torino "Küçük Boğa" olarak tercüme edilir. Real Madrid'le oynanan Şampiyonlar Ligi finalini izlemek için toplanan taraftarlar patlatılan havai fişekleri bomba sanıp panik yapınca yaşanılan izdihamda binlerce kişi yaralandı. Şans eseri hayatını kaybeden olmadı. Boğa korudu sanırım Torinolular'ı.

İtalya’nın kuzey batısında Po Nehri kıyısında, Alp dağları yamacında endüstrisi çok gelişmiş harika bir şehir. Juventus mu daha büyük yoksa Torino mu diye sorarsanız cevabı ne ben de bilmiyorum doğrusu.

Haftaya görüşmek üzere...