BUGÜN : TEMSİLİYETTE %25

Bugün meclisimizde kadın milletvekillerinin oranı yüzde 17. Herhalde, Cumhuriyet tarihimizdeki en iyi oran. Dünyada da bu oran iyi değil, ortalama yüzde 25. Geçmiş ile karşılaştırarak bu oranları iyi bulabilirsiniz. Ancak geçmiş zaten referans alınacak gibi değil. Diğer yandan, ilk çağlardan beri kadının oranı ise hep aynı, yüzde elli.

Kadının kendisini temsil edemediği tek alan siyaset değil elbette. Küresel ölçekte, kadının iş yaşamında orta ve üst kademede yer alma oranı yüzde 30 civarında. Türkiye’de üst kademedeki oranı ise yüzde 6 seviyelerinde. Yani temsiliyet sorunu sadece siyasi alanda değil. Diğer yandan bilimde ve sanatta da durum aynı.

Bugün, kadının sosyal ve ekonomik alanda yeri olmadığı gibi tarih yazımında da pek yeri yok. Gerek dünya tarihinde gerekse de Türkiye’de tarih anlatımında kadına ayrılan yer hep dar bir alana sıkıştırılmış durumda.

Bazı önemli figürleri kullanmak, ön plana çıkartmak belki de tarih anlatımını kolaylaştırıyor olabilir. Ancak, Bertolt Brecht, ünlü şiiri “Okuyan İşçi Soruyor”da “…Genç İskender Hindistan' ı zaptetti! / Bir başına mı? / Sezar, Galyalıları yendi! / E bir aşçı olsun yok muydu yanında?..” diye soruyor.

Tarih okumanın kimileri için sıkıcı olduğunu biliyorum. Ama özellikle dün bölümünü okuyarak, tarihimizdeki bu önemli mücadelede, kadının yerinin sadece askerlere çorap örmek, kağnı sürerek cepheye silah taşımaktan ibaret olmadığını hatırlamanızı isterim.

DÜN : MÜCADELEDE %50

İstanbul işgal altındadır. Daha hafif bir ifade ile, İngiliz Kumandanlığı’nın kontrolü altındadır. Bakın neler yaşanıyor bu abluka altındaki şehirde. Bu yaşanan olayların altındaki en önemli imzalar ise kadınlara aitti. Mayıs 1919 İstanbul Toplantıları ve Mitingleri.

18 Mayıs 1919 Pazar, Darülfünun Toplantısı. Bir kadın, bir yüksekokul öğrencisi, çıkıyor ve şunları söylüyor kürsüden; “Biz de sizin kadar, belki daha ziyade elemliyiz. Teşebbüsatımıza en sağlam imanla iştirak ediyor ve şu hakikati isma etmek (duyurmak) istiyoruz. Kim demiş bir kadın küçük bir şeydir. Bir kadın belki en büyük şeydir.” Ne yazık ki bu kadının adını bilmiyoruz.

Ertesi gün, Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıktığı ve Milli Mücadeleyi gizlice başlattığını kabul ettiğimiz gün. 19 Mayıs 1919 Pazartesi, Fatih Mitingi. Halide Edip Hanım toplanan halka sesleniyor; “Gece karanlık bir gece. Fakat insanın hayatında sabahı olmayan gece yoktur. Yarın bu korkunç geceyi yırtıp müşaşa (parlayan) bir sabah yaratacağız.”

Bir gün sonra, 20 Mayıs 1919 Salı, Üsküdar Mitingi. Naciye Hanım sesini yükseltiyor bu sefer; “Savaşçılar yalnız değilsiniz. Arkanızda karılarınız, analarınız, evlatlarınız ve kardeşleriniz bekliyor.”

Devam ediyor kadınlar. 21 Mayıs 1919 Çarşamba, Darülfünun Toplantısı. Nakiye Hanım duygulara hitap ediyor; “Vatanın rehasına (kurtuluşuna) evlatlarını feda eden babalar, biz gençler ve kadınlar, topraklarımızın herhangi bir köşesinde düşman bayrağına razı olmayacağız.”

İngiliz Kumandanlığı’nın kontrolündeki İstanbul’da kadınlarımız susmuyor. 22 Mayıs 1919 Perşembe, Kadıköy Mitingi. Münevver Saime Hanım, yine gencecik bir yüksekokul öğrencisi; “Bu beyanat kollarımızı bağlamak isteyenler için dikkate şayan olmalı. Teşkilata, nihayet fiiliyata mübaşeret (girişmek) gerek” diyerek bu sefer daha net bir çağrı yapıyor.

İngiliz Kumandanlığı dayanamıyor ve bu sesi bastırma kararı alıyor. Münevver Saime Hanım Anadolu'ya geçerek mücadeleye katılıyor. Kurtuluş Savaşı’nda yaralanıyor ve savaştan sonra İstiklal Madalyası ile onurlandırılıyor.

Mitingler yasaklanmadan önceki son gün, 23 Mayıs 1919 Cuma, Sultanahmet Mitingi. Halide Edip Hanım çıkıyor yine ve söz veriyor; “Bu yeni millet namına, ulu ecdadımızın ruhları önünde başımı eğip yemin ediyorum. Bayrağımıza ve ecdadımızın namusuna hıyanet etmeyeceğiz.”

Kadınlar mitingler ve mücadeleyi Anadolu’ya taşınarak devam ediyorlar. Bir milli mücadele erkekler ve kadınların aynı değerdeki çabayı sarfetmesiyle kazanılıyor.

YARIN : YENİ DÜNYADA NEREDE?

Yukarıda okuduğunuz tarihten belki de sadece bir kadın ve bir erkeği tanıyor olabilirsiniz. Halide Edip Hanım ve Mustafa Kemal Paşa. Ancak belki de en önemli vazifemiz diğer tüm kadınları da aynı şekilde tanıyor ve tarihe kaydediyor olmaktır.

Aslında tüm bir insanlık olarak yüzbinlerce yıldır bu yolculuğu hep birlikte yaptık. Medeniyetimizi, bugün geldiğimiz noktayı, hataları ve kazanımlarıyla erkekler ve kadınlar birlikte inşa etti.

Dünyanın bütün ülkelerinde yaşanan bu eşitsizlik, insanlığın yarınlara daha güvenle bakmasını da zorlaştırıyor. Karar aşamalarında erkek egemen bir siyaset, ekonomi ve bilimin dünyayı getirdiği noktayı çok net görebiliyoruz. Bu gelinen noktadan herkes memnun isediyecek bir söz yok. Ancak buna kimsenin memnunum diye yanıt vereceğini zannetmiyorum.

Yarın, yeni dünyanın ve Türkiye’nin inşasında, tıpkı mücadelesinde olduğu gibi, kadının yerinin eşit olması gerekiyor. Bu bir cinsiyet eşitliği meselesi değil sadece, bu bir cesaret meselesi aynı zamanda. Kadınlar, tarih boyunca her zaman erkeklerden daha çok bedel ödemiş ve bu ödenecek bedele daha büyük bir cesaretle karşılık vermiştir. Kararlarında kadının eşit olacağı daha güzel bir dünya umuduyla.