Geçtiğimiz hafta yayınlanan BM Çevre Programı Gıda Atığı Endeksi 2021 araştırmasına göre satın alınan gıdanın yüzde 17’si evlerde, gıda endüstrisinde ve perakende gıda sektöründe çöpe atılıyor. Sanılanın aksine, gıda atığı sorununun gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerde daha ciddi bir boyutta olduğu ortaya çıktı.

BUGÜN : YILDA 930 MİLYON TON YENİLEBİLİR ÇÖP!

BM Çevre Programı Gıda Atığı Endeksi 2021 (UNEP Food Waste Index 2021) raporuna göre 2019 yılında 930 milyon tondan fazla gıda çöpe gitti. Bu sarfiyatın yüzde 60’ı ise evlerde gerçekleşiyor. Sanılanın aksine, kişi başı hane gıda atığının düşük gelirli ülkelerde daha yüksek olduğu görülüyor.

Elbette ki bu durumun daha detaylı bir analizinin yapılması gerekiyor. Raporda da belirtildiği üzere, gıda atığının yenilebilir ve yenilemez kısımlarının ayrıştırılması hesaplamanın doğru yapılmasında önemli bir unsur. Ancak az gelişmiş ülkelerde bu ayrıma dair verilerin yeterli olmaması nedeni ile, tonaj üzerinden israfın daha yüksek tespit edilmiş olması mümkün. Bu gibi ölçüm sorunlarının farkında olan UNEP tüm ülkeleri doğru ölçümlerin yapılabilesi için takibi ve metrikleri iyileştirmeye çağırıyor.

Bu gibi ölçümleme sorunlarının farkında olan UNEP ülkeler özelinde raporda yer alan verileri güvenilirliklerine göre de sıralıyor. Örneğin İngiltere’den gelen veriler yüksek güvenilirlik seviyesinde iken Türkiye ile ilgili veriler düşük güvenilirlik düzeyinde olarak sınıflandırılıyor.

Güvenilirlik seviyesi ile ilgili sorun baki kalmak kaydı ile, Türkiye’de kişi başı hane tipi yıllık gıda atığının 93 kilo ve yıllık toplam hane tipi gıda atığının ise 7 milyon 762 bin 575 kilo olduğu hesaplanıyor. Yani kabaca 65 milyon tabak yemekten bahsediyoruz.

İngiltere’de de durum hiç parlak değil. Ayrıca İngiltere’den gelen veriler yüksek güvenlik düzeyinde. Yani sayıların daha isabetli olduğunu düşünebiliriz. Yine hane tipi atıktan bahsettiğimizde İngiltere’de kişi başı gıda sarfiyatı yıllık 77 kilo ve toplamda 5 milyon 199 bin 825 kilo. Yani yine porsiyon hesabı ile 43 milyon tabak yemek.

Hemen akla çılgın tüketimi ile ABD gelebilir. Ancak sonuç beklediğiniz gibi değil; ABD kişi başı 59 kilo hane tipi gıda atığı ile İngiltere ve Türkiye’den daha iyi bir durumda. Ancak buna karşılık ABD’de gıda sektörünün tüketimi ise çok yüksek; kişi başı 64 kilo.

DÜN : TÜRLERİ YOK EDEN ENDÜSTRİ...

Endüstriyel tarımın gelişimi süresince ve bugün hala tutunduğu en önemli argüman, üretilen gıdanın insanlığı doyurmaya yetmeyeceği ve bu nedenle de endüstriyel tarıma muhtaç olduğumuz. Oysaki böyle bir durum yok.

Üretilen gıdayı tonaj üzerinden değil, kalori üzerinden mercek altına aldığımızda, her gün ihtiyacımızın 2.5 katı bir gıda üretimi ile karşı karşıyayız. Ürettiğimiz toplam kalorinin ancak yüzde 24’ünü tüketiyoruz. Toplam kalori üretiminin yarıya yakınını ise hayvansal gıda üretimine harcıyoruz. Bunun da önemli bir bölümü besi hayvanları tarafından yaşamsal enerji olarak kullanılıyor.

Endüstriyel tarımın en olumsuz etkisi ise biyoçeşitlilik kaybına neden olması. Dünyada tanımlanabilmiş ve insan tarafından besin olarak kullanılabilecek 250 bin tür bulunuyor. Tüm tarihimiz boyunca bu türlerin sadece 7 bininin üretimini yapmışız insanlık olarak. Şu anki durumumuz ise gerçekten içler acısı. Toplam kalori ihtiyacımızın yüzde 50’sini buğday, mısır ve pirinç ile karşılıyoruz. Toplam kalori ihtiyacımızın yüzde 75’ini ise 12 bitkisel ve 5 hayvansal gıda ile karşılıyoruz. Tabi bu küresel hesap, bazı ülkelerde bu tür sayısı daha da azalıyor.

Endüstriyel tarım bir yandan diyetimizi kısırlaştırırken, diğer yandan da açgözlü genişleme arzusu ile doğanın emsalsiz biyoçeşitlilik alanlarını kısır tarımsal üretim havzalarına dönüştürüyor. Her geçen yıl daha da genişleyerek küresel ölçekte bir biyoçeşitlilik felaketine neden oluyor. Kontrolsüz üretimi de bizim gıdayı israf etmemize bağlı. UNEP direktörü Inger Andersen raporda “gıda israfı bir ülke olsa, en büyük sera gazı salınımı yapan ülke olurdu” diyor, çarpıcı bir biçimde. Aynı endüstri küresel ölçekte iki uç noktada felaketin de sebebi, yetersiz beslenme ve obezite. Her ikisi de yoksulluk hastalığı olarak karşımıza çıkıyor.

YARIN : KONTROLÜ ELE ALMAK

Inger Andersen, "iklim değişikliği, doğa ve biyolojik çeşitlilik kaybı, kirlilik ve atıklarla mücadele konusunda ciddileşmek istiyorsak, dünyanın dört bir yanındaki işletmeler, hükümetler ve vatandaşlar gıda israfını azaltmak için üzerlerine düşeni yapmalıdır" diyor.

Gıda israfı bireysel çabalarımızın toplamı ile önüne geçebileceğimiz bir durum. Elbette ki bireysel çabanın daha fazlası gerekiyor; doğru bir kamu politikası ilee gıda endüstrisinin bu konuyu ciddiye alması. Ancak diğer yandan endüstriyel tarımın da kontrolsüz büyümesinin önüne geçmemiz gerekiyor.

Biyoçeşitliliği korumanın son kalesi olan küçük üreticileri desteklemek, yerel alıma yönelmek, daha az işlenmiş hayvansal ürün tüketmek, çeşitlilik talebi ile satış kanallarını zorlamak yapabileceklerimiz arasında. Kontrolü ele almamız gerekn bir dönemdeyiz...

Raporun tamamına ulaşmak için... https://www.unep.org/resources/report/unep-food-waste-index-report-2021