Birlik, beraberlik deyince birileri tam tersini yapmakta adeta yarışıyor. Siyasiler ve bazı köşe yazarlarıda bu konuda yardımcı oluyorlar. Bu ülkede yaşayan insanların kimlerden oluştuğunu, etnik ve dinsel ayrımlar yaparak ayrışmalara neden oluyorlar bilmeden. Belkide bilerek yapıyorlar. Bugün Türkiye etnik ayrımcılığın, dinciliğin, meshepçiliğin, birden olağanüstü zenginleşenlerin, akılalmaz rüşvetlerin, hırsızlıkların, yolsuzlukların, yalanların, hukuksuzlukların hüküm sürdüğü bir ülke haline geldi. Toplumsal barışımz büyük tehlike altındadır. Cumhuriyet tarihimizde ilk kez yüzbinler evlerini, yaşadığı topraklarını terk etmek zorunda kalmıştır. Atatürk düşmanlarının güzelim ülkemizi ve insanlarımızı dincileştirerek, bağnazlaştırarak çağdaş dünyanın gerisine savrulmasına neden olmuştur. Saymakla bitmeyecek kötülüğü, suçları işleyenlerin yargılanmaması, her demokratik hak arayışlarını, seslerini duyurmak isteyenleri biber gazıyla, copla, orantısız güç kullanrak bastırmaya çalışması yürekleri yakmaktadır. Ama şimdi bunların önemi yok sanki. Varsa yoksa yeni ve darbe anayasasından kurtulacağız diye,  İllada başkan seçeceğiz diye kandırmacaları oynuyorlar.  Bence halka sorulacaksa parlementer sistem mi? Yoksa başkanlık sistemimi diye sormak gerekir diye düşünüyorum. Geçenlerde okudum Melih Aşık araştırıp yazmış. Bunu okuduktan sonra nerelere geldiğmizi düşündüm. Son 14 yılda boşananlar yüzde 37, kadına şiddet olayları yüzde 1400, intihar olayları yüzde 33, uyuşturucu bağımlılığı yüzde 68, esrar kullanımı yüzde 140, kokain kullanımı yüzde 532, suç olayları 437, fuhuş olayları yüzde 734, cinayetler yüzde 261, cinsel suçlar yüzde 449, çocuklara cinsel istismar yüzde 434 artmış.

 

 

Hani ne oluyor bize diye soruyorumya yıllardır. İşte geldiğimiz nokta bu. Bundan hepimiz gereken dersi çıkarmamız gerekmiyor mu? Nereye kadar sadece kendimizi ve yandaşlarımızı düşüneceğiz? Bu ülkede sizlerden başka yaşayanlar yokmu? Bu ülkenin milli eğitimi ne hallerde. Bunun çaresi tarafsız, yansız eğitim ve öğretimden geçiyor. Öğretmenlerin düştükleri durumlara bakmıyor musunuz? Onlar sadece birilerinin söylediklerini yapar duruma düşürüldüler. Kendilerinin okudukları okullardaki bilgileri çocuklara aktaramıyorlar. Yani onlarda bağımsız çalışamıyorlar. Sonu bu günkü gibi oluyor. Yapmayın, etmeyin diyoruz ama anlayan, dinleyen kim? Kulaklar duvar oldu. Gözler gerçekleri değil kendi istediğini görür oldu. Üzülüyoruz. Endişeleniyoruz. Huzursuzluğumuz giderek artarak devam ediyor. Hayırlısı diyoruz inşallah hayırlısı olur. Olsun biz üzüldüğümüzle kalmaya razıyız yeterki ülkemiz, çocuklarımız, torunlarımız sıkıntı çekmesin.