Merhaba sevgili okuyucular,

Birkaç haftalık aradan sonra bu haftaki yazımı babam için yazmak istiyorum.

İçinde bulunduğumuz bu ilginç ve oldukça değişik dönemde, en yakınlarımız ile bile görüşemediğimiz, bulunduğumuz şehir ve ülkelerde adeta esir kaldığımız bir dönemde maalesef babamı kaybettim. Bu satırları yazarken bile hala tüm bu olanların, yaşadıklarımın gerçek olduğuna inanamıyorum. 

Mart ayının başında ağır ve büyük bir ameliyat geçiren babamı görmek için İzmir’e gitmiştim. Londra’ya döndüğüm günün ertesi haftası da karantina başlamış ve evlerimize kapanmıştık. 

Her gün ailemle videolu konuşmalar yapıyorduk, babamın sağlığı iyiye gidiyor diye biliyorduk ama bir gün maalesef hiç beklemediğim ve kabullenmek istemediğim görüşmeyi yaptık erkek kardeşim ile. Elim ayağım bağlı, beynimden vurulmuşum gibi, hiç bir şey yapamadan, İzmir’e gidemeden, babam ile vedalaşamadım. 

Cumhuriyetçi, Atatürkçü, dürüst, şair, tarih kitapları kadar bilgili, fanatik Cimbomlu, sürekli hak ve adalet peşinde koşan, yıllarca Türkiye Cumhuriyeti için polis teşkilatında görev yapan canım babam. Gurur duyduğun o güzelim al bayrağımız ile onur ile uğurlandın babacım. 

Beni ve kardeşimi de ne mutlu ki kendin gibi dürüst ve adaletli, Cumhuriyet ve Atatürk ilkelerine bağlı birer birey olarak yetiştirdin. 

Beni, erkek beklerken kız olarak gelen beni ilk kucağına aldığında aramızdaki o özel ve çok güzel baba-kız aşkımız başlamıştı. Ben senin şampiyonun, akıllı bıdığın, tatlı cadın, Singapur’dan esen fırtınan; sense benim bir tanecik aslan, hep Amerikan film artistlerine benzetilen yakışıklı babişkomdun.

Ve bu pazar babalar günü canım benim. Cennetteki ilk babalar günün kutlu olsun babacım. Bundan sonra hayat, bayramlar, her özel günüm ve de babalar günü hiç bir zaman eskisi gibi olmayacak ama sevgini ve sıcaklığını hep kalbimde hissedip taşıyacağım. Seni seviyorum babişkom. 

Sağlıklı ve güzel günler diliyor ve tüm babaların babalar gününü kutluyorum.