Irak 10 yıl önce işgal edildi. İşgalden önce otoriter rejime son verileceği demokrasinin getirileceği söylendi. Fakat işgal ve sonrası dahil bugüne kadar Irak’ta öldürülen Müslüman sayısı 1.455.599’dur. Yani yaklaşık olarak 1,5 milyondur.

Bir Allah’ın günü olsun ki Irak’ta insanlar öldürülmesin, bombalar patlamasın ve ağıtlar yakılmasın. Yalnızca 2012 süresince bu ülkede öldürülen Müslüman sayısı 5 bindir. Bugün itibarıyla Irak’ta 1 milyon dul kadın ve 4 milyon yetim çocuk var. Eğer bu demokrasi ise batsın böyle demokrasi!

Irak ve Afganistan savaşları için harcanan para 1,5 trilyon dolar. Bu paralarla neler yapılmaz ki? Ama emperyalizmim kanla beslendiğini bilirseniz bu normaldir.

Irak adım adım iç savaşa sürükleniyor. Bunu engellemenin yolu uzlaşma ve diyalog. Fakat ufukta bunun belirtileri yok. ABD, İsrail, AKP yönetiminde Türkiye ve Körfez ülkeleri mezhepsel iç savaşı azdırmaya bu ortamdan faydalanarak Barzanistan’ı Irak’tan koparmaya ve kalanını da Sünni-Şii ekseninde bölmeye çalışıyorlar.

Irak’ta huzursuzluğun, çatışmanın, akan kanın ve iç savaşa doğru gidişin önemli bir nedeni ABD işgal gücünün zorlaması ile hazırlanmış olan2005 Irak Anayasası’dır. Çünkü bu Anayasa Irak toplumunu etnik ve mezhepsel kompartımanlara bölmüştür. Irak Anayasası’nı hazırlatan iradenin amacı Irak’ı üç parçaya bölmenin hukuki alt yapısını hazırlamaktı.

Nikaragua tecrübesi Irak’ta

Irak işgali süresince de bu ülkede etnik ve özellikle mezhepsel kavganın, kin ve nefretin tohumları atıldı. ABD 2004’de işgale karşı direnişi kırmak ve bu ülkede beraber yaşamanın ortak paydasını ortadan kaldırmak için John Negroponte’yiBağdat’a Büyükelçi olarak atadı. Negroponte deneyimliydi çünkü 1980’li yıllarda ABD’nin Honduras Büyükelçisi olarak komşu ülke Nikaragua’da solcu Sandinistayönetimini devirebilmek için iç savaş operasyonunu yönetmiş ve toplam 50 bin insan yaşamını kaybetmişti.

Irak’ta kan davası haline gelen çatışmalar, acımasız mezhep savaşları, bombalı intihar eylemleri, karşılıklı olarak Sünni-Şii suikastları, kutsal yerleri hedef alan saldırılar, toplu infazlar, işkence edilip yol kenarına atılan cesetler Negroponte operasyonlarının bir parçası olarak sahneye kondu ve işgale karşı oluşan kuvvetli direniş büyük ölçüde kırıldı.

Bugün ise, işgale karşı oluşan direnişi kırmak ve Irak’ın bir bütün olarak beraber yaşamasının koşullarını ortadan kaldırmak için 2004 sonrası vizyona konan operasyona yeniden hız verildi.

Suriye’deki durumun da Irak’tan farkı yoktur. Amaç bu ülkeleri etnik ve mezhepsel olarak bölmektir. Dış destekli iç savaşlarla bunun koşulları yaratılmaya çalışılmaktadır.

2004’de Irak’taki iç savaş operasyonunu yöneten John Negroponte’nin yardımcısı Robert Stephan Ford’tur. Bu operasyonda tecrübe kazanan Ford Ocak 2011’de Şam Büyükelçisi olarak göreve başlar ve 3 ay sonra Suriye’de iç savaş başlar. Sizce bu tesadüf mü?

Başbakan Erdoğan’ın Irak’ın birliğini sağlamaya çalışan Maliki’ye düşmanlığının, Irak merkezi hükümetini devre dışı bırakarak Barzanistan ile çok samimi ilişkiler kurmasının, Suriye’ye düşmanlığının ve bu ülkeye yaptığı terör ihracatının ve terör suçlusu Tarık Haşimi’yi korumasının altında bölgeye dönük emperyalist planların taşeronluğu yatmaktadır.

ABD, Türkiye’de dahil olmak üzere bölgede bulunan ulusal devletlere son vermek, potansiyel olarak bölge gücü olabilme imkanına sahip devletleri bölerek küçültmek, tüm bölgeyi etnik ve mezhepsel olarak yeniden dizayn etmek istemektedir.

Çözülmenin hukuki alt yapısı olacak

Türkiye’ye dayatılan ve hazırlanmak istenen yeni anayasa emperyalizmin bölge ihtiyaçları için gereklidir. Yeni anayasadan beklenen Türkiye’nin etnik ve mezhepsel olarak çözülmesinin hukuki alt yapasını oluşturmaktır.

Tabi ki bunu yaparken ele geçirilen medyayı da kullanarak geniş halk kesimlerine demokrasi, insan hakları, özgürlükler ve sivil anayasa gibi kavramlarla algı operasyonu yapılamaya çalışılmaktadır.

Ülkemizde hazırlanmak istenen yani anayasa Irak için hazırlan 2005 anayasasından farkı yoktur. İkisinin de arkasında olan ve dayatan bölge için planı olan emperyalizmdir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ideolojisini, tapusu olan Lozan’ı, Türk devrimlerini ve içeriğinde Kürdü, Lazı, Boşnağı, Arabı, Arnavutu, Çerkezi, Abazayı, Pomağı, Makedonu, Azeriyi, Tatarı, Türkmeni ve daha nice etnik yapıyı barındıran Türk kimliğini kıyısından veya köşesinden çıkarmaya ve yok etmeye çalışan yeni anayasa benim için yok hükmündedir.

Meclisin yeni bir anayasa yapma yetkisi yokturrrrrr. Ülkemiz işgal altındadır bu nedenle Türkiye’ye 2005 Irak Anayasa’sı gibi bir anayasa dayatılmaktadır. Bilinmelidir ki bu anayasa ülkemize Irak’ta olduğu gibi kan, kin, gözyaşı, nefret, iç savaş ve bölünmeden başka bir şey getirmeyecektir.

Saygılar sunarım.