Yine gündemimiz Suriye. Çünkü yanı başımızdaki gelişmeler en çok bizi yakından ilgilendiriyor. Bu işin sonunda da daha ne gibi sıkıntılar yaşayacağız bunu da bilemiyoruz. Rusya’nın Suriye’deki müdahalelerinin bu ülkeyi daha da karıştırabileceği tahminleri yapılıyor. Özellikle de yeni sığınmacı akının kapımıza dayanabileceği ihtimalleri artıyor.

Şimdi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Suriye bu işe neden bu kadar karışıyor?” sorusuna yanıt arayalım.

Suriye, 5 yıldan bu yana süren Suriye’deki iç çatışmaların dışında hiç kalmadı. Esad’a olan desteğini de çok açık biçimde ortaya koydu.  Çünkü Suriye yıllardır bölgede Rusya’nın en büyük müttefiki olarak biliniyor. Suriye ordusundaki silahların da Rus yapımı olduğunu unutmayalım. Yıllardır Suriye askerleri Ruslarca eğitiliyor. 

Konu bu kadarla da sınırlı değil:

Rusya’nın Akdeniz’deki tek üssü Suriye’nin Tartus kentinde bulunuyor. Bunun ne kadar hayati bir üs olduğunu artık bilmeyen kalmadı. Zaten, Suriye’de iç çatışmaların başlamasından sonra Rusya Devlet Başkanı Putin, bu konuda bir açıklama yapmış ve “Bizim Suriye’deki çıkarlarımızın zarar görmemesi için gereken her şeyi yapmaktan kaçınmayız” demişti.

Rusya aynı zamanda bölgenin enerji devidir. Buna dikkat ediniz. Putin, olası enerji yollarının üzerinde bulunan Suriye’de kendi aleyhine oluşabilecek bir yönetim ister mi? Baştan bu yana zaten buna izin vermeyeceklerinin mesajını bizimkiler iyi değerlendirememişse bugün kalkıp “Rusya Suriye ile neden bu kadar ilgileniyor?” demeye de hakları olamaz.

Rusya, aynı zamanda bölgede bazı ülkelere güven veren bir ülke konumundadır ve gerek askeri gücü, gerekse siyasi ve ekonomik ağırlığına gölge düşürmek istememektedir. Suriye’deki müdahalesi ile bunu da ispatlamaya çalışıyor.

Şimdi gelelim perdenin kinci kısmına:

Rusya hava saldırıları kolay kolay sona ermeyecek gibi görünüyor. Yapılan açıklamalarda da “Bu hava operasyonları aylar sürebilir” deniliyor. Kendilerine göre sonuç alınıncaya kadar Rusya kararlılığını sürdürecektir. Amerika’yı da, AB ülkelerinden gelen aykırı sesleri de dinlemiyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı ile yeniden görüşeceğini açıkladı. Erdoğan “Atılan adımlar hayra alamet değil. Şu anda Rusya çok büyük bir yanlışını içinde. Bu öyle zannediyorum ki bölgede kendisini zaman içerisinde yalnızlığa götürecek bir adımın da işareti olabilir” diyor. 

Asıl sorun ve sıkıntı sığınmacılar konusudur.

Türkiye’de 2 milyonun üzerinde sığınmacı bulunuyor. Avrupa kapılarına dayananlara Avrupa kapılarını kapattı. Sembolik ve seçme az sayıda sığınmacı alanlar var. Ancak, bunlar sorunların bitmesine yeterli değil. Kaldı ki, Rusya’nın savaşa girmesi ile yeni sığınmacı akını ile de karşılaşabiliriz. Eğer böyle bir durumla karşılaşırsak ne olacak?

Sınıra yakın Suriye topraklarında “güvenli bölge” isteklerimiz kabul edilmedi. Bu saatten sonra da böyle bir şeyin artık mümkün olmayacağı açıklandı.

Her devlet kendi çıkarları peşinde koşuyor. Kimse kimseyi dinlemiyor. Daha açık ifade ile olanlar bize oluyor. 

Konu sığınmacılardan açılmışken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Avrupalılar aman kapılarınızı açmayın, bize gelmesinler diyerek bize akıl veriyorlar. Biz bir yere kadar sabrederiz. Bir yerden sonra gereğini biz de yaparız “diyor.

Bunun gereği nedir bunu biz de bilemiyoruz. 

Konu ile ilgili Almanya’da çıkan bazı gazeteler “Türkiye 2 milyon sığınmacı daha alacak” haberleri yayınlıyor. Rusya’nın bombaladığı bazı grupların kaçarak Türkiye sınırına gidecekleri ifade ediliyor. Özellikle de son bombardımandan etkilenen Suriyeli Türkmenlerin sınıra kaçış hazırlığında olduğu da vurgulanıyor.

Türkiye’nin Yunanistan sınırını daha sıkı korumada AB ülkelerine güvence ve söz verdiğine değinen Alman Die Zeit Gazetesi, Yunanistan ve Türk güvenlik birimlerinin Frontex koordinasyonunda Ege kıyılarında mültecileri takip ederek insan kaçakçılığı yapan gemilerin durdurularak mültecilerin tamamının Türkiye’ye geri gönderileceğine yer verdi. 

Şunu da hemen ekleyelim: Alman Die Zeit Gazetesi’nde çıkan bu haberler bugüne kadar hiç kimse tarafından yalanlanmadı.

Hiç kuşkusuz asıl sıkıntı, bundan sonra Suriye’deki kargaşadan kurtulmak isteyenlerin sınırımıza doğru yığılması olacaktır. Buna nasıl bir çözüm bulunacak, bu konuda önlemler alınıyor mu bunu da bilemiyoruz. Suriye toprakları içinde kurulmasını istediğimiz “güvenli bölge”nin de hayata geçirilmemesi öyle görünüyor ki bizi daha da sıkıntıya sokacaktır.

Şimdi Suriye konusunda en büyük zararı kimin veya kimlerin gördüğü açık biçimde ortaya çıkmıyor mu?