ABD Başkanı Obama’nın bu yıl 24 Nisan açıklamasında 1915 olayları için “soykırım” sözcüğünü kullanmamış olması her ne kadar Türkiye tarafından “olumlu” olarak karşılanmışsa da, açıklamada çok ağır suçlamaların olduğunu da görmezden gelemeyiz. Obama’nın açıklama metnini iyi okuyup analiz ettiğimizde ABD Başkanı’nın Papa’nın “soykırım” açıklamasının arkasında olduğunu görmekteyiz. Papa 2015 olaylarını “Yaygın biçimde soykırım olarak düşünüyorum” demişti. Obama, açıklamasında Papa’nın bu açıklamalarını “Memnuniyetle karşılıyorum” demiştir.

Bunun anlamı “soykırım yapılmıştır” demektir.

Obama, açıklamasında “soykırım” demiyor ama bu yıl geçen yıllara göre açıklamasına “vahşet” ve “kitlesel” sözcükleri ekleyerek görüşlerini güçlendiriyor. Belki stratejik olarak kullanmaması gereken sözcükten uzak kalmaya özen göstermiş olabilir. Ancak, metnin içeriğinde gereken her türlü suçlamayı görebilmekteyiz.

Ermenilerin kültürünün ve izlerinin Anadolu’dan Türkler tarafından silindiğine de vurgu yapılıyor. Özetle “20.yüzyılın ilk soykırımı” cümlesinin yerine “20.yüzyılın ilk kitlesel vahşeti” cümlesi kullanılıyor.

Bu suçlama değil mi? Bu Türkiye’yi köşeye sıkıştırma değil mi? Bu açıklama, Ermenilerin korunduğu anlamını taşımıyor mu?

Nitekim Başkan Obama’nın açıklamasından sonra Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan yaptığı değerlendirmede “Amerika, gerçeklerin içeriğinden şüphe duymuyor. Biz, yaptığımız temaslarda ve bize verilen bilgilerde bunu gördük. “diyor.

Obama’nın konu ile ilgili yaptığı açıklamada "Bu önemli yüzüncü yılda, kayıpları hatırlarken Ermeni halkıyla yan yana duruyoruz. Acı çekenlerin unutulmayacağı sözünü veriyoruz. Ve gelecek kuşakların bunu tekrar etmemeleri için kendi kendimize bu acı mirastan dersler çıkarma taahhüdünde bulunuyoruz “demesi, Ermenilerin arkasında durduklarının bir ifadesi değil midir?

Şimdi gelelim işin en önemli tarafına:

Emeniler, “soykırımın” tanınmasını istiyor ve bunun için de dış güçlerin de desteği ile bastırdıkça bastırıyor. Buradaki ana hedef, önce soykırımı tanıtmak, arkasından tazminat ve toprak talebinde bulunmaktır. Çünkü soykırımın tanınması demek, yasal olarak tazminat ve toprak talebini gündeme getirecektir.

Bu konuda tezgâhlar da kuruluyor.

Ermenistan Amerikan Üniversitesi’nde öğretim üyesi tarihçi Vahram Ter Matevosyan, talep edilecek tazminat miktarının en az 54 milyar dolar olduğunu iddia etti. Sözde soykırım iddialarıyla Türkleri 1,5 milyon Ermeniyi katletmekle suçlayan Ermeni diasporasının hedefi “4T planı” şeklinde adlandırılıyor. 4T planına göre önce sözde soykırım tüm dünyaya tanıtılacak. Sonra Türkiye tarafından tanınması sağlanacak. Bu aşamadan sonra Türkiye’den milyarlarca doları bulacak tazminatlar talep edilmeye başlanacak. Hâlihazırda Ermeniler tarafından ABD mahkemelerinde Türkiye aleyhine sayısı binlerle ifade edilen tazminat talebiyle dava açılmış durumda. Son aşamada ise yerlerinden yurtlarından edildiği iddia edilen Ermenilerin topraklarının geri iade edilmesi istenecek.  

 

Dikkat edilecek olursa Ermeniler ve dış destekçileri boş durmuyor. Türkiye’yi iyice köşeye sıkıştırabilmek için yeni tezgâhlar peşindeler. Bazı AB üyesi ülkelerin 2015 olayları için “soykırım” demesi ve Rusya’nın da desteği ile alan genişletilemeye çalışılıyor. Bu konuda çok daha dikkatli hareket etmemiz gereken noktalardayız.

 

Soykırım konusunda Rusya’nın sicilinin temiz olduğunu söyleyebilir miyiz? Bugün Rusya “soykırım” diyerek kendisini inkâr ediyor. Yine soykırım konusunda Almanya’nın siciline ne demeli? Yüz binlerce Yahudi’yi fırınlarda yok eden kimdi? Bugün Almanya kalkıyor “soykırım” diyor. Bunlara sessiz mi kalınacak?

 

Çevremizde tam bir düşmanlık çemberi oluşturulmaya çalışılıyor.

 

Konu ile ilgili daha önce yazdığımız yazılarda da vurguladık, bugün yineleyelim: Sözde Ermeni soykırımı iddiaları karşısında savunma durumunda değiliz. Haklı olduğumuz bir konuda haksız duruma düşürülmek isteniyoruz. Bu iddialar karşısında dik durmak, gücümüzü ortaya koyabilmek ve tüm iddiaları çürütecek ataklar yapmak durumundayız.

 

Biz, geçen yıl Erdoğan’ın, bu yıl Başbakan Davutoğlu’nun 2015 olayları konusunda yaptığı açıklamaları, taziye ve özrü yanlış buluyoruz. Bu açıklamalar Ermenileri daha da şımartmıştır ve haklı göstermiştir. Davutoğlu “Nerede olursa olsun tehcir bir insanlık sucudur” diyerek adeta yapılanların doğruluğunu kabul etmiş görüntüsü vermiştir.

 

Bundan sonra Ermenilerin istekleri ve küstahlıkları bitmeyecek gibi görünüyor. Ermenistan Cumhurbaşkanı son açıklamasında “Öncelikle sınırın açılmasını istiyoruz. Bu Türkiye’nin iki ülke ilişkilerine verdiği önemi ortaya koyacaktır” diyor.

 

İşgal altındaki Karabağ’ın da bir Ermenistan toprağı olduğunu iddia ediyor. Kısacası “Dağlık Karabağ’dan çıkmayacağız ama size de sınırları açtıracağız” demeye getiriyor.