“BirinciEkmeleddin Vakasının”arkasında dış dinamikler vardı! Amaçları; Cumhurbaşkanlığıiçin Erdoğan’a karşı halkın teveccühünü kazanabilecek bir seçenek yaratılmamasıydı. Batı,başlangıçta desteklediği ve iktidara getirdiği Erdoğanile artık çalışmak istemiyordu. Onu “güvenilmez, işbirliği yapılamaz, ne zaman, nerede, ne yapacağı kestirilemez birisi” olarak değerlendiriyordu. Batı’nın aslında AKPile sorunu yoktu! Sorun Erdoğan’dı! Erdoğan’ı Cumhurbaşkanlığımakamına taşıyarak, onu pasifleştirebileceklerini sandılar. İşte bu nedenle Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adı, bir yerlerden Kemal Kılıçdaroğlu’nun kulağına üflendi.

Sonrasını biliyorsunuz! CHPtabanı bile isyan etti, tıpış tıpış sandığa gitmedi, gidenlerin de bir bölümü geçersiz oy verdi. Sonuç olarak; dış dinamiklerin planladığı operasyon başarıya ulaştı ve Erdoğan Cumhurbaşkanıoldu.

Allah’ın Lütfu!

Operasyon başarılı olmuştu olmasına amaErdoğan’ın pasifleştirilmesi hedefine ulaşılamamıştı. Çünkü Erdoğan, ilk günden itibaren Anayasa’nın Cumhurbaşkanıiçin çizdiği sınırların dışına çıktı. Böyle yapacağını söyledi de üstelik! Parlamenter sistemin az yetkili ve törensel bir Cumhurbaşkanıgibi değil, Başkanlık sisteminin bir Cumhurbaşkanıgibi davrandı. Altını oyan Başbakan Davutoğlu’nu bir kalemde silip attı! 15 Temmuz Darbe Girişiminikendi ifadesiyle “Allah’ın lütfu”olarak kabul etti, fırsatı değerlendirdi ve sonucu şaibeli de olsa, 16 Nisan Referandumunda gayri anayasal ve gayri hukuki fiili durumu meşrulaştırma şansını yakaladı.

16 Nisan 2016’da yapılan referandumda onaylanan anayasa değişikliği, 2019’da yapılacak Cumhurbaşkanlığıve Milletvekilliğiseçimlerinden sonra yürürlüğe girecekti. Ama 2019’a kadar beklenemezdi! Çünkü; ekonomi tam anlamıyla iflas etmişti ve Türk Lirası’nın yabacı paralara karşı değerinin düşüşü engellenemiyordu. Esasında bu iflas; iktidarın sürdürdüğü yanlış ekonomik ve mali politikaların, yaygın olarak yapılan soygunun, yolsuzluğun ve savurganlığın sonucu idi! Ve sonunda deniz de bitmişti. İşte bu nedenle seçimler erkene alındı. Ekonomik enkazın ve tükenmişliğin etkileri halka tam olarak yansımadan, malı götürmek istiyorlardı!

İkinci Ekmeleddin Vakası

Batıiçin artık Erdoğanseçeneği yoktu! Ama Türkiyeçok önemliydi ve kaybedilemezdi. Ayrıca; Batı’nınTürkiye’de çok fazla miktarda yatırımı ve bankaları tarafından verilmiş kredileri vardı. Yunanistanbattığında Almanbankalarının nasıl krize girdiğini hala hatırlıyoruz. Avrupa bankalarının Türkiye’de 222 milyar dolar büyüklükte bir kredisi olduğunu düşünürseniz, tehlikenin ne anlama geldiği sanırım anlaşılır.

Bu seçim öncesinde de dış dinamikler“İkinci EkmeleddinOperasyonunu”sahneye koydular. Çünkü; Türkiye’nin iç dinamikleri bir kısır döngü içinde hareket ediyor ve Erdoğan’a karşı bir seçenek üretemiyordu. Kemal Kılıçdaroğlu’nun kulağına bu sefer de Abdullah Gül’ün adını üflediler. Meral Akşenerkarşı çıkmasa ve diretmeseydi, Abdullah Gülbugün Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanıadayı olacaktı.

Hava İndirme Harekâtı

Kılıçdaroğlu’nun Abdullah Gül’üCHP’nin Cumhurbaşkanıadayı olarak göstereceğini Aralık 2017 ve Ocak 2018 aylarında, KRT’de katıldığım televizyon programlarında ayrıntıları ile anlatmıştım. Videoları Youtube’da hala var, izleyebilmek mümkün! O zaman itiraz edenlere, hatta “Kemal Bey asla ikinci Ekmeleddin vakası yaratamaz, CHP Örgütü izin vermez”diyenlere sadece gülümsemiştim.

Esasında Kılıçdaroğlu,Meral Akşener’in diretmesi karşısında da Abdullah Gül’ünCHPve Saadet Partisiittifakının adayı olmasına razıydı. Ama bunu da Abdullah Gülkabul etmiyor, “Tüm muhalefetin çatı adayı olursam, olur” diyordu. Çünkü Gül, Akşener çekilmediği takdirde; kendi isminin CHPtabanında tepkiye neden olacağını ve Akşener’in ikinci tur şansını arttıracağını gördü. Ayrıca; Saray’dan Gül’e yönelik yapılan bol ama içi boş yıldızlı hava indirme harekâtının da Gül’ün adaylıktan vazgeçmesinde etkili olduğu söylenebilir.

Deliğe Süpürmeyin

Bu arada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Londra’ya yaptığı ziyaretten de bahsetmek, büyük resmi görmek açısından çok önemli. Londrasıradan bir yer değil. Londra, 19. Yüzyıldan beri Kürtsiyasetinin merkezi. Bu siyaset; önce Osmanlı’yı bölüp parçalamak, daha sonra Türkiye’yi kontrol altında tutmak için kullanıldı. Londra,Kıbrıssiyasetinin de merkezi ve bununla beraber en az 300 yıldan beri İslam’la iç içe yaşamış, Müslüman kitleleri yönetmiş, manipüle etmiş bir odak. Londra, aynı zamanda dünyanın önde gelen finans merkezi.

Buraya gidildi ki;“Bizimle çalışmaya devam edin ve deliğe süpürmeyin”diye. İktidar, her konuda ama her konuda ödün vermeye razıydı! Bize Londra’dangelen haberlere göre federasyon ve Kıbrıs; ilk teklif edilen ve ülkemizin çıkarları ve güvenliğinin yok sayıldığı tavizlerdi! Ama karşı taraf şüphe ile karşılıyor, inanmıyor ve daha da kötüsü; iktidarın yönetiminde Türkiye’deki gelişmeleri bölge ve dünya barışı için tehdit olarak görüyordu.

Sınıfta Kalındı

Kraliçeile görüşme bile oğlu Charles’ın torpili ile gerçekleşti. Birleşik Krallık Kraliçesi, cumhurbaşkanları seviyesinde gerçekleşen ziyaretlerde mutlaka yemek verirdi! Eğer ziyaret süresi bir gün veya daha kısa olursa; en azından onuruna çay partisi organize edilirdi. Erdoğan’ın ziyaretinin 3 gün sürmesine rağmen, Kraliçe’nin ağırlama şekli en alt düzeyde, ofis ziyareti gibi oldu. İlişkileri onarmak için yapılan görüşmeler, özellikle Chatham House’da yapılan konuşmalar ve basının önünde verilen sınavlarda adeta intihar edildi ve sınıfta kalındı!

İşte bu resmin içinde CHP’nin adayı, Kılıçdaroğlutarafından istenmeyerek de olsa, Muharrem İnceolarak ilan edilmek zorunda kalındı. Çünkü; Abdullah Güloperasyonunu yüzüne gözüne bulaştırdı, milletvekillerinden, örgütten ve CHPtabanından çok tepki aldı. Hatta; Gül’den sonra başka seçeneklerin de peşinden koştu. Mecbur kaldığı için, tepkilerden ve İnce’den kurtulmak için “Muharrem İnce”dedi. Milletvekilleri aday listesinin belirlenmesinde de Abdullah Gülkonusunda muhalefet edenlerin ve Muharrem İnce’ye yakın olanların kafasını kopardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı tek adamlıkla suçlayan birisi, kendi partisinde tek adamlığın zirvesi oldu!

Kürt Kökenli Vatandaşların Oyu İnce’ye

Muharrem İnce’nin halkta karşılık bulacağını kimse bu kadar beklemiyordu. Gerçekten üstün performans gösterdi ve göstermeye de devam ediyor. İnce,CHPtabanının firesiz olarak oyunu alır. Hatta Kılıçdaroğlunedeniyle bugüne kadar sandığa gitmeyen CHP’lilerin de muhafazakârların da! Yani; ikinci turda (8 Temmuz) SaadetPartisi tabanından ve canından bezmiş, burnundan soluyan AKPtabanından da oy alır Muharrem İnce! Görülen o ki; HDP’ye oy veren Kürt kökenli vatandaşlarımızın ezici bir çoğunluğu şimdiden kararını vermiş; ilk turda Demirtaş, ikinci turda İnce diyor!

Muharrem İnce; dış dinamiklerin bir operasyonu olarak değil, gelişmelerin sonucu olarak istenmeden ortaya çıktı. Çıkışı ile birlikte halkta ciddi biçimde karşılık bulması, umut olması ve yelkenlerini rüzgârla doldurması nedeniyle, Batı’nın da Muharrem İnce’yi desteklemeye başladığı haberlerini Batı’nın başkentlerinden net bir biçimde alıyoruz.

Tünelin Ucunda Işık Var!

Biliyorsunuz, 9. Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel’in ünlü ve gerçekçi bir sözü var; “Siyasette bir gün çok uzun bir süredir” diye. Yaşadığımız zaman diliminde, iletişim teknolojisi ve sosyal medya imkânlarını da göz önüne aldığımızda bu sözü “Her saat ve her dakika, siyasette çok önemli bir süredir”şeklinde güncelleyebiliriz. Yani şu anda yaptığımız bir değerlendirmenin, akan zaman içerisinde farklı girdilerin ve gelişmelerin olması ile değişebileceğini biliyoruz.

Bu farkındalığımızın da olduğunu ifade ederek, 1 Haziran 2018itibarıyla aldığımız bilgi ve yaptığımız bilimsel analiz ve değerlendirmeler sonucunda diyoruz ki; Cumhurbaşkanlığıseçiminde Muharrem İnceikinci turdaRecep Tayyip Erdoğan’la yarışır ve ipi önde göğüsler. Ayrıca ilave etmek istiyoruz ki; Türkiye’yi çok acılı ve sancılı bir dönem bekliyor ama tünelin ucunda bir ışık olduğunu söyleyebilirim.