Bu ağaç öyle anıları bağrında saklar ki neler yaşadığını ancak kendisi bilir. İki köy arasında Kozağaç köyünün tarihi mezarlığının girişindedir. Adına kütük meşe derler. Yaşını, nasıl büyüdüğünü kimse bilmez. Ama kutsalda değildir. Herkes onu sever. onu adres ve buluşma yeri olarak kullanılır.

 

 

- Kütük meşenin dibinde bekle. Kütük meşede buluşalım gibi sözleşmeler, buluşmaların da adıdır. İki köyün yolunun arasındadır. Ama yıllardır yenileme çalışmaları sırasında, yol genişletmelerde o meşe ağacına dokunulmamıştır. Çünkü o semboldür artık. Kozağaç mezarlığının girişinde olduğu için o meşenin dibine geldiğimizde mezarlığa gireceğimizin ve mezarlıkların çocukluğumuzda ve hala o ürpertili durumuna girerek bildiğimiz duaları okumayada başlardık. Hele geceleri o mezarlıktan geçerken kütük meşeden güç alırdık sanki. Yağmurlu karlı günlerde o meşe yolcuların, fırtınaya yakalanaların sığınağı olurdu. Halada öyledir. Böyle köylerde kasabalarda yani kırsal kesimlerde insanların sevgiyle andıkları semboller vardır.

 

Yani biraz bu karamsarlıklardan uzaklaşayımda iyi şeyler, güzellikler yazayım diyorum ama olmuyor işte. Baksanıza başımıza gelenlere. Onlarca masum insanımız patlamalarda yaşamını kaybediyor. Gelde havadan, sudan bahset. Bahar geldi geliyor ama sanki kara kıştayız. O trafik kazalarını, insanların birbirlerini silahla, bıçaklayarak kendi adaletini sağlamaya çalışmalarını saymıyorum. Çok kötü günler aylar yaşıyoruz. Din adına dinle imanla ilgisi olmayan çıkarlarını herşeyin üstünde tutan arsızların yaptıklarını yazamıyorum bile. Küçük çocukları toplayıp çeşitli kötülükler yapanlar. Kim olursa olsun lanetlenmesi gerekenlerdir. Ben hala söylüyorum ve söylemeyede devam edeceğim. Ülkemizde eğitimin yozlaştığı, kimin ne yaptığı belli olmayan, plan proğramlar bile kişilerin isteklerine göre yapılan günleri yılları yaşıyoruz. Öğretmen denilen hani elleri öpülesi deniyordu ya ! Şimdi onlarda yozlaşmanın, aykırılıkların birer parçası yapıldı. Yeterince pedegojik eğitim verilmiyor bence. Öğretmen kendi adını aldığı okullarda sadece öğretmen olmak için yetiştirilmeli. Avukat olacak, mühendis olacak, sağlıkçı ve diğer mesleklerden gerekli eğitimi almamış insanları öğretmen olarak görevlendirirsen olacağı budur işte. Hep  eskilerden anlatmak istemiyorum ama bizim yetiştiğimiz okullarda öğrencilerimiz kendi çocuklarımızdı. Onlarla ağlar, onlarla gülerdik. Aileleri ile ilşki kurar çocukların evdeki eğitimlerinide kontrol altında tutardık. Son yıllarda sınıfta öğrenciler öğretmenlerle dalga geçiyor. Onları insan yerine bile koymuyor. Hatta dövüyor, yaralıyor. Birde sadece kendi meslekleriyle ilgili bilgler veriliyor. Yani matematik okuyan bir öğrenci güzel konuşmayı, yazmayı boşveriyor gibi... Güzel sanatlar, müzik, sosyal etkinlikler zaman kaybı gibi görülüyor. Yani eğitim burada kısıtlı satırlarla anlatılacak iş değil. Ama yapılanları görünce kendimi kütük meşenin dibine oturup sırtımıda gövdesine dayayıp olanları düşünüyor gibiyim.

 

 

Kaygılıyım. Endişeliyim. İçimi dökmek, paylaşmak istedim.

 

 

Sağlıklar dilerim.