Şapkanızı önünüze koyup düşünün:

Amerika, Batı, İsrail ve koalisyon güçleri, Kobani üzerinde neden bu kadar duruyor? Neden Kobani’ye destek ve yardımda birbiri ile yarışıyor? Kürt gruplar, PKK, PKK’nın siyasi uzantıları, İmralı’daki Öcalan Kobani’nin neden hayati önem taşıdığını sıkça telaffuz ediyor?

Amerika’nın bölgede bir Kürt Devleti’ni kurmak için çaba gösterdiğini bilmeyen kalmadı. Körfez krizi ile başlayan dönemlerde Çekiç Güç kanalı ile havadan dağlardaki PKK’lılara erzak, silah dağıtan Amerika değil miydi? Defalarca suçüstü olmadılar mı?

PKK ile mücadele eden paşaların esrarengiz biçimde ortadan kaldırılmasında Amerikan gizli örgütlerinin parmağının olduğunu artık sağır sultanlar bile duydu.

Büyük Kürdistan’ın temellerinin Suriye’de atılması planlanıyor.

Kobani, bu açıdan önem taşıyor. Barzani, güçlerini Kobani’ye göndermekte istekli ama PYD buna pek yanaşmıyor. Nedeni ise, gelecekte kurulması planlanan Büyük Kürdistan’da kimin söz sahibi olacağı.

Barzani baştan bu yana “Büyük Kürdistan’ın lideri ben olacağım” diyor.

Öcalan, liderliği kimseye kaptırmamakta kararlı görünüyor. Rojava PKK’ya bağlı olduğu için burada bir paylaşım mücadelesi sürüyor.

Gelecekte Kürt grupları arasında da liderlik savaşının olabileceğini şimdiden görebilmekteyiz.

MHP İstanbul Milletvekili ve Öcalan’ı yakalandıktan sonra Türkiye’ye getiren isim olan Engin Alan, konu ile ilgili olarak “Kobani düşerse Büyük Kürdistan hayali biter” diyor. Alan “Olayın özü Kobani falan değil. Olayın özü orada, kuzey Suriye’de ‘Batı Kürdistanı’nı kurmak.

Kobani düşerse, sıra Rajova’nın diğer yerlerine Efrin’e, Cezire’ye gelir ve böylece ‘büyük Kürdistan’ hayali biter. Bu durum, işin mimarı ABD’nin de bizdeki bölücülerin de işine gelmez. Bu kadar basit. Bir de şu mesele var; Barzani ‘büyük Kürdistan’ın lideri ben olacağım’ diyor.

Rojava ise PKK’ya bağlı ve burasını kendisine istiyor. Zurnanın zırt dediği yer burası.”  Şeklinde görüşlerini açıklıyor.

Kobani denilince IŞİD akla geliyor. IŞİD’in halen Kobani’yi ele geçirmek için saldırı üzerine saldırı yaptığı biliniyor. Engin Alan Paşa, değerlendirmesinde IŞİD konusunda da şunları söylüyor:

“IŞİD’i kim doğurdu, büyüttü? Bu kadar büyük bir coğrafyada, hem Irak’ta, hem Suriye’de birkaç yerde aynı anda hareket edip, savaşıyorlar. Toplama olamazlar. Bunların kuvvetli bir komuta kontrol merkezi ve profesyonel lider kadrosunun olması lâzım. Ne zaman ortaya çıktılar; Saddam’ın devrilmesinden sonra, El Nusra’yla başladılar, sonra ayrıldılar. İçinde Saddam’ın Cumhuriyet muhafızları, belki generalleri var. Batılı komutanların da olduğu söyleniyor. IŞİD’in hedefi, Sünni kesimi toplayıp, bir devlet kurmaktı. Suriye’nin kuzeyine gelmese, sadece Sünni bölgesinde kalsa, bunlar olur muydu?

IŞİD de bir projedir.”

Bundan sonrası gelişmeler daha da düşündürücüdür.

Türkiye, Amerika’nın isteğine uyarak Kobani politikasını değiştirmek zorunda kaldı. PYD’ ye gönderilen silahlar, PKK’nın güçlenmesi, bölgede Büyük Kürdistan’ın kurulmadan önce silahlanması demektir. Buna göz yumuluyor. Göz göre göre yanı başımızda kurulmakta olan devlete seyirci kalıyoruz.

Kaldı ki, PYD Lideri Müslim’le de bizimkilerin arası iyi değil.

Müslim, güçleri ile Esad’ın devrilmesi konusunda Türkiye’nin isteklerini yerine getirmedi. Bu nedenle bizimkiler Müslim’ü kara listeye aldılar.

Türkiye’nin izlediği politikalar birer birer nasıl çökmeye başladı şimdi çok daha açık ve net biçimde görülüyor. İşin ilginç yönü, yapılan hatalar görüldüğü halde, aynı hataların yapılmasında ısrar edilmesidir.

Türkiye’nin Peşmergelerin Kobani’ye geçmeleri için Türkiye’nin koridor açma girişiminin de Esad ile bağlantılı olabileceğini düşünüyoruz.

Türkiye, Peşmergeleri Esad’ı devirmek için de kullanmayı hedeflemiş olabilir. Bu konuda Amerika ile bir anlaşma yapıldı mı bunu da şu an için bilemiyoruz. Yoksa Kuzey Irak’tan Peşmerge güçlerinin Suriye’ye geçişine izin verilmesi bize göre çok büyük bir hatadır.

Bölgemizdeki gelişmeleri değerlendirecek olursak, olayların Türkiye’nin kontrolünden çıkmış olduğunu da görürüz. Ankara’da bir panik havası var ve tam anlamı ile de bir kaos yaşanmaktadır.

Kobani olayı buna somut bir örnektir.

Amerika, neyi hesaplıyor, neyi istiyorsa o gerçekleşiyor. Her türlü kararı alıp, uygulayan da Amerika’dır. Kimseye danışmıyor, kimse ile görüş alış-verişinde bulunmuyor. Kobani konusunda bile “Sadece Türkiye’yi PYD’ ye silah yardımı yaptığımız konusunda bilgi verdik”

deniliyor.

Bütün bunlara karşı çıkıp, önleyemediğimize göre “Bölgede her şey kontrolümüzde, bizden habersiz dal kıpırdamaz” diyebilir miyiz?