Geçtiğimiz hafta Çarşamba günü ( 24 Ekim 2012 ) İsrail Sudan’ın başkenti Hartum yakınlarında bulunan Yarmouk silah fabrikasına saldırdı.

Hartum 3 milyonu aşkın nüfusu ile 1821’de Kavalalı Mehmet Ali Paşa tarafından kurulmuştur. Şehrinadı kıyısında bulunduğu Nil Nehri’nin fil hortumunu andıran şeklinden dolayı Arapça Al-Kartoum’dan gelmektedir.

Saldırı günü 4 F-16 savaş uçağı Müslüman Ürdün’ün hemen yanı başında bulunan İsrail’den havalandı. İsrail’e ait savaş uçakları batıda Müslüman Mısır, doğuda Müslüman Suudi Arabistan’ın bulunduğu Kızıldeniz’de genel güney rotasında uçtu. Daha sonra sağdan dönüşle batıya yöneldiler ve Eritre’nin hemen kuzeyinden Sudan hava sahasına girdiler. Uçaklar kısa bir süre sonra Hartum yakınlarında bulunan Yarmok’a ulaştılar ve hedefleri olan fabrikayı saldırarak bombaladılar.

Eritre’de birisi Dahlak adalarında diğeri ise Sudan sınırına yakın MahelAgar dağlarında bulunan İsrail askeri üslerinin, saldırının terminal safhası olan Kızıldeniz’den Sudan’a yaklaşma ve Sudan hava sahası içinde hedef bölgesine ulaşma rotaları üzerinde F-16’lara koordinasyon ve elektronik harp desteği olarak çok büyük yardımı oldu.

İki Sudanlının yaşamını kaybettiği saldırıdan sonra Sudan yetkilileri yaptığı açıklamalarda İsrail’i suçladılar ve “ Misilleme haklarının saklı olduğunu “ açıkladılar. İsrail yetkilileri ise bu olay hakkında yorum yapmayı reddetti. Bu yaklaşım İsrail diplomasisinin uluslararası hukuki sorumluluklardan kaçmak için uyguladığı tipik davranış biçimiydi. İsrail’in nükleer silahlara sahip olmasına rağmen bunu kabul veya reddetmemesi de bu bağlamda açıklanabilir.

İsrail’in Sudan saldırısı ilk değil

Hartum’a saldırı öncesinde İsrail Sudan’ı, Sina üzerinden Gazze’ye silah göndermekle suçlamaktaydı. İsrail daha önce de benzer suçlamalarla 2009 ve 2011’dede Sudan’a saldırmıştı .İsrail’in uluslararası kuralları hiçe sayarak yaptığı bu saldırı ne ilkti, bu gidişle ne de son olacağa benziyor. 

6 Eylül 2007’de 8 F-16 savaş uçağı İsrail’den kalktı ve hedef Suriye’de El Kibar nükleer santraliydi.Savaş uçakları önce Akdeniz üzerinde kuzeye doğru uçtular ve İskenderun Hava Radarı kontrolünde Türkiye hava sahasına girerek doğuya döndüler. 8 F-16 Suriye sınırı boyunca doğuya doğru Türk toprakları üzerinden uçtuktan sonra yaklaşık Viranşehir üzerinden güneye dönerek Suriye hava sahasına girdi ve kısa bir süre sonra Deyrizor kentinin kuzeyinde bulunan El Kibar’daki santrali bombaladı.

Saldırıdan sonra İsrail’e dönerken geldikleri yolu kullanan F-16’lar Türkiye’nin kendilerine suç ortaklığı yaptığını belgelemek için yedek yakıt tanklarını Akdeniz’e atabilme imkanı varken Hatay’a bıraktılar.

Operasyon 30 dakika sürdü, Allahtan nükleer santral henüz bitmemiş ve işletmeye açılmamıştı. Yoksa 2011’de Japonya’da deprem ve tsunami sonrası yaşanan Fukuşima benzeri bir felaketle karşı karşıya kalabilirdik. Gerçi bu durum İsrail’in umurunda değildi!

Halbuki Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması ( Non-ProliferationTreaty ) gereğince Suriye’nin barışçıl amaçlı nükleer enerji üretmeye hakkı vardı. Çünkü Suriye bu anlaşmayı imzalamıştı. İsrail ise bu antlaşmayı imzalamıyordu!

AKP yönetiminde Türkiye’nin Suriye’ye yapılan saldırıdan haberi vardı. Saldırıdan sonra İsrail Başbakanı Ehud Olmert Erdoğan’ı aradı, olayı anlattı ve ondan   “ Başka bir nükleer santrale izin vermeyeceklerini ancak yeni bir saldırı planlamadıklarını, Suriye sessiz kalırsa İsrail’inde sessiz kalacağını “ Beşar Esad’a söylemesini istedi.

Saldırının Türkiye üzerinden yapılmasının nedenleri

İsrail El Kibar’a yaptığı bu saldırıyı daha önceden konuşlanarak o tarihte tamamen ABD kontrolünde bulunan Irak üzerinden çok daha kolay yapabilirdi. Saldırının Türkiye üzerinden yapılamasının tercih edilmesinde üç önemli neden vardı;

-Türkiye’yi suça ortak ederek Arap ve Müslüman dünyada ABD ve İsrail esaslı politikalara daima mecbur edecek kısır döngü tuzağının içine sokmak,

-Abdullah Öcalan’ın Suriye’den çıkarılması ve Beşar Esad’ın iktidara gelmesinden sonra her geçen gün düzelen Türkiye-Suriye ilişkilerinin temeline güvensizlik tohumunu ekmek,

- Suriye’yi görece olarak en güvenli gördüğü istikametten vurarak icra edilecek harekatın başarısında sürpriz tesirini kullanmaktı.

Müslüman toprakların İsrail’in çıkarlarına hizmet için kullandırıldığına örnek çok. Bu konuda sicili en kötü ülke Suudi Arabistan! Bu ülke resmi olarak İsrail’i tanımamasına rağmen 1981’de F-15 ve F-16’lardan meydana gelen İsrail taarruz filosunun Irak’ta Bağdat güneyinde bulunan Osirak nükleer santraline saldırması için hava sahasını kullandırmıştı. O zaman da İsrail savaş uçakları yedek yakıt tanklarını dönüşte Suudi Arabistan çöllerine bırakmıştı.

Sevgili okurlar dün İsrail’in Siyonist politikalarına hizmet edenler bugünde aynı politikaların Suriye bacağı için hizmette kusur etmemektedirler.

Erdoğan’ın en yakın çalışma arkadaşı Abdüllatif Şener “ Erdoğan ile İsrail arasında gizli bir işbirliği antlaşması var… Erdoğan İsrail ile danışıklı hareket ediyor…”diyor.

El cevap; Erdoğan İslam dünyasında yalnız değil!

Saygılar sunarım.