Bu satırlar yazılırken, İsrail’in Gazze saldırısı ikinci haftasını geçmişti. İsrail, saldırılarında da 900 ölü,  3000 bin yaralının olduğu belirtiliyor. Yakılan, yıkılan ve evlerini terk ederek aç ve susuz sokaklarda kalanları da bunlara eklediğimizde Gazze’de kara bir lekenin varlığından söz edebiliriz. İsrail’in bu saldırılarda kayıplarının 7 olduğu açıklandı. Özellikle kara harekâtlarında İsrail başarılı olamıyor ve kayıp veriyor. Yapılan birçok kara harekâtında bunu gördük.

 

Dikkat ederseniz, İsrail’in Filistinlilere karşı başlattığı her saldırı, iş işten geçtikten sonra uluslar arası camiayı uyandırıyor.

Arabuluculuğa soyunanlarca kalıcı olmasa bile bir ateşkes sağlanıyor.

Şimdi, arabuluculuğa soyunanlar, yeni bir ateşkes için çalıştıklarını söylüyor. Biz de diyoruz ki, zaten bu saate kadar İsrail, hedeflerine ulaştı, yüzlerce masum öldürdü, yaktı, yıktı, Gazze’de yaşayanları açlığa ve susuzluğa mahkûm etti. Bu saatten sonra yapılan çağrılar, ortaya çıkacak ateşkes artık İsrail’in lehine işleyecektir.

 

Başbakan Erdoğan da ateşkes konusunda son yaptığı açıklamada “Biz de Hamas’ı ikna etmeye çalışıyoruz” dedi. Bize çok yakın olan Hamas’a bile sözümüzü geçiremiyoruz. Ancak, BM Genel Sekreteri Ban Ki Mun ile ABD Dışişleri Bakanı Kerry bu ateşkesin sağlanması konusunda bir çalışma başlattı. Kalıcı bir ateşkes sağlanabilir, silahlar susar.

Siyasi çözüm yolları da masaya konulur.

 

Ancak, her defasında bunlar tekrarlanmıyor mu? Aradan birkaç yıl geçtikten sonra İsrail bir bahane ile yeniden Filistinlilere saldırıp, yakıp, yıkıyor ve öldürmüyor mu? O halde, bu şekilde devreye giren ateşkesler ne kadar kalıcı olursa olsun, sonuç değişmiyor. Biz, bildik bileli bunlar yaşanıyor. Ancak, ne pahasına olursa olsun, bir an önce kalıcı bir ateşkesin yapılması gerekiyor. Yineleyelim, eninde sonunda bu yapılacak ama artık bundan sonrakilerin tekrarlanmamsı için de kalıcı çözümlerin sağlanması kaçınılmazdır.

 

Şu gerçeğin görülmesi gerekiyor:

 

İsrail ile Filistinliler arasındaki sorunlar silahla çözülmüyor.

Çözülmüş olsaydı taraflar bugünkü durumu yaşamazlardı. Sorunlar silahla çözülmediğine göre, çözüme ulaşılması gereken konular üzerinde kalıcı barışın sağlanması gerekiyor. Eğer, Türkiye bölgede ağırlığı olan bir devlet ise, Başbakan da söylendiği gibi Dünya Lideri ise, bu noktada ortaya çıkması gerekmiyor mu? Sadece söylemlerle, kınamalarla, İsrail mallarını boykot ile bir sonuca ulaşılmıyor. Son günlerde Başbakan’ın telefonlarına ABD Başkanı Obama’nın çıkmadığı, Erdoğan’ın ise Cumhurbaşkanı Gül’den Obama’yı aramasını istediğini de belirtelim.

 

Hamas’ın elinde bulunan roketlerin bir işe yaramadığı, İsrail’e darbe indirmediği, zarar vermediği görülüyor. Bu roketler sadece İsrail halkı üzerinde psikolojik etki yaratabiliyor. İsrail ise, askeri açıdan Hamas’ı çökertemiyor ama yıpratıyor, zayıf düşmesini sağlıyor.

Bunları alt alta koyduğumuz zaman her iki tarafın da birbirine üstünlük sağlayamadığını söyleyebiliriz.

 

Olan, her zaman ki gibi Filistin halkına, masum çocuklara oluyor.

Dikkat edilecek olursa İsrail, çocukların eğitim gördüğü okulları bile vurmaktan kaçınmamıştır. İsrail’in saldırılarını ölenlerin çoğunluğunun sivil halk ve çocuk oluşu bu gerçeği ortaya koyuyor.

Çünkü İsrail, bu çocukların ileride kendisine düşman olacağını, savaşacağını biliyor. Kaldı ki İsrail’in aç ve susuz bıraktığı Filistinlilere işkence de yapıyor. Birçok İsrailli bile bunlara hem karşı çıkıyor, hem kınıyor.

 

Filistin cephesinde bir başka sıkıntı da Hamas Lideri Halit Meşal ile Filistin Yönetimi Başkanı Mahmut Abbas arasındaki görüş farklılıklarıdır. Hamas’ın istekleri ile Abbas’ın istekleri arasında da farklılıklar bulunuyor. Bu görüş ayrılıkları da kalıcı bir siyasi çözüm bulunmasını geciktiriyor ya da olumsuzluklara neden oluyor.

 

Biz, öncelikle Hamas ile Abbas’ın aynı görüş çizgisinde hareket etmesi gerektiği görüşünde olduğumuzu belirtelim. Ateşkes sonrası İsrail ile yapılacak görüşmelerde bu görüş ayrılıklarının mutlaka giderilmesi şarttır. Her ne kadar Hamas, seçilmiş bir kurum olarak görülüyorsa da bazı ülkelerce “terörist grup” olarak da değerlendiriliyor. Biz de İsrail’i her zaman “Terörist Devlet” olarak gördük ve bunu da vurguladık. İsrail’in birçok yerde de “Terörist devlet” olarak tanımlandığını da belirtelim.

 

İsrail ile Filistin arasındaki görüşmelerde Mısır her zaman “kilit ülke” olmuştur. Bundan sonra yapılacak olan barış görüşmelerinde de yine “kilit ülke” konumundadır. Bizim ise Mısır ile olan ilişkilerimiz neredeyse kopma noktasındadır ve böyle bir görüşmelerde masada yer almamız mümkün görünmüyor. Aslında uygulanan dış politikalarda beğensek de beğenmesek de ülkelerle ilişkilerimizi normal koşullarda sürdürmemiz gerekiyor. Önemli ve büyük devlet olmanın koşullarından birisi de budur. Her zaman söylediğimiz gibi çevremizde kavgalı ve sorunlu olmadığımız devlet neredeyse kalmadı. Birçok konuda bunun da sıkıntılarını yaşamaktayız.