ÇİN’DE NELER OLUYOR?

Emperyalizm bir bölgeyi veya bir devleti istikrarsızlaştırmak için onların hassasiyetlerini kullanır ve kaşır. Daha doğru bir deyişle istikrarı bozmak ve hedeflerine ulaşmak için o bölgenin veya devletin toplumsal fay hatlarına çeşitli yollardan saldırır. Etnik, dinsel ve mezhepsel farklılıklar eğer kaşındığı taktirde bir toplumun huzurunu kaçıracak, iç barışını bozacak ve istikrarı yok edecek en önemli fay hatlarıdır. Tarihsel husumetler, dünya görüşü ayrımları ve bölgeler arası gelişmişlik farklılıkları da bir toplumun istikrarını bozmak için kullanılabilecek diğer fay hatlarıdır.

Emperyalizm uzun dönemli çıkarlarının gereği olarak yaptığı planları gerçekleştirebilmek için hedef seçtiği bölgede mutlaka istikrarı bozmak ister. İstikrar statükonun korunmasını sağlar. Emperyalizm olarak bir bölgede statükoyu bozmaz iseniz yeni statükolar yaratma peşinde olan planlarınız için elverişli ortamı sağlayamazsınız. Örneğin Ortadoğu bölgesinin mevcut statükosu aşağı yukarı I. Dünya Savaşı’ndan (1914-1918) sonra İngiliz ve Fransızlar tarafından belirlenmiştir. Emperyalizmin başat gücü ABD uzun vadeli çıkarları gereği mevcut statükodan memnun değildir ve değiştirmek istemektedir.

YARATICI TAHRİP

Evet, bugün Ortadoğu bölgesindeki çatışmaların, terörün ve dolayısıyla istikrarsızlığın kaynağı ABD’dir. Çünkü Büyük Ortadoğu Projesi’ni gerçekleştirebilmek için istikrarsızlığın oluşturulmasına ihtiyacı var. Hatta buna “yaratıcı tahrip” (creative destruction) diyor ABD’li akademik çevreler. Akla hemen şu soru geliyor, demokrasinin en önemli kalelerinden olan ve NATO nedeniyle müttefiklik yaptığımız ABD böyle bir şey gerçekten yapar mı?

İsterseniz bu sorunun yanıtını almak için sözü önemli bir Amerikalıya bırakalım. CIA’ya yakınlığı ve danışmanlığı nedeniyle “Gölge CIA” olarak tanınan düşünce kuruluşu Stratfor’un sahibi, stratejist George Friedman “ABD başka bir gücün yükselebileceği alanlarda istikrarı önlemek istemiştir. Hedefi istikrar sağlamak değil istikrarsızlaştırmaktır. ABD’nin Avrasya’da barışı sağlamaya dönük özel bir çıkarı yoktur. Çatışmaların amacı yeni bir gücün ortaya çıkışını engellemek ve bölgeyi istikrarsızlaştırmaktır” diyor. Adam daha ne yapsın! Her şeyi söylemiş.

ULUSAL GÜÇ

Hassasiyeti ve toplumsal fay hattı olmayan dünya üzerinde hiçbir bölge veya devlet yoktur. Fars olmayanlar ve özellikle Azerbaycan Türkleri İran’ın, Kürtler ve Şii-Sünni farklılığı Irak’ın, Hristiyanlar, Kürtler, Türkmenler, Dürziler ve Arap Aleviliği-Sünni farklılığı Suriye’nin, Slav olmayanlar, Müslümanlar ve gelir bölüşümündeki adaletsizlik Rusya’nın, Uygur Türkleri ve bölgesel gelişmişlik farklılıkları da Çin’in önemli fay hatlarındandır. Eğer bu ülkeleri istikrarsızlaştırmak isterseniz yukarıda genel hatları ile ifade edilen bu hassasiyetleri kaşımanız gereklidir.

Emperyalizmin ağa babası olan süper güç ABD’nin de toplumsal fay hatları mevcut. Zenciler, Hispanik nüfus, sahip olunan toprakların bir bölümünün Meksika’dan silah zoruyla alınmış olması ve gelir bölüşümündeki feci adaletsizlik sayılabilir. Ama siz en az onun kadar güçlü değilseniz ABD’nin bu hassasiyetlerini kaşıyamazsınız. Fakat o sizinkini kaşıyabilir. İşte biz buna Ulusal Güç (National Power) diyoruz.

KEPÇE KULAKLI

Daha basit olarak şöyle anlatabiliriz; Patron zaman zaman nezaketsiz davranarak çalışanına kepçe kulaklısın veya kazma burunlusun diyebilir. Hiç değilse bunu ima edebilir. Ama siz çalışanı olarak kepçe kulaklı veya kazma burunlu olmasına rağmen aynı şeyleri patronunuza diyemezsiniz. Sizi bunu söylemekten alıkoyan patronun gücüdür.

Devletlerarası ilişkiler de böyle sayılır. ABD fay hatları üzerinden Ortadoğu’yu kaşır, Türkiye’yi bölünmenin eşiğine getirir, Rusya ve Çin’i istikrarsızlaştırmaya çalışır. Ama Rusya veya Çin, ABD’nin fay hatlarına atış yapamaz, yapsa bile etki edemez. Yalnızca savunmada kalır. Bunun nedeni sıklet farkıdır.

Çalışanları patronun nezaketsizliğine tek tek sessiz kalmak zorundadır. Ama birleşirlerse patrona dünyanın kaç bucak olduğunu ve esas kepçe kulaklının kendisi olduğunu anlatabilirler. Eğer birleşmeyi becerebilirlerse!

TÜRKİSTAN VE DOĞU TÜRKİSTAN

“İstan” eki Farsça ülke veya ülkesi ( Arabistan, Gürcistan) anlamına gelir. Türkistan ise Türklerin yaşadığı yer veya ülke anlamındadır. Türkistan deyince aklımıza batıda Aşağı İdil (Volga) ve Hazar Denizi, doğuda Altay Dağları’na, kuzeyde Altay ve Balkaş Gölleri bölgesinden, güneyde ise Hindukuş dağlarına kadar dayanan ve yaklaşık olarak 6 milyon km²’lik bir alandır.

Türkistan’ın dışında başta Anadolu’da Türkiye Cumhuriyeti olmak üzere, Balkanlar’da, Karadeniz’in kuzeyinde, Kafkasya’da, İran’da, Ortadoğu’da ve Doğu Asya’da çok geniş bir Türk nüfusu yaşamaktadır.

Doğu Türkistan ise Orta Asya’nın orta bölümünde yer alan Türkistan’ın doğu kısmı olup 1949’dan beri Çin Halk Cumhuriyeti’nin egemenliği altındadır. Sincan Uygur Özerk Bölgesi olarak adlandırılan Doğu Türkistan, Çin’in kuzeybatısında yer alır ve Moğolistan, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Afganistan, Pakistan ve Hindistan ile komşudur.

Uygur Sincan Özerk Bölgesi yaklaşık olarak Türkiye’nin iki katı büyüklüğünde ve nüfusu ise 25 milyondur. Başkenti Urumçi olan Uygur Sincan Özerk Bölgesi’nin resmi dilleri Uygur Türkçesi ve Çincedir.

Son günlerde Uygur Sincan Özerk Bölgesi’nden gelen olumsuz haberler çok arttı. Bu bölgede yaşayan Türklere eziyet edildiği, asimilasyon maksatlı ağır baskı yapıldığı, ibadet yapmalarının engellendiği, yasaklandığı, yapanların işkenceye tabi tutulduğu ve ibadet hanelerin tahrip edildiği haberleri havada uçuşuyor. Hatta görülen bu işkencelerin ve eziyetlerin fotoğrafları bile var! Özellikle geçtiğimiz Ramazan ayında bu haberler tavan yaptı.

YÖNLENDİRME AMAÇLI OLABİLİR Mİ?

Bizi izleyenler, dinleyenler ve okuyanlar bilirler, kendimizi bilim egemen kafalı ve eleştirel akla sahip bir insan olarak tanımlarız. Bunun anlamı sorgulamadan ve irdelemeden hiçbir şeyi bize anlatıldığı ve iletildiği şekli ile asla kabul etmeyiz. Anlatan değil bir yabancı, babamızın oğlu olsa bile fark etmez.

Uygur Sincan Özerk Bölgesi’nden gelen görüntülü haberlere, bir insanın, bir Türkün ve bir Müslümanın duyarsız kalması düşünülemez. Bu nedenle konuyla ilgilendim, farklı kaynaklardan araştırmaya çalıştım ve hala devam ediyorum. Haberler çok çelişkili. Çin’de çalışan, yaşayan ve Uygur bölgesine giden arkadaşlarımla konuştum, “Batı basınında yazılanlar burada yok” diyorlar. Başka bir arkadaşım “ABD, Uygur Türklerinin bir bölümünü radikalleştirerek ve örgütleyerek IŞİD ve PKK gibi kullanmak istiyor” diyor. Bağımsız sayılabilecek haber kaynakları da anlatılanları ve söylenenleri teyit etmiyor.

Uygur Bölgesi’nde kötü şeylerin olduğunu söyleyen kaynaklar ABD ve Batı’ya ait basın kuruluşları ve istihbarat örgütleri. Acaba bu anlatılanlar doğru mudur? Bu haberler dünya ve özellikle Türk kamuoyunu yönlendirme amaçlı üretilmiş olabilir mi? Bu kaynakların geçmişe yönelik inandırıcılık sicili nedir?

TIK ÇIT, SES YOK!

Batı’ya ait istihbarat örgütlerinin ve merkez akım medyalarının Irak’ı işgal etmeye yönelik gerekçe oluşturabilmek ve kamuoyu desteği sağlamak maksadıyla Irak’ta kitle imha silahları olduğuna dair bilgi, belge ve kanıt ürettikleri bugün artık herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Suriye’de Beşar’ı zor durumda bırakmak için televizyon setlerinde mezalim ve işkence filmleri çektiklerini ve haber diye yayınladıklarını biliyoruz. Bu konuda menfi sicilleri bir hayli kabarık!

Ne diyorsunuz, ABD ve Batı, Türkleri çok seviyor ve yere göğe koyamıyor olabilir mi? Irak’ta Türkmenler topraklarından sürüldü çıt yok! Kuzey Suriye’de Bayır Bucaklar başta olmak üzere Türkmenlere karşı etnik arındırma yapılıyor ses yok! Azerbaycan’da Hocalı’da soykırım yapıldı ve ülkenin beşte biri işgal altında tık yok! Batı Trakya’da Türk olduklarını söylemek yasak ama haber yok! Almanya’da Türk çocuklarına “ataların soykırım yaptı” öğretisi zorbalığına ses çıkarmak ve haber yapmak yok. Kıbrıs Türklerine yapılanlar ortada. Türkiye’yi bölme ve parçalama projesinin ve onun enstrümanı olan PKK’nın arkasında duruyorlar ama Uygur Türklerini çok düşünüyorlar. Manipülasyon amaçlı bu haberlere inanmak zor!

BU İSTİKRARSIZLAŞTIRMA FAALİYETİDİR!

Uygur Sincan Özerk Bölgesi, Çin Halk Cumhuriyeti’nin hassas tarafıdır ve fay hattıdır. Bugün sorun ABD’nin Çin’i fay hatları üzerinden istikrarsızlaştırma faaliyetidir. Çünkü ABD, tek kutuplu dünya düzenini sonsuza kadar sürdürmek, küresel hegemonyaya direnen ve direnebilecek güçleri ezmek ve dünyanın ekonomik, askeri ve siyasi güç merkezinin Asya-Pasifik Bölgesi’ne doğru kayışının hızını azaltmak ve durdurmak istemektedir. Bunun için yükselen güç Çin’in ekonomik büyümesini yavaşlatmak, Çin’i düşman unsurlarla çevrelemek, hereket serbestisini daraltmak ve küresel projelerine darbe vurmak ABD’nin öncelikli hedeflerindendir. ABD Donanması yüzde 60 unsurları ile bu nedenle Asya-Pasifik Bölgesi’ne konuşlanmıştır.

UYGUR TÜRKLERİNİ ÇOK SEVİYORLAR!

Uygur Bölgesi veya diğer adıyla Doğu Türkistan 1949’dan beri Çin Halk Cumhuriyeti’nin egemenliği altında olup esasında yukarıda sınırlarını çizmeye çalıştığımız Türkistan’ın bir parçasıdır. Geçmişten bugüne Çin, Uygur Özerk Bölgesi’nde Türklere yönelik olarak sürdürülen politikalar açısından masum ve günahsız değildir. Bunu bilelim ama diğer gerçekleri de göz önünde bulunduralım!

ABD dahil Batı medyasında Uygur Türklerine yönelik olarak baskı ve eziyet yapıldığı ve dini vecibelerini yerine getirenlere şiddet ve işkence uygulandığı kampanyası yürütülüyor. Dünyanın her tarafında Türklere karşı kumpasın içinde ol ama Uygur Türklerinin haklarının peşinde koş, size mantıklı geliyor mu? Türkiye’yi bölmek için PKK’yi destekle, Kıbrıs’ta Türkleri arkadan vur, Irak’ta ve Suriye’de Türkmenlere karşı yapılan etnik arındırmaya sessiz kal ama Uygur Türklerini çok seviyorlar!

Sırası gelmişken söyleyelim. Bunlar ne Türkleri, ne Kürtleri, ne Farsları ne de Araplar sever. Daha doğrusu Müslümanları hiç sevmezler. Sadece çıkarları için enstrüman olarak kullanır ve birbirlerine kırdırırlar.

CEMAAT VASITASI İLE SAVAŞÇI GETİRİYORLAR!

ABD’nin Uygur Sincan Özerk Bölgesi ile ilgilenmesinin nedeni Çin’i kuşatmaya ve istikrarsızlaştırmaya çalışmak istemesinden kaynaklanmaktadır. Çünkü ABD, Çin’in büyümesini yavaşlatmak, kendine rakip küresel güç olmasını engellemek, kaynaklarını verimsiz alanlarda tüketmesini sağlamak, küresel ve bölgesel ekonomik işbirliği projelerini sekteye uğratmak için çalışmaktadır. Türkiye’yi Kürtler üzerinden, Çin’i Türkler üzerinden kaşıyor ama ne Türkleri, nede Kürtleri seviyor! İşte emperyalizm aynı zamanda budur!

Biz bir Türk ve aynı zamanda Türk Milliyetçisi olarak tüm Türklerin hür ve müreffeh olmasını isteriz. ABD’nin Çin’i kaşımak ve istikrarsızlaştırmak için Uygur Türklerini kışkırttığı projeyi desteklerseniz ve bir şekilde parçası olursanız Uygur Türklerinin iyiliğine bir şey yapmış olur musunuz? 

İslam üzerinden Uygur Türkleri emperyalizmin çıkarları için radikalleştiriliyor. Sovyetler Birliği’ne karşı yapılanın aynısı deneniyor. Uygur Türkleri Endonezya üzerinden Cemaat vasıtası ile Suriye’ye savaşçı olarak getiriliyor daha sonra radikalleşmiş olarak geri götürülüyor. Bunun Uygur Türklerine refah, mutluluk, barış ve özgürlük getireceğine inanıyor musunuz?

PAX AMERİCANA

Esas Çin’le aramız iyi olursa ve işbirliğini arttırırsak Uygur Türkleri için katma değer yaratabiliriz. Çin, “İpek Yolu Ekonomik Kuşağı Projesi” ile ve onun kara ve deniz ayağı ile Çin’i Avrupa pazarlarına ve Avrupa’yı Çin’e yaklaştırıyor. Bu proje ile Avrasya birleşiyor ve bu birleşmede Türkiye kilit konumuna geliyor. Bu proje ile Türkiye, Orta Asya’ya ve Türkistan’a yakınlaşıyor ve bütünleşiyor. Tarihi İpek Yolu’nu tekrar canlandırılacak bu proje ile güzergah üzerindeki ülkelere Çin yatırımları gelecek. Fakat tek kutuplu dünya düzeninin devamından yana ABD bu projenin yaşama geçirilmesini istemiyor, İpek Yolu Ülkelerini istikrarsızlaştırmaya ve birbirine karşı düşmanlaştırarak işbirliği yapamaz hale getirmeye çalışıyor. Niçin biz bunun parçası olalım!

Ayrıca tek kutuplu dünya düzeni yani Pax Americana (Amerikan Barışı) ülkemizin çıkarına değil ki! 1990 sonrasının ülkemiz, bölgemiz ve dünyamız için barış ve istikrar adına neler getirip götürdüğünü yaşayarak gördünüz. İki veya daha fazla kutup veya küresel güç denge demektir. Dünyamızın dengeye ihtiyacı var! Mahallede bile tek dayı veya ayı terörize olmak demektir!

ATATÜRK GİBİ YAPMALIYIZ

Akılcı olmak zorundayız. Ülkemizin ve Türklerin menfaatini düşünüyorsak akıllı olmak ve ortak çıkarlarımızın gerektirdiği şekilde davranmalıyız. Kendimizi emperyalizmin çıkarları için kullandırmamalıyız.

Sovyetler Birliği’nin selefi konumunda olan Çarlık Rusya’sı Osmanlı’nın yıkılışında önemli roller üslendi. Karadeniz’in kuzeyinde yaşayan Türkleri oradan Ruslar sürdü. Kafkasya’da yaşayan Türkleri ve Müslümanları göçe Ruslar zorladı. Atatürk bu günahları bilmesine ve sosyalist olmamasına rağmen Sovyetler Birliği ile işbirliği yaptı. Çünkü akıl bunu gerektiriyordu. Yoksa Anadolu’da ki Türkler de imha olurdu. Bu nedenle Çin’le, Rusya’yla ve İran dahil bölge ülkeleri ile işbirliği yapmalıyız ve emperyalizmin gazına gelmemeliyiz.