Şurası kesin ve net:

Bölgede büyük oyun oynanıyor. Bu oyunun içine sürüklenmek üzereyiz.

Bizi ön saflarda cepheye sürüp, oynanan bu oyunun parçası haline getirmek isteyenler var. Bizi yönetenlerin bu oyunu sezdiğini ve bu oyuna gelmeyeceklerini söylemeleri bizim için önemlidir.

Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, konu ile ilgili açıklamalarını bölgede çıkarlarımızın ön planda tutulması nedeni ile destekliyoruz.

Erdoğan” Eğer isteklerimiz kabul görmez, Suriye sınırları içinde güvenli bölge, uçuşa yasak bölge ve eğit-donat prensibi yerine getirilmez ise, koalisyon içinde yer almayız” diyor.

Baştan bu yana bizim de savunduğunuz, Türkiye’nin bölgedeki çıkarları ve güvenliğimizdir. Birileri istiyor diye kendimizi ateşe atmamalıyız.

Ne yaptığımızı, ne yapmamız gerektiğini iyi hesap etmek, adımlarımızı da buna göre atmak durumundayız.

Daha önce bu konularda yazdık. İsteklerimizin yerine gelmesi o kadar kolay değil. Bu kadar bölgesel sorunun içinde bu sorunlara yenilerinin eklenmesi çok daha sıkıntılara da neden olabilir.

Güvenli bölgenin oluşturulması konusunda geç kaldığımız bir gerçek.

Suriye’deki çatışmalar 3 yıldan bu yana sürüyor. Bu süre içinde de ardı arkası kesilmeyen sığınmacı akını yaşandı. Bugün halen sığınmacı geliyor. Baştan bunların hesabı yapılmalıydı, yapılmadı. Arkamıza aldığımız birkaç Arap ülkesinin destek ve dolduruşu ile bu kadar çok sığınmacı ülkemize akın etti.

Şimdi işin içinden çıkamıyoruz. Bunlar bize siyasi, toplumsal ve ekonomik açıdan büyük sorun olmaya başladı.

Esad’ın birkaç ay içinde devrileceği hesapları da tutmadı. Bundan sonra Esad ve rejimin durumunun ne olacağı da belli değil. Suriye’deki IŞİD’a karşı Amerika ve koalisyon ortakları Esad ile birlikte hareket ediyor. Gelişmeler neyi gösterir, sonuç ne olur bunların hesapları bile yapılamıyor.

Biz, isteklerimiz de sonuna kadar haklıyız. Cumhurbaşkanı, eğer söylediği gibi, bu isteklerimiz yerine gelmez ise, koalisyon içinde yer almayacağımız görüşü doğrultusunda atılacak her adımda desteğimiz de tam olacaktır. Her zaman söylediğimiz gibi, Türkiye’nin çıkarları, geleceği, bölgemizdeki üstünlüğü her şeyin üzerindedir. Bunun da korunması gerekiyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu sözlerinde samimi olmasını diliyoruz.

Temennimiz, bu sözler kamuoyunun gazını almak için söylenmemiş olmasıdır.

 Bizi endişelendiren de Amerikan yönetiminin bu isteklerimizin yerine gelmesinin kolay olmayacağı yolundaki açıklamaları olmuştur. Gerek Obama, gerekse diğer yetkililer, Türkiye’nin içinde bulunduğu zor durumu bildiklerini, ancak isteklerin öyle kolaylıkla yerine gelmesinin mümkün olmadığını defalarca dile getirdiler.

Amerika yönetiminin açıklığa kavuşturduğu tek konu, Özgür Suriye ordusu (ÖSO)’nun IŞİD’a karşı silahlandırılması, IŞİD’ın işinin bitirilmesinden sonra bu silahlarla Esad’a karşı mücadelelerini sürdürmeleri olmuştur. Bu da ne kadar sürer, bunun sonunda ortaya nasıl bir tablo çıkar bunların hesabının şimdilerde yapılması da yanıltıcı olabilir.

Şimdi, Türkiye’nin bu istekleri Amerikalı yetkililerle görüşülüyor.

Özellikle “güvenli bölge”nin oluşturulması konusunda nalsı bir yol izleneceği tartışılıyor. Konu, Amerika’nın üzerine atılmış durumda. Bu bölgenin oluşturulması durumunda, Türkiye aynı bölgenin “uçuşa yasak”

bölge olmasında da ısrar ediyor. Bunlar nasıl olacak, nasıl oluşturulacak öyle kolay bir iş değil. Kaldı ki, bu isteklere karşı hem Esad, hem Rusya şimdiden sert tepki göstermeye başladı. BM Güvenlik Konseyi’nden de böyle bir kararın çıkması beklenmesin. Eğer Amerika BM’den bunu çıkaracaksa, Rusya ve Çin’i ikna etmesi gerekiyor.

Bizi yönetenler, Türkiye’nin çıkarlarının ön planda olduğunu söylüyor.

Amerika’lı yetkililerle de bu konularda mutabakat sağlandığını vurguluyorlar.

Özetleyecek olursak, Ortadoğu kaygan zemindir, bataklıktır. Oyun üzerine oyun oynanmaktadır. Politikalarda her an değişiklikler olabilmektedir. Bugün düşman olanlar, yarın dost olabilmektedirler.

Çok iyi dostların da bir anda düşman haline geldiklerini görüyoruz.

Dikkatli olmak, adımları buna göre atmak ve başkalarının çıkarları için kendimizi ateşe atmamalıyız.

Eğer, politikalarımız bunlar üzerine kuruluysa ve bunlar sağlanacaksa bizi yönetenlerin de sonuna kadar yanlarında olacağımız şüphesizdir.

Dış güçlerin politikaları Türkiye’nin parçalanması, bölgede oldu bitti ile bir Kürt Devleti’nin kurulması üzerine ise, bunu da son derece tehlikeli buluyoruz. Kaldı ki, bölgede bizim en büyük düşmanımız PKK ile birlikte savaşa sürükleyebilecek tezgâhların kurulmakta olduğu izlenimi, endişelerimizi daha da artırmaktadır. Bu nedenle, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kararlılıklarına ve söylediklerine inanmak istiyoruz.