Herşeyde bir hayır vardır derler ama yaşadıklarımız pekte hayra yorumlanacak cinsten işler değil gibi geliyor bana. Yoksa bende mi bir yanlışlık, bir hata, bir anlayamamamazlık mı var diye soruyorum. Ara sıra uyuyormuyum diye kendime çimdik atıyorum. hayır hiçte öyle değil. Birilerine göre herşey iyi ve yolunda gidiyor. Ülkemiz ileri demokrasi yolunda son sürat ilerliyor. Olsun varsın bazıları zulme uğrasın. Van’da bir çiftçi kızlarını sabana koşarak öküz görevi vererek  çift sürüyor. Kızlardan birisi okuyup öğretmen olacağım diyor. A.. kızım sen yanılıyorsun. Bu son zamanlarda öğretmenlikte horlanmaya, kötülenmeye, gözden düşürülmeye başladı. Neymiş öğretmenler az çalışıp çok para alıyorlarmış. Eyyy tek maaşla geçinmek zorunda olan arkadaşlar gerçekten sizler fazla para alıp yan mı yatıyor sunuz? Aldığınız para ile ev kirasını, elektiriği, suyu ödeyebiliyor musunuz? Evin mutfak giderleri, giyecek yakacak parasını denkleştirip rahat mı ediyorsunuz? Gerçekten aldığınızla geçiniyorsanız niye pazarlardasınız? Niye simit satıp çalışıp geçiminizi sağlamaya çalışıyorsunuz? Üstelik birde mesleğiniz gözden düşürülünce gelen gidenden dayak yiyorsunuz? Çünkü medyada ve fısıltı gazetelerinde durumun hiçte öyle olmadığı söyleniyor. Bende emekli bir ögretmenim. Günün 24 saatinde öğrencilerime öğreteceğim konularla, onların planlaması ile uğraşırken bir taraftanda çocukların okul giderleri, ev kirası belası, pazar giderleri, yol parası vs bunun gibi giderleri karsılayabilmek için sabah saatin 5-6 sında kalkıp okulda ve diğer günün saat ve dakikalarıda çalışarak gecenin 12 sinde yattığım halde iki ucunu buir araya getiremezdim. Şimdi yazılanları söylenenleri duyup izkledikçe hayret etmemek elde mi? Gerçekte öğretmenlik mesleğin sadece günün belli saatlerinde okulda olup diğer saatler boş değildir. Bilmeyenler, yaşamayanlar canım onlar yazın iki ay tatil yapıyorlar, az çalışıp çok kazanıyorlar diyenler işin iç yüzünü, özelliklerini bilmeyenlerdir. Birilerini gözdfen düşürmek kendilerine ne gibi prim yapıyorsa...

 

Sağlık çalışanları ayakta, öğretmenler ayakta. İşciler zaten hiç oyurmuyor. Her gün şehit cenazeleri gelmekte. Trafik teröru ve diger afetlerde öyle. Bunları nasıl en aza indiririz diye düşünüp çareler arayıp bulmak yerine bir birimizi bizden ve bizden olmayanlar diye ayırarak, ötekilestirerek, düşman gözüyle bakarak nereye gidiyoruz?

Ne yapıyoruz?

Böyle nereye varacağız?

Yoklukla, yoksulluklar, işsizliklerle mücadele ederek, yardımlaşarak, birbirimizin yarasına merhem olsak daha niyi olmaz mı?

Haydi aklımızı başımıza toplayalım.

Geçegi görmekten, söylemekten ucu kendimize dokunsa bile vazgeçmeyelim...