Geç gelen yağışlar dikkat edilecek olursa Türkiye’yi adeta çökertti.

Dereler taştı, asfalt yollar çöktü, araçları sular sürükledi, metroları, evleri ve işyerlerini su bastı, köprüler yıkıldı. Birçok yerde canlarını kurtarmak isteyenler ağaçlara tırmandı, ev ve işyerlerinin teraslarına taşınmak zorunda kaldı. Sele kapılarak yaralananlar, boğulup ölenler oldu. Bazı köylerde ve meralarda hayvanlar telef oldu. Maddi ve manevi zararın çok büyük boyutlarda olduğu da söyleniyor.

 

Şimdi, ortaya çıkan bu tabloya baktığımızda, Türkiye’nin hemen her yerinde bir altyapı sorunu olduğunu görüyoruz. Bugüne kadar iş başına gelen belediyelerin altyapı sorunlarını ne derece çözüp çözemedikleri de böylece ortaya çıkmış oluyor. Yağan yağmurun ortaya koydukları ne Yeni Türkiye’ye, ne içinde bulunduğumuz 21.yüzyıla, ne de Türk halkına yakışmıyor. Bunu altını kalınca çizerek vurgulamak istiyoruz.

 

Bunları ilk kez de yaşamıyoruz. Yoğun yağışlarda nelerin olduğunu biliyoruz, görüyoruz ve izliyoruz. Bütün bunlara rağmen hala altyapı sorunu giderememişsek, halen çağdışı görüntülerle iç içe yaşamak durumunda kalıyorsak bu ayıp bizi yönetenlere yeter de artar bile.

Kaldı ki, Türkiye bir deprem ülkesidir ve sürekli olarak da depremlerle sallanıyoruz. Şimdi, bir yağışta bu görüntüler oluyor ve biz sadece bunları seyretmek durumunda kalıyorsak, şiddetli ve yıkıcı bir depremde ne yapacağız? Açık söyleyelim, kara kara bunu düşünmekteyiz.

 

Mesleğimiz gereği ve eğitimimiz için uzun süre Japonya’da kaldık. Bu süre içinde Japonya’da altyapı çalışmalarını, depreme hazırlık ve eğitim konularında da çalışmalarımız ve gözlemlerimiz oldu. Uzak doğunun bu gelişmiş ülkesi özellikle selden ve depremden en çok etkilenen bölgesi olarak biliniyor. Ancak, Japon Hükümeti’nin aldığı kararla, “Metropolitan Bölgesi Harici Kanal Projesi” başlattı ve proje de 2009 yılında tamamlandı.

 

Projenin başlangıç tarihlerinde konunun uzmanları ile de görüşmelerimiz olmuştu. Bize “Bunları ve yaşananları hiçbir zaman kader olarak görmüyoruz. Bunları değiştirmek elimizde. Depremler için de aynı şeyleri söylüyoruz. Siz, gelen tehlikeye göre önlem almaz, tehlikenin enkazı altında kalırsanız bunu da kader olarak değerlendirirseniz yanılırsınız. Biz, sel ve depremden en az zarar görecek önlemleri alıyoruz ve bu nedenlerle bir tek vatandaşımızın bile ölmesinin önüne geçmek istiyoruz” demişlerdi.

Dikkat edin, bugün Japonya’da 7’nin üzerinde depremler oluyor ama, tek bir can kaybından bile söz edilmiyor. Binaların dayanıklılığı, deprem sırasında yapılması gerekenler biliniyor. Bunun eğitimine de ağırlık veriliyor. Sel konusunda önlem olarak devreye giren kanal projesi de bu konuda alınan bir başka önlem olarak değerlendiriliyor.

 

Proje ile kısa bir bilgi notu:

 

Yapılan kanalın içinde 44 milyon litre su hareket ediyor. Bu sisteme

14000 türbin ile enerji sağlanıyor. Her türibünün Boeing 737bmotoru kadar enerji kullandığı belirtiliyor. Japonya bu proje için 1,5 milyar Dolar harcama yapmış. Bu sistem sayesinde yer yerinden oynasa, bir afet meydana gelse bir tek kişinin bile hayatını yitirmesi mümkün olmayacak. Ayrıca, milli gelirden de bir gider söz konusu edilmeyecek.

Bu sistem ile başta Tokyo olmak üzere, selden zarar gören bölgeler güven altına alınmış oluyor. İşte altyapı, işte çağdaş yaşama çarpıcı bir örnek, yorumu sizlere bırakıyoruz.

 

Şimdi, bizde yağmur yağıyor, ortalığı sel götürüyor yetkililerin açıklamaları “Yapacak bir şey yok, kader” şeklinde oluyor. Şiddetli olmayan depremlerde bile birçok ev ve işyeri yerle bir oluyor, bazen can kaybı da meydana geliyor. Yine yapılan açıklamalarda “Afet yaşanıyor, kader, yapacak bir şey yok “deniliyor.

 

Keza maden ocaklarında yüzlerce can gidiyor, insanlar perişan oluyor, yer yerinden oynuyor. Alınması gereken önlemler alınmıyor, yine yetkililer ortaya çıkıp “Kader, yapacak bir şey yok” demekten başka bir şey demiyorlar.

 

Japonya örneği ortada, bizde yaşananlar ortada. Biz, fazla yorum yapmıyoruz, yorumu size bırakıyoruz, kararı da siz verin.