Doğu Akdeniz ve AB yaptırımları gündeminin öncesini özetlemek gerekirse;
Avrupa Birliği, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki doğal gaz faaliyetleri nedeniyle 2019 Kasım ayında yaptırımlar için yasal çerçevede uzlaşmıştı. Bu çerçevede yaptırım listesinin sonradan belirlenmesi kararlaştırılmıştı. Ve tansiyonun sürmesi sonucunda 2020 Şubat ayında Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı'nın (TPAO) iki yöneticisi yaptırım listesine alınmıştı. Ekim ve Aralık AB Zirveleri ile aşamalı olarak ilerletilen aşamalı yaptırımlar süreci işlemeye devam etti.

AB Ülkeleri Türkiye'ye Zaten Gizli Yaptırım Uyguluyor
Avrupa Birliği topyekün olarak güçlü yaptırımlar uygulamıyor görünse de, esasen Avrupa Birliği ülkeleri Türkiye’ye çeşitli alanlarda adı konmamış bir aşamalı yaptırım uyguluyor. Savunma sanayii satışlarının durdurulmasından, müzakerelerin fiili olarak durdurulmasına, Gümrük Birliği'nin güncellenmesinin askıya alınmasından vize serbestisinin dondurulmasına bu liste uzatılabilir.
Aralık'taki zirvede Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki faaliyetleri nedeniyle yeni kısıtlayıcı önlemlerle ilgili ek listeler hazırlanması kararlaştırıldı. Doğu Akdeniz’deki sondaj faaliyetleriyle bağlantılı kişi ve kuruluşlara yönelik yaptırım listesinin genişletilmesi istendi.
Aralık ayı zirvesinde alınan kararları o ay yayımladığımız raporda değerlendirmiştik. Aralık kararını hatırlarsak;
Kararda "Türkiye'nin tek taraflı eylemler ve provokasyonlarda bulunmasından ve AB'ye yönelik söyleminden üzüntü duyulduğu” not edilerek Oruç Reis'in geri çekilmesine rağmen Doğu Akdeniz'de "tek taraflı ve provokatif eylemlerin devam ettiği” ifade edildi.
Kararda ayrıca Kuzey Kıbrıs'ta Maraş bölgesinin "tek taraflı olarak" kısmen yaya trafiğine açılmasını da kınadı. Kıbrıs'ta çözüm için BM himayesinde müzakerelere en kısa zamanda başlanması talebi ifade edildi.
AB Dışişleri (EEAS) 'ten bu hafta yapılacak Mart zirvesi için Türkiye'ye karşı izlenecek yol konusunda seçenekler ve mevcut yaptırımların kapsamının genişletilmesinin de yer alacağı bir rapor hazırlaması istendi. Bu rapor bugün AB Dışişleri Bakanları tarafından ele alındıktan sonra bu hafta AB liderler zirvesinde liderlerin önüne gelecek.
AB liderleri ayrıca Suriyeli sığınmacılara yönelik AB yardımları yoluyla Türkiye'ye desteğin sürdürülmesine hazır olunduğunu da not etti kararda. Görüleceği gibi mülteci meselesi eskisi kadar olmasa da, hala AB için önemli.
Aralık zirvesi kararında bir diğer önemli nokta ise Avrupa Komisyonu ve AB Dışişleri'nden ekonomik ve ticari ilişkilerin durumunun incelenmesini ve rapor hazırlanmasını istemişlerdi. Bu da Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye karşı elindek ekonomik ve ticari yaptırımlar için elini yokladığı anlamına geliyordu.
ABD'de yönetimin değişmesi ve AB ile uyumlu çalışacak Biden yönetiminin göreve gelmesi ile beraber AB liderleri Mart'ta alınacak kararın transatlantik senkronizasyon içinde alınacağını da not etmişti.
AB'nin Ekim 2020'den bu yana uyguladığı kendi tabirleriyle "sopa/havuç" yaklaşımında, yaptırımlar "sopa", Türkiye ile "pozitif gündeme geri dönülmesi arzusu” ise "havuç" olarak sunuluyor.
Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de politikasını ve tutumunu değiştirmesi durumunda ekonomik ve ticari ilişkilerin geliştirilmesi, üst düzey siyasi diyalog gibi konular sunuluyor. Pozitif gündem muğlak bir kavram olduğunu, Gümrük Birliği konusu dışında somut bir konu olmadığını not etmek gerekir.
Türkiye-AB ilişkilerinde yegane pozitif gündem müzakere başlıklarını açmak, entegrasyonu güçlendirmek, vize serbestisinde ciddi ve hızlı adımlar atmak, Gümrük Birliği'nin güncellenmesinin başlatılması gibi somut ilerleme konularıdır. AB tarafında en azından AKP iktidarı döneminde bu yönde bir irade görülmemekte. AB, Türkiye'deki AKP iktidarının zafiyetlerini de değerlendirerek AB'ye katılım sürecindeki bir ülke ile olağan olarak olması gereken eylem ve politikaları Doğu Akdeniz, göç gibi bazı alanlarda almak istediklerini elde edebilmek için kart olarak tutuyor.
Bütün bu AB zirveleri, yaptırım tartışmalarında gündemin Türkiye'de demokratikleşme, AB katılım ve reform sürecinden kopma olmadığını not edelim. AB ülkeleri Türkiye'yi otoriter yönetim altında, kötü yönetilen ama AB'nin somut çıkarlarının olduğu bir üçüncü ülke olarak değerlendirme noktasına geldi. Muhakkak ülkeler arasında farklılıklar olmakla beraber genel kanı bu yönde. Türkiye'yi mevcut iktidarın yönetimindeyken müstakbel Avrupa Birliği üyesi ülke, katılımcı ülke olarak görme eğilimi yok denecek kadar az.


Aralık - Mart arasında Neler Oldu? Hangi Noktadayız?


Öncelikle ABD'de göreve gelen Biden yönetiminin Türkiye tavrının ....

Raporun tamamını okumak için tıklayınız 

Raporun İçindekiler
• Aralık zirvesi ve yaptırımlara gelen süreci özeti
• AB Ülkeleri Türkiye'ye Zaten Gizli Yaptırım Uyguluyor
• Aralık - Mart arasında Neler Oldu? Hangi Noktadayız?
• AB'nin Merceğinde Türkiye'nin Konumu Değişti
• AB Zirvesi'de Bir Kez Daha Merkel'in Etkisi Olacak
• AB Zirvesi'de Bir Kez Daha Merkel'in Etkisi Olacak, AP ise Daha Keskin
• ABD'den AB'ye "Erdoğan İktidari Taviz Vermeye Hazır" Mesajı
• Ekonomik Yaptırımlar Gündemden Düşse de Masada Olmaya Devam Edecek • AB Dışişleri EEAS'in Raporu'nda Hangi Konular Yer Alıyor

RAPORUN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ