Her yıl olduğu gibi bu yıl da özellikle sebze ve meyve fiyatlarındaki artışın, aracılardan kaynaklandığı ifade ediliyor. Hükümet, gerek üreticinin,gerekse tüketicinin zarar görmeyeceğini söylemesine rağmen, en büyük zararı üretici ve tüketicinin gördüğü de biliniyor.

Yüksek aracı karlarından kaynaklanan gıda enflasyonunun her yıl olduğu gibi, içinde bulunduğumuz bu yıl da hem üreticiye, hem tüketiciye büyük zarar verdiği görülüyor. Konunun uzmanları ve ilgileri, yaptıkları açıklamalarda “Tarım ürünlerinde üretimin artırılması ve aşırı aracı karlarının sınırlandırılmasına yönelik önlemler içeren bir paket hazırlanmalıdır” diyor.

Aslına bakılacak olursa bu konularda yapılacak olan çalışmalarda üretici temsilcileri, ziraatcılar ve konunun uzmanlarının hazırlayacakları raporların da göz öününde bulundurulması gerekiyor. Ya da bu konularda geniş çaplı toplantılar da alınacak kararların hayata geçirilmesi ile çözüm yollarının bulunabileceği görülmelidir.

Geçmişte de Hükümetler tarım konularında kendi kararlarını uyguladılar. Verilen raporlara ve yapılan uyarılara kulaklarını tıkadılar. Bugünkü AK Parti Hükümeti’nin de aynı yolda hareket ettiini görüyoruz. Eğer, konuyla yakından ilgilenen kurum,kuruluş ve uzmanların raporları ve görüşleri değerlendirilmiş olsa, bugün karşımızda olan tablonun değişeceğini de görebiliriz.

Tarım ürünlerinde fiyat artışları neden frenlenemiyor? Üretici malını ucuza satmaktan, tüketici pahalılıktan şikayet ediyor. Örneğin, kışlık sebze ve meyve fiyatları geçen yıla göre % 20 artış gösteriyor. 

Türkiye Ziraatçılar Derneği Başkanı İbrahim Yetkin, bu konuda neler diyor,kendisini dinleyelim:

“Ülke genelinde üretim kıtlığı olmayan patates,narenciye,elme,domates gibi ürünlerde fiyatların genel enflasyon oranının çok üzerinde seyretmesinin ana nedeni aracılardır. Ekim itibarıyla üreticinin 50 kuruşa sattoğı ıspanak markette 2 lira 50 kuruş, 10 kuruşa sattığı maydanoz 70-100 kuruş, 50 kuruşa sattığı mandalina 2 lira 30 kurştan satılıyor. Aradaki fiyat farkı aracıların cebine giriyor. Salatalık,lahana,sivri biber,karnabhar, pırasa ve havuç gibi sebzelerde üretim kaybı olmayan Ekim ayı itibarıyla fiyatların düşmediği ancak market fiyatları ile üretici fiyatları arasındaki fiyatların % 200’ün üzerinde seyrettiği görülüyor. “

İbrahim Yetkin’in söyledikleri bunlarla sınırlı değil. Kayıtdışına da dikkati çekiyor. “Gıda fiyatlarının denetlenmemesinde en büyük güçlük sektördeki işletmelerin büyük bölümünün kayıtdışılığından kaynaklanıyor” diyor ve ekliyor:

“Devletin kayıtdışılıktan dolayı uğradığı zarar 30 milyar gibi önemli bir rakam. Salt meyve-sebze sektöründeki kayıtdışının önlenmesi ile destekleme miktarı 3 katına çıkarılabilir. Bu da Türkiye’de tarımın kaynak sorununun önemli ölçüde çözülmesi anlamına gelir. Kayıtdışılığın önlenebilmesi için üreticilerin üretimlerini kendi birlikleri içinde gerçekleştirebilmeleri ve pazarlayabilmeleri gerekiyor. “

Aslında bu öneri yeni değil. Daha önce de üreticilerin aracıları ortadan çıkararak kendi birlikleri yolü ile mallarını pazarlamaları gerektiği söylenmişti. Bu konuda hazırlanan raporların da var olduğunu biliyoruz. Ama, nedense bunların uygulanmasına bir türlü geçilemiyor. Bu da sorunların büyümesine neden oluyor.

Dikkat edilecek olursa çiftçilerin çoğu işi bırakıyor. Tarım alanlarını da “Ektiğimizden,biçtiğimizden kar elde edemiyoruz” gerekçesi ile satıyor. Bu da tarım alanlarının giderek azalması demektir. Devlet, bunu önleyebilmek için özendirme çalışması yapıyor,çeşitli ilanlarla tarım alanlarının betonlaşmaması çağrısı yapıyor.

Peki bu yeterl mi? Kesinlikle değil. Böyle bir özendirme çağrısı yapılıyorsa tarıma da gereken destek verilmelidir. Üretici elde ettiği ürünü aracısız satışını yapabilmelidir. Tüketici de daha ucuza ürününü alabilmelidir. Bizi yönetenlerin özellikle bu konu üzerinde çalışması ve önlem alması gerektiğini düşünüyoruz.

Türkiye’deki tarıma elverişli alanları korumak hatta geliştirmek ve büyütmek zorundayız. Bu konuda yapılan çalışmaları da yetersiz buluyoruz. Daha ciddi önlemler alınmalıdır.

 Tarım ürünleri üretiminde kendi kendine yetek 7 ülkeden biriyken,bugün ürün ithal eden ülke konumuna geldik. Tarım ürünlerinde dışa bağımlılığımız da artıyor. Eğer önlem alınmaz, çiftçiye gereken destek verilmez ise,yapılan araştırmalara göre gelecek 10 yıl içinde tarım üretiminde “fakir ülke” haline dönüşebiliriz. 

Şimdi, ihracatın artması, bazı tarım ürünlerde beklenen rekolte düşüşleri daha çok pahalılık getirecek. Bu da enflasyonunun yükselmesine neden olacaktır. Bütün bu sorunlar bilindiği halde neden önlem alınmaz buna da bir türlü yorum getiremiyoruz.