Dolardaki artış, hayat pahalılığını da beraberinde getiriyor. Bu da geçinebilmenin artık daha da zorlaştığını ortaya koyuyor. Dikkat edilecek olursa pahalılık piyasaları kavuruyor. Bu da hiç kuşkusuz enflasyonun artmasına neden oluyor.

Piyasalardaki durum, giderek daha da yoksullaştığımızı ortaya koyuyor.

Hemen her ay Türk-İş açlık ve yoksulluk araştırması yaptırıyor. Bugün biz bu konuda yapılan son araştırmanın sonuçlarını değerlendirmek istedik.

Türk-İş (Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu) tarafından çalışanların geçim koşullarını ortaya koymak ve temel ihtiyaç maddelerindeki fiyat değişikliğinin aile bütçesine yansımalarını belirlemek amacıyla her ay yapılan "açlık ve yoksulluk sınırı Araştırması”nın Ağustos ayı sonuçları açıklandı.

Araştırmaya göre, bu ay dört kişilik ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması tutarını ifade eden "açlık sınırı" bin 812 lira olarak belirlendi.

Gıda ile giyim, konut, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer harcamaların toplam tutarına denk gelen "yoksulluk sınırı" ise 5 bin 904 lira oldu. Ankara'da yaşayan 4 kişilik bir ailenin "gıda için" yapması gereken asgari harcama tutarı bir önceki aya göre yüzde 4.26 oranında arttı.

Türk-İş araştırmasında bir çalışanın -sadece kendisinin- yapması gereken yaşama maliyeti ise aylık 2 bin 225 lira 54 kuruş olarak hesaplandı.

Türk-İş araştırmasına göre bu yılın sekiz aylık döneminde fiyatlardaki artış yüzde 12.71 oranına ulaştı. Gıda enflasyonunda son on iki ay itibarıyla artış oranı yüzde 20.45 olurken, yıllık ortalama artış oranı ise yüzde 12.05 olarak hesaplandı.

Türk-İş hesaplamasına göre; dört kişilik bir ailenin açlık sınırı tutarı geçtiğimiz aya göre 74 TL, yoksulluk sınırı tutarı ise 241 TL arttı. Yılbaşına göre artış tutarı sırasıyla 204 TL ve 666 TL oldu. Son bir yılda mutfağa gelen ek yük 308 TL ve aile bütçesine gelen ek yük 1.002 TL arttı.

Oysa yılbaşında net asgari ücret sadece 199 TL artışla bütün yıl için aylık net 1.603 TL olarak belirlenmişti. Açlık sınırının bin 812 lira olduğu Ağustos'ta asgari ücret dört kişilik bir ailenin açlık sınırını bile karşılayamadı.

Var olan ücret gelirleriyle dar ve sabit gelirli kesimler zaten geçinemezken, kur artışları kaynaklı meydana gelen fiyat artışları sonrası geçinebilmek çok daha zorlaşmış durumda.

Geçinebilmenin zorluğu yanı sıra, özellikle genç işsizler sayısının artmakta oluşu da ayrı bir sıkıntı olarak karşımıza çıkıyor. Artan nüfus, harcamalardaki kalemleri de artırıyor.

İşin sıkıntısı şurada:

Bir mal aldığında, aynı malı bir daha aynı fiyata alamıyorsunuz. Her malın her çeşidine zam geliyor. Bütçeleri tutturmak da zorlaşıyor.

Bir sıkıntı veren başka konu da şudur:

Bizde birçok mal üretiliyor. Ancak, üretilen bu malların çoğunun ham maddesi yurt dışından ithal ediliyor.

Özetle söz konusu ithalat olunca mallardaki fiyatlar da buna göre düzenleniyor. Dolar’daki her artış, ithal malları pahalandırıyor.

Zaten gıda maddelerdeki artışın da ithalattan kaynaklandığını söylenmiyor mu?

Bunları değerlendirdiğimiz zaman üretmek durumunda olduğumuzu söylemeliyiz. Evdeki buğdaydan, mangaldaki ete kadar ithal etmeye kalktığımız zaman bunun altından kalkamayacak duruma gelebileceğimizi de görmemiz gerekiyor.

Bizi yönetenler, kısa zamanda enflasyon rakamlarının tek hanelere ineceğini söylüyor. Dolar’daki artışın aşağılara ineceğini haber veriyor. Böyle bir durumda fiyatı artan mallarda indirime gidilir mi? Buna da şüphe ile bakıyoruz. Çünkü geçmişte gördük, mallarda fiyatlar sabitleniyor.

Bakanlık, ekmeğe zam yapılmayacağını söylemişti.

Fırıncılar çoktan zamları uygulamaya başladı bile. Gerisini siz düşününün.

Temennimiz, pahalılığa fren vurulması, piyasaların iyi denetlenmesi, buna paralel de enflasyonun tek hanelere düşmesidir.