Elini yıka, maskeni tak, herkesten uzak dur. Ya da önce maskeni tak, sonra elini yıka. Evdeysen kimseye iki metreden çok yaklaşma ama toplu taşımada ve işte yaklaşabilirsin... Bir yandan Corona ile ilgili bu saçma haberleri ve hükümet önlemlerini takip ederken, diğer yandan gelen ikinci pandemiyi kaçırıyoruz. Yeni pandemimiz dünyanın hemen her bölgesini etkisi altına almaya başlayan işsizlik. Dünyada sadece binlerce insan milyarca dolarına yeni milyarlarkatarken, yüzlerce milyon insan ise elindekini ve geleceğini yitirmeye başladı bile... 

BUGÜN : HASTALIK MI İŞSİZLİK Mİ?

ILO’nun tespitine göre, pandemi nedeniyle işyerlerinin kaybı 3,5 trilyon dolar civarında. Raporda, işyerlerinin yılın ilk 9 ayında gelirlerinin yüzde 10,7 azaldığı bilgisi yer aldı. Bu rakam küresel gayri safi yurt içi hasılanın yaklaşık yüzde 5,5'ine denk geliyor. Raporda, kapanan işyerlerinin dünya çapında istihdam piyasalarını bozmaya devam ettiği, bunun da çalışma saati kayıplarının tahmin edilenden daha fazla olmasına yol açtığı dile getirildi.

ILO, dünya genelinde 15 yaşından büyük 5 milyar 700 bin kişinin iş görebilir olarak kabul edildiğine ve bunlardan 188 milyon kişinin işsiz olduğuna işaret etti.

ILO'nun işsizlikle ilgili raporunda özellikle 15-24 yaş aralığındaki gençlerin durumuna dikkat çekiliyor. Raporda bu yaş grubundaki 267 milyon kişinin bir işi, aynı zamanda eğitimi ya da bir okul diploması olmadığı ifade edildi. ILO'nun raporunda bu durum "ürkütücü" olarak nitelendirildi.

İşsizlik her ne kadar yüksek gelir dilimindeki ülkeleri daha çok etkiliyor gibi görünse de bu ülkelerde işsiz kalan kesimin direncinin biraz daha yüksek olduğu söylenebilir. Ancak bu da bir teselli sayılmaz. Zira işsizlik öncelikle zaten kıt kanaat geçinen orta gelir gruplarını vurmakta.

ILO’nun son çeyrek için beklentileri de yine ürkütücü. ILO 2020 son çeyreğe değin geçtiğimiz yıl öngördüğü işsizliğin iki katı bir işsizlik olacağından bahsediyor.

DÜN : HEP AYNI FATURA

Diğer yandan, UNODC (United Nations Office on Drugs and Crime, Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi) raporlarına göre ise yoksullukla mücadele için kullanılabilecek kaynakların, vergi kaçakçılığı, yolsuzluk ve mali suçlar nedeniyle tüketildiğini ve her yıl yaklaşık iki trilyon dolara yakın kara para aklandığını bildirdi.

Bu paraya haksız ve fırsatçı kazancı da eklediğimizde aslında insanların işsiz kalmasını gerektirecek bir durum olmayacağı da rahatlıkla anlaşılabilir. Yukarıda bahsedilen para zaten çalıntı bir paraç Ancak çalınan görüntüde devlet, aslında para emekten yani çalışan insanlardan çalınıyor. Bizim bu noktada hemen her ülkede yönetimi eleştirmemizin nedeni, daha en baştan emeğin çalınmasına uygun bir ekonomik sistemi ısrarla sürdürmeye çalışmaları.

Vergi kaçakçılığı, yolsuzluk ve mali suçlar... Ne kadar güzel bir tanımlama değil mi? Bu tanımlamaya göre mağdurun devletler olduğunu düşünerek rahatlayabiliriz. Peki paranın gerçek kaynağı neresi? Devletlerin böyle bir parası mı var ki çalınıyor? Aslında iki trilyon dolar çalışan kesimden çalınmış bir paradır.

Bugüne değin, hangi zaman kesitinde olursa olsun, emeğin tarihine baktığınmızda daima bu hırsızlık ile karşılaşıyoruz. Yeni ekonominin başarılı olarak tanımladığımız aktörlerinin de asıl başarı noktası, yeni hırsızlık modelleri üretmiş olmaları. Bunu kesinlikle bir yere not düşmek gerekiyor. Büyük servetler istisnasız emeğin hakkının çalınması ile elde edilmektedir. Dünya üzerinde bir tek dolar veya liranın dahi emek olmadan karşılığı yoktur.

YARIN : GELECEĞİ KORUMAK

İşsizlik yeni bir pandemi olarak karşımızda. Tüm ülkeler ya güvensiz bir şekilde ekonomilerini açmaya çalışıyor ya da açamadıkları halde tüm yükü çalışan kesime yüklemeye hazırlanıyor. Paranın çoğaltılması gerekiyor. Yolsuzluklar, kaçakçılıklar, legal illegal tüm toplumsal suçlar için para gerekiyor.

Çalışmaktan zerre kadar hoşlanmayan sermaye, bu paranın çoğaltılması için emeği uygunsuz koşullarda, hastalıklı bir ortama göndermekten ise hiç çekinmiyor.

Bugün bütün dünyada çalışanlar ince toz, asbest ve zararlı kimyasallar soluyarak hasta olmuyor mu? Madende Silikozis, kömürde Pnömokonyoz, yalıtım ve otomotiv yan sanayinde Asbestosiz, demir ile ilgili işlerde Siderosiz, tekstilde Bisinosiz olan emekçiler biraz da bol virüslü toplu taşıma araçlarında Corona soluyarak hasta olsa ne yazar?

Hasta olan zaten ya maske takmamıştır, ya elini yıkamamıştır, ya da birilerine, o toplu taşıma araçlarında hiç bulunamayacak olan, iki metrelik mesafeden daha yakın durmuştur. Tüm iş cinayetlerinde olduğu gibi hata yine kendisindedir yani.

Bu pek kabul edilebilecek bir durum değil. Geleceğimizi korumak zorundayız. Kendimizi, çocuklarımızı ve bizimle aynı durumda olan her bir bireyi, ayrışmamıza neden olan tüm yapay gerekçelerden sıyrılarak korumalıyız.

Geleceğimizi korumak için öncelikle gerçeklerin ve gerçekleri çarpıtan yalanların ve yalancıların farkında olmalıyız. Televizyonlardaki içi boş dizileri izlemeyi bırakmalıyız mesela. Bugün burada sadece bir tanesini paylaştığım raporlardan birisini okumalıyız onun yerine. Dünyada neler olduğunu anlamamıza katkı sağlayacak kitapları okumalıyızmesela, saçma sapan Covid haberleri yerine. Ya da aşağıdaki gibi haberleri veya hükümet açıklamalarını okumaya devam edebiliriz.

Elini yıka, maskeni tak, herkesten uzak dur. Evdeysen, herkes maskeliyken, topluca elinizi yıkayın ama yaklaşmayın. Otobüsteysen, önce maskeni tak, sonra elini yıka, uzak durmasan da olur. İşteysen maskeni arkadaşın taksın, sen ona elini yıkayarak yaklaş. Ama işteyken elini yıkayacağına maskeni yıkasan da olur. Ama ne olursa olsun sen işe git. Ekonomiye para lazım, yoksa maskeli eli temiz ama kendi işsiz olanlara katılırsın.

Okumalıyız, aydınlanmalı ve paylaşmalıyız. Daha güzel bir gelecek için neler yapabileceğimizi çok kısa zamanda bulacağımıza eminim.