Altınbaş Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Dr. Öğr. üyesi Tuba Demirci, COVID-19 sonrasında eski toplumsal hayata tam anlamıyla dönüşün, henüz sonuçlanmamış aşı ve ilaç çalışmaları nedeniyle 2022’den önce gerçekleşmesinin mümkün olmadığı öngörüsünde bulundu.

Aşı ve güvenilir tedavi yöntemleri geliştirilmeden kimsenin kendini güvende hissetmeyeceğini  belirten Demirci şöyle devam etti: “Bu ara dönemde bireylerin toplum içi davranış biçimlerinde önemli değişiklikler yaşanacak; yaşama, çalışma, eğlenme, dinlenme ve ulaşım alışkanlıklarımız ve pratiklerimizde ciddi değişiklikler gerekiyor ve devletin de halkı bu yeni normale göre hazırlamak konusunda  daha fazla inisiyatif alması, bunu yaparken yerel yönetimlerle daha fazla işbirliği yapması gerekiyor. “Eski normale” dönüş zaman alacak,  salgın bir gün sona erecek kuşkusuz, ancak insanların adaptasyon yeteneğinin  yüksek olduğunu da hesaba katarak halkı yönlendirmek şart. Sonuçta küresel- ulusal çapta farklı biçimlerde olsa da hepimizi etkileyen bir durum bu, yaşadıklarımızın benzeştiği noktalar var, kimse yalnız değil hayatının değişmesi noktasında. Ancak bu salgına karşı daha zayıf, kırılgan ve öncelikli gruplar var. Devletin farklı toplumsal kesimlerin öznel sorunlarına yanıt veren, çok kapsamlı sosyal politika önlemleriyle insanlara yalnız olmadıklarını hissettirmesi, artan toplumsal sorunlara karşı önümüzdeki dönemde daha fazla sosyal hizmet uzmanı istihdam etmesi gerekiyor.”

Koronavirüs pandemisi döneminde  gelir kaybı ve ailenin yaşam standartlarındaki değişimlerin gerginlik, çatışmalara yol açtığı ve aile içi sorunları ağırlaştırdığına dikkat çeken Demirci, “İşsizlik her sosyo- ekonomik çalışan grubunda yaygınlaşıyor maalesef, ancak işsizlik hem toplumsal hem de bireysel sarsıntılara yol açan bir problemdir. Salgında, ekonomik kriz dönemlerinde boşanmalar, aile içi şiddet ve iş kaybı artar, bu durumu doğrular nitelikte küresel ön veriler de mevcut” şeklinde konuştu.

"SOSYALLEŞME ALANLARI ORTADAN KALKTI"

Sosyalleşme alanları olan kahve, kafe, lokanta, veya sinema, tiyatro, park açık alan gibi eğlence-dinlence mekanlarının kapanmasına da dikkat çeken Dr. Tuba Demirci, “İnsan sosyal, başkalarıyla ilişkileri vasıtasıyla anlam bulabilen bir varlıktır. Sosyalleşme ortamları sınırlanıp ortadan kalkınca kendini iyi hissetmesi zorlaşır. Bu da verimliliği etkiler ve toplumsal ilişkileri zorlaştırır. Türkiye toplumu normalde sıkı fıkı yaşayan, Akdeniz tipi bir toplum. Bu nedenle bireysel mesafelenme önlemlerine uyumda zorluklar yaşanıyor, yaşanacaktır. Halkımızın bireysel alan ihlalinin doğru olmadığını anlaması, dip dibe ihtiyaçlarını gidermemesi şart. Taziye, düğün, kutlama alışkanlıklarımızı bir süre unutmak zorundayız. Sosyal mesafenin önemini anlatmak konusunda devlete de önemli görevler düşüyor. Halkı bilgilendirmek için yürütülen kampanyaların artırılması şart. Kamu spotları, afişlemeler, duyuruların sıklığı artırılmalı; sosyal medya, akıllı telefon ve TV yayınlarına erişimi olmayan veya kısıtlı erişimi olan, okuma yazma bilmeyen gruplara özel duyurular,bilgilendirmeler yapılmalı, duyuru, bilgilendirmeler mülteciler, bedensel engeli bulunanlar ve çocuklara da ulaşmak zorunda” dedi.

AVM’lerin açılmasına rağmen insanların gitmekte tereddüt edeceğini düşündüğünü belirten Dr. Tuba Demirci, “AVM’ler tam anlamıyla hizmete girmedi. İnsanların alışveriş konusundaki ertelemeci tavırlarını sürdüreceklerini düşünüyorum. E-ticarete yönelim sürecektir. Salgın işsizliğe, gelir kayıpları ve gelirlerde erimeye yol açıyor. Bu durum tüketimi aşağı çekerek orta ve uzun vadede ticareti de olumsuz etkileyecektir” dedi.

Salgının tüketim ve ev içi davranışlarda değişikliğe yol açacağını da belirten Demirci, temizlik, çocuk bakımı, yemek yapımı vb. için evlere gelen ücretli ev işçilerinin bu dönemde işsiz kaldığını vurgulayarak, “Orta-üst gelir grupları ev içi iş bölümünü doğrudan ilgilendiren temizlik, yemek, çocuk, yaşlı-hasta bakımı gibi işleri salgının yayılmasını önlemek adına daha fazla üstlenmek durumunda kalacak” dedi. Dolayısıyla, enformel sektörde, güvencesiz olarak çalışanların ve çalışan yoksulların salgından hem ekonomik hem de sağlık açısından en fazla etkilenen ve etkilenecek kesim olduğunu belirten Demirci, bu grup içerisinde de en olumsuz etkilenenlerin bu sektörlerde yoğunlaşan kadın çalışanlar olduğunu ifade etti.

"KALABALIK OTELLERDEN KAÇINACAKLAR"

Demirci, insanların tatil ihtiyacının ortadan kalkmayacağını ama insanların kalabalık, büyük oteller ve tatil köylerinden ziyade  pansiyon, butik otel ve yazlık gibi yerleri tercih edeceğini söyledi. COVID-19’un ülkeler arasındaki seyahatleri de olumsuz etkileyeceğini ifade eden Demirci, “Mevcut vize koşullarına ek olarak Koronavirüs testi istenecek elbette. COVID-19 geçirmiş olanların bazı ülkelere girmesi belki tamamen engellenecek. İş yahut turistik seyahatlerin, uluslararası konferansların, fuar vb. etkinliklerin sınırlanacağını, azalacağını düşünüyorum. Bu salgın “yeni tehlikeli gruplar” ve güvenlik algısını da beraberinde getirecek. Bu dönemde küresel manada Doğu-Batı, Kuzey-Güney arasındaki ilişkiler, kültürel işbirlikleri zayıflayacak, bir tür küresel içe kapanma yaşanacak” dedi.