Londra’ya yarım saat uzaklıkta olan bu kasabayı sanırım duymayan yoktur. Geçen mayıs ayında İngiliz tahtının yakışıklı prensi Harry ile Amerikalı Megan Markle bu görkemli kalenin kilisesinde evlendiler ve bütün dünya bu evliliğe tanık oldu.

Geçmişi 11’inci yüzyıla dayanan 45 bin metrekarelik kale hala kraliyet ailesi tarafindan kullanılıyor. Kraliçe Elizabeth hala bircok etkinliğini burada düzenleyip hafta sonlarını bu inanılmaz güzel kalede geçiriyorlar.

Windsor’ın aslında kalesiyle ünlü bir kasaba olması bence çok haksızlık. Yani hadi gidip kaleyi görelim diye bir şey yok. O kadar yemyeşil ve şirinki Thames nehrinin gerçekten çok yakıştığı bir yerleşim yeri.

Kalenin etrafındaki, kafeler, barlar, restoranlar, çay evleri, hediyelik eşyalar satan dükkanlar, market nasılda bir canlılık veriyor kasabaya.

Ben bu sefer Kaleyi gezmeye girmedim daha önce yeteri kadar gezdiğimi sanıyorum. Sadece Londra’nın kalabalığından kaçmak için pazar günü trene atladık geldik.

Kalenin tam karsısında ki barlardan birinde öğle yemeğimi yerken düşünmeden edemedim. Windsor kasabası mı yoksa kalesi mi daha büyük.

Kalenin geçmişine gidersek her zaman düğünlere ev sahipliği yapmamış çok acılara da sahne olmuş. Kral Henry 8 karısı Anne Boleyn'in kafasını burada kestirmiş. Bazı söylentilere göre Anne Boleyn'in ruhu hala dolaşıyormuş ortalıklarda. Neyse ben aslında kaleden çok kasabadan bahsetmek istiyorum. Daha önce bilmediğim yeni bir şey öğrendim meğer İngiltere'nin en kısa sokağı buradaymış. Haliyle gelmişken o minik sokakta dolaşmamak olmaz. Dolaşmamızda 30 saniye sürdü. Yaklaşık 15 metre olan bir sokaktan bahsediyorum. Yine aynı sokakta yamuk bir bina var. Bu mimari harikası bina turistlerinde ilgi odağı olmuş fotoğraf çekmek için sabırlı olmanız gerekiyor.

Windsor’da yapılacaklar listenize Legoland'ı de ekleyebilirsiniz kısa bir belediye otobüsü yolculuğu ile bizde gittik ama içeri girme ücreti £52 biraz pahalı geldi açıkçası sizden saklayacak halim yok. Özellikle çocuklu ailelerle eğlenceli bir gün olur sanırım.

Biz gelmisken Eton koleji de görelim dedik dünyaca meşhur okul nasıl bir yermiş. Bize yol tarifi soran Korelilere Trevor “Eton yazılır ama siz Eatın olarak full up ( doymuş gibi ) telafuz edin" dedi. Bu küçük İngilizce dersten sonra Koreliler gülerek yanımızdan ayrıldı.

Ben Madam Posh isimli pastanede ev yapımı Scone, krema ve reçele çok fazla vakit ayırdığımdan Thames nehri üzerinde tur yapmaya fırsat kalmadı bir daha ki sefere umarım.

Windsor 11’inci yüzyıldan kalmış Tudor binalara, dünyanın en görkemli kalesine sahip olabilir ama sadece onunla kalmayıp sıcak atmosferi ile ne iyi ettikte geldik denilen günü birlik bir gezi vadediyor.

Dikkat karşınıza her an Anne Boleyn çıkabilir.

Haftaya görüşmek üzere