WEF (World Economic Forum) yani namı diğer Davos’u duymayan yoktur herhalde. Peki WSF’yi (World Social Forum) duydunuz mu? Eğer bugüne kadar takip etmediyseniz takip etmenizi öneririm. Dünyaya ekonomi olarak bakanların karşısında bir de sosyal olarak bakanlar da var.

WEF 1971 yılından beri yapılan uluslar arası bir toplantı. Dünya liderleri ve ekonomiye yön verenlerin buluşma noktası. Dünya Ekonomi Forumu, her yıl Ocak ayının son haftasında yapılıyor. WEF uzun bir dönem rakipsiz kaldı ve geleceğimizi şekillendirdi. Yaşamınızdaki birçok kararda WEF’in imzası olduğunu fark etmemiş olabilirsiniz.

Ancak 2001 yılından itibaren WEF’in karşısına WSF çıktı. Dünya Sosyal Forumu. WEF ile aynı tarihlerde yapılan WSF dünyanın öbür ucunda farklı bir gündem ile toplanarak geleceğimiz ile ilgili olarak alınan kararları tartışmaya başladı. Bu yıl her iki forum da online olarak gerçekleştirildi.

Dünyayı nasıl koruyacağız?

Adil ekonomileri nasıl oluşturacağız?

İyilik için teknolojiyi nasıl ele almalıyız?

Toplumun ve işin geleceği nedir?

Daha iyi bir iş anlayışını nasıl yerleştireceğiz?

Daha sağlıklı bir gelecek için neler yapmalıyız? ve Jeopolitik sorunları nasıl aşacağız?

Bunlara ek olarak Bu yıl WEF’de kapitalizmin gelişimi ve gittiği yön de ele alındı. Devlet kapitalizmi (state capitalism) sonrasında gelen paydaş kapitalizmi (shareholder capitalism) bugün artık paydaş kapitalizmi (stakeholder capitalism) olarak biçim değiştirmeye çalışıyor. 

Davos’tan farklı olarak nasıl bir bugün ve yarın istiyoruz?

Sosyal ve ekolojik dönüşüm için silahsızlanmayı nasıl sağlarız?

Dijital güvenlik alternatifleri ve toplumsal ağları nasıl kullanırız?

Gazetecilere karşı uygulanan şiddet nasıl önlenir?

Yeni bir sosyal sözleşme yapılabilir mi?

Bilim ve demokrasi için platform üniversiteler oluşturulabilir mi?

Pandemi döneminde çalışan hakları nasıl korunur?

Irkçılık karşıtı politikalarla nasıl başa çıkarız?

Finansla nasıl mücadele eder ve gezegeni koruyabiliriz?

İklim değişikliği ve sosyal dönüşüm nasıl dengelenir?

Kritik unsurlar olarak su, enerji kaynakları ve altyapı üzerinde toplumsal haklar nasıl korunur?

Cinsiyet eşitliği ve kadınların seslerini duyurması nasıl sağlanır?

Biyoçeşitliliği korurken, beslenme ve küresel sağlık sorunlarını nasıl çözeriz?

Yaşanabilir ve kapsayıcı bir şehircilik mümkün olabilir mi? ve Covid faşizmi ile nasıl mücadele edilir?

WEF toplantısı ilk kez 1971 yılında, Klaus Schwab’ın çağrısına karşılık veren dört yüzün üzerinde üst düzey yöneticinin katılımı ile gerçekleşiyor. Kuruluşunda WEF’in amacı, küresel veya bölgesel olarak sektörel gündemi belirlemek ve dünyanın durumunu iyileştirmek için akademisyenleri, iş dünyasını ve siyasileri bir araya getirmek olarak açıklanıyor.

WEF’in kurucusu Schwab aynı zamanda, 2004 yılından beri düzenli olarak yayınlanan Küresel Rekabet Endeksinin de fikir babası. Merak edenler için hemen söyleyelim, Türkiye 2019 yılında yayınlanan son rekabet raporunda 141 ülke arasında 61. sırada bulunuyor. Türkiye’nin rekabet zafiyetine neden olan en büyük sorunu ise “yarım yamalak eğitim”e sahip olması. İfade bana ait değil, aynen raporda geçen tanımlama bu.

WEF’in nihai amacını analiz etmek oldukça güç. Ekonomiye ve geleceğe yön veren manifesto niteliğinde açıklamaları ile dikkat çeken WEF’in çok sayıda raporunu da duyduğunuzu tahmin ediyorum. Küresel ölçekte analizler içeren, teknoloji raporu, rekabet raporu, cinsiyet eşitsizliği raporu, risk raporu bunlardan sadece bir kaçı. Ancak özetle şunu söyleyebiliriz ki WEF hemen her yıl kapitalizmin küresel ölçekte ayakta kalabilmesi için yama niteliğinde kararlar almaya devam ediyor. Etkili mi peki? Kesinlikle dünya ekonomisine ve siyasetine yön verdiğini söyleyebiliriz.

WSF’nin ise yapılanması biraz daha farklı. WSF’ye katılım daha açık. Dünyanın farklı ülkelerinden akademisyenler, iş insanları, gençler, kadınlar, her alandan sivil toplum kuruluşları ve bazen de siyasiler WSF’ye katılıyorlar. WSF kuruluşundan itibaren çoğulculuğa açık olmayı ana prensip olarak kabul etmiş bir yapı. Temel amacı ise dünya sorunlarının demokratik bir ortamda tartışılabilmesini ve çözün formülleri bulunmasını sağlamak. Adolfo Perez Esquivel, Ignacio Ramonet, Walden Bello ve Noam Chomsky gibi birçok önemli düşünür ve aktivisti de konuk etmiş bir yapı.

Bugün geldiğimiz noktada her iki forum da, gezegenin korunmaması halinde insanın bir geleceği olamayacağı konusunda hemfikir. Ancak çözüm formüllerinde farklılıklar var. WEF’in, küresel ekonominin yani kapitalizmin duvara toslamadan devamının sağlanacağı dünya anlayışına karşılık, WSF gezegeni ve insanı odağa alan bir dünya anlayışını benimsiyor. WSF, ekonomik ve teknolojik gelişimi, insanın gezegen ile uyumlu, eşitlikçi bir geleceği tesis edebilmesi için önemli bir araç olarak görüyor.

Her iki forumu da takip etmekte, tartışmaları ve çözüm önerilerini takip etmekte yarar var. Sadece Türkiye’nin değil, dünyanın tüm ülkelerinden akademisyen, iş insanı ve sivil toplumun bu forumlarda ele alınan konular hakkında bilgi sahibi olması gerekiyor. Mesele bir forumun çözümlerine tabi olmak değil, her ikisini de analiz ederek, özgün ama kapsayıcı bir yol haritası oluşturmak.

Biz Türkiye’yi ağırlıklı olarak WEF’te görüyoruz. Buna karşılık, dünyanın güneyine ait olduğu düşünülen WSF’de gelişmiş ülkelerin yoğun bir katılım sergilediklerine şahit oluyoruz. Ne yazık ki Türkiye’den akademik çevre ve sivil toplum dahil WSF’yi takip eden, burada bir tartışma veya bildiride bulunan yok. Yalnızca ilgili az sayıda kişi, izleyici olarak katılıyor ve takip ediyoruz. Eğer bugüne dek ben gözümden kaçırdıysam, katılanlardan özür dilerim.

Neyse ki her iki forumun da oturumlarına ve raporlarına erişim mümkün. Naçizane önerim gündemi kaçırmadan, yarını yakalamak için bu kaynaklardan yararlanmanız olacaktır.