Erkek arkadaşım Alessandro ile Kuzey İtalya’nın gizli kalmış şahane bir kasabasında hafta sonu tatilindeydik. Vicenza ama sakın Vikenza olarak telafuz etmeyin halk buna gercekten çok bozuluyor.

Şehir Venedikli Mimar Andrea Palladio'nun şehri olarak da geçer. Rönesans aristokrasisinin mimari gereksinimlerine son derece güzel yanıt veren bir yetenek aslında, yoksul bir taş işçisiymiş.  Palladio'nun eserleri tüm dünyada “Paladyan" olarak bilinen bir mimari stile ilham kaynağı olmuş. 1994 yılında Unesco Dünya Mirası olarak koruma altında çok haklı olarak. Ünlü üstadın kendisi bu dünyadan ayrılmış   olsada eserleri her yerde. Palladio Müzesi, Teatro Olimpico, La Rotonda, Basilica Palladiana.  Maser kasabasındaki Villa Barbaro ile Bagnolo köyündeki Villa Pisani Bonetti mutlaka görülmesi gerekenlerden.

Venedik karnavallar şehri, Verona aşk şehri ise Vicenza’da Rönesans mimarisinin şehridir. Belki de mimarların kabesi bile olabilir.

Vicenza’da Amerikan üssü var bu yüzdende 18000 asker ve ailesi yaşıyor. Birbirlerine çokta adapte olmuşlar. Bunun sonucu olarak da sanırım sadece Italyan değil Meksikadan, hamburgercisine bir çok değişik yiyecek seçeneği bulabilirsiniz. Buralara kadar gelipte yöresel tatlardan denememek olmazdı. Akşam yemeği için Baccala alla Vicentina denedim. Çok sevdim mi hayır ama denemek güzeldi. Öğle yemeği içinde Bigoli co' larna, yani bir çeşit kalın spagetti, ördek sosuyla sunuluyor. Daha değişik soslarla da yapılıyor.

Gecen hafta sonu Venedik Karnavalı nedeniyle şehrin merkezinde maskeli, kostümlü, geçitler ve müzik konserleri düzenlenmişti. Vicenzanın en sevdiğim yanlarından biri fiyatların diğer şehirlere göre çok daha uygun olması oldu.  Milano'da 9 Euro'ya içtiğimiz kokteyller 3 Euro.  Konaklama fiyatlarıda öyle. Venedik’i pahalı bulanlar için güzel bir alternatif olabilir çünkü arası sadece 60 km

Şehrin ortaçağdan kalma dar sokaklarında tarihe yolculuk yaptıktan sonra dinlenmek icin Piazza dei Signori de soğuk campari spritz içmek ve çok yakışıklı bir Italyanın kulağıma “seni seviyorum” diye fısıldaması bana Vicenza’yı daha da çok sevdirdi.