Hemen her yeni yıl başlangıcında tartışılır:

“Yeni yıl Hıristyanların bayramı. Bizim için bayram değil. Bu nedenle yeni yılı kutlamak gibi bir âdetimiz yok.”

Geçmişimize baktığımızda yeni yılın (Nardogan Bayramı)’nın Türklerin var olduğundan buna kutlanan bir bayram olduğunu görürüz.

Noel (christmas) kutlamaları ayrı, Yeni yıl kutlamaları ayrıdır.

Noel kutlamaları 25 Aralık’ta Hıristiyanlarca kutlanan bayramdır. Yeni yıl ile hiçbir ilgisi yoktur.

Noel sözcüğü köken olarak Latince Natalis (doğum) kelimesinden geliyor. Türkçe’ye Fransızca Noël (Noel sezonu) sözcüğünden geçmiştir. Fransızca “haber” veya “yeni” anlamındaki “nouvelle” kelimesinden geldiğini de söyleyenler var.  Ayıca Galya dilinde “noio” yani yeni anlamına gelen kelime ile “hel” güneş anlamına gelen kelimenin birleşmesiyle oluşan “Yeni Güneş” anlamına geldiği de söyleniyor.

Noel Bayramı, Hıristiyan geleneğine göre genel olarak 25 Aralık tarihinde kutlanır. Bu bayram, Hz. İsa’nın ölüm tarihi olarak kabul edilir ve bu tarih Hıristiyanlar için dini bir bayramdır. 

Ancak zaman içerisinde Noel kutlamaları Hıristiyan olmayan kültürler tarafından da benimsenmiş ve yılbaşı temasıyla tüm dünyada kutlanır hale gelmiştir. Kutlamalar 24 Aralık’ta, Noel arifesiyle başlar ve 26 Aralık akşamına kadar devam eder. Bazı Ortodoks kültürlerde bu tarih 6 Ocak olarak kabul edilir ve o şekilde kutlanır.

Türk Dünyası uzmanlarından değerli hocamız Shurubu Kayhan geçtiğimiz günlerde sosyal medyada “Türklerde yeni yıl-Nardoğan Bayramı) konusunda son derece aydınlatıcı bir yazı yayınladı. Eskiden Türklerde yeni yılın nasıl kutlandığı konusunun işlendiği bu aydınlatıcı yazıyı günün önemi nedeni ile sizlerle paylaşmak istedik. 

Nardugan eski Türkler'de yeni yıl bayramıdır. Nar güneş, dugan, tugan doğan nardugan doğan güneş, Türklerde "güneşin yeniden doğuşu" anlamına gelmektedir. Nardugan, her yıl 22 Aralık'tan sonra gelen ilk dolunayda kutlanır. 21 Aralık günü en uzun gece olup ardından günler uzamaya başlar. Bu yüzden 22 Aralık günü Türkler için çok önemlidir ve bu günü takiben ilk dolunayın çıktığı ilk gün yeni yılın ilk günüdür.


Eski Türklerdeki mitolojik inançlara göre gece ile gündüz sürekli savaşırlarmış. Yine böyle bir 21 Aralıktaki savaşta uzun süren mücadele sonucunda gündüz geceyi yenmiş ve ardından yeni bir güçlü güneş doğmuş. Tek Tanrı'ya inanan Orta Asya Türk'leri yeni doğan, güçlü o güneşi zaferin simgesi olarak algılarlar ve sevinçle karşılarlar. Onlara göre yeryüzünün tam göbeğinde Akçaçam Ağaçları olduğu ve o ağaçların uzandığı noktada Yüce Tanrıları Ülgen'in insanları izlediğini düşünürler. 

Güneşin yeniden doğuşunu Türkler yeni bir başlangıç, yeni umut, yeni hedefler olarak düşünürler. Yüce Ülgenden de bu yeni umudu insanlara yeniden bağışladığı için ona minnet ederek, o ağaçların altında sevinç ve mutluluklarını paylaşmışlar. Ağacın dibine de Ülgen için en sevdikleri hediyeleri armağan olarak koymuşlardır.


Bu ağaçların insanlarla Tanrının arasındaki bağı sağladığı düşünülmüş. Böylece bu ağaçlar kutsal sayılmış ve insanların mutluluklarını, sevinçlerini Tanrıyla paylaştığı en önemli nokta olarak benimsemişler. Eski Türklere ait bu geleneksel inanışın izleri tüm Orta Asya Türkleri'nde olduğu gibi diğer Türk boylarının da el sanatlarına ve kültürel miraslarına yansıtıldığı malumdur.


Zaman içinde tüm Türkler, ölümsüzlüğün simgesi olan ve Türk Mitolojisi'ne göre tüm insanların türediği ağaç olan Akçaçam Ağaçlarını süslemişler ve altında çeşitli geleneksel oyunlar oynamışlar, kopuz eşliğinde şarkılar söylemişler ve eğlenceler düzenlemişlerdir.


Bu geleneğin kökeni yine Orta Asya Türk'leri olduğu bilinir. Geleneğin zamanla farklı nedenlerle Mezapotamya'ya göçen Sümerler'e Türklerden geçtiği oradan da Anadolu aracılığıyla Eski Roma'ya kadar uzandığı ve günümüze kadar gelip günümüzdeki 1 Ocak yılbaşının temelini oluşturduğu düşünülmektedir.


Ayrıca, Türklerdeki Paktıgan ve Koçagan bayramlarıyla da eş anlamdadır. Tatarlar bu bayrama "Koyaş Tuğa», yani «Güneş Doğan» günü derler, Başkurtlar, Udmurtlar «Nardugan» veya «Mardugan», Mişer Tatarları «Raştua», Çuvaşlar "Nartavan» ya da «Nartukan», Zırizyalar «Nardava», Mokşalar «Nardvan" olarak adlandırırlar.

Dünyanın en önemli Sümerologlarından biri olan Muazzez İlmiye Çığ’ın bu konudaki görüşlerini de yansıtarak yazımızı sonlandırıyoruz:

“Eski Türklerde, gökyüzü tanrısal bir güç olarak kabul edilirdi. Geceyle gündüz kavga halindeydi. 21 Aralık tarihinin ardından günlerin uzamaya başlaması, kutsal kabul edilen güneşin kavgayı kazandığı gün olarak kabul edilir ve bunun için şenlikler düzenlenirdi. Bu kutlamalarda ‘Akçam’ denilen çam dalı kullanılır, o çam dalının altına, Tanrı iyi insanlara iyi şeyler sunduğu için, hediyeler konulurdu. Tanrı gelecek yıl iyi şeyler versin diye de, o çam dalına iyi dilekleri simgeleyen bezler, süsler bağlanırdı. O gün aileler bir araya gelir, yemekler yapılır, yenir, şarkılar söylenip, dans edilirdi. Noel Baba’nın da yine Türk geleneğinden günümüze geldiğini biliyoruz. Bugün Noel Baba olarak kabul edilen yaşlı adamın, gökyüzü tanrısının kötü kardeşi yeryüzü tanrısı olduğuna inanılır. 22 Aralık’ta onun bile iyi olmaya karar vererek, kapı kapı dolaşıp hediyeler verdiği düşünülürdü. Noel Baba’nın kıyafetleri tıpkı Türk geleneklerindeki kıyafetleri yansıtır. Bu adet, Hunlarla birlikte Avrupa’ya, Hıristiyanlığın yaygınlaşmasıyla birlikte Hıristiyanlara geçti. Yılbaşı kutlama geleneği, 325 yılında alınan bir kararla Hz. İsa’yı anmak için kullanılmaya başlanmıştır”