İSTANBUL(AA) - BAŞAK AKBULUT YAZAR - MELİKE GALLENKUŞ - Atatürk Havalimanı'nda 28 Haziran 2016'da terör örgütü DEAŞ’ın düzenlediği terör saldırısında yakınlarını kaybeden ailelerin, aradan geçen zamana rağmen yaşadıkları acı ilk günkü tazeliğini koruyor.

Terör örgütü DEAŞ, 28 Haziran 2016'da Atatürk Havalimanı’na gerçekleştirdiği hain saldırıda 45 kişiyi katletti.

Hain terör saldırısında hayatını kaybedenlerin aileleri, yakınlarını kaybetmenin acısını ilk günkü gibi hissederken, her gün teröre lanet okuyor.

Söz konusu saldırıda teröristlerin henüz ömrünün baharında hayattan kopararak hayallerini yarım bıraktıkları gençlerden biri de 22 yaşındaki Özgül İde oldu.

Turist rehberliği ve gastronomi bölümünü okuyup staj için havalimanındaki bir restoranda stajyer olarak çalışan Özgül İde'nin ailesi, "Evin gülen yüzü" dedikleri kızlarının solan gülüşünden sorumlu olan teröristlere hesap sorularak, en ağır cezanın verilmesini istiyor.

Kızları Özgül'ün büyük bir fotoğrafını çerçeveleterek evin salonunda asıp üzerini beyaz bir tülbentle kapatan ailesi, evlatlarından konu açıldığında konuşmakta zorlanıp gözyaşlarını tutamıyor.

- "Kızımın vücuduna 9 kurşun girmiş"

Anne Perdeneşin İde AA muhabirine yaptığı açıklamada, Özgül'süz geçen zamanı gün gün saydığını ve geceleri uyumakta zorlandığını anlatarak, kızına duyduğu özlemi dile getirdi.

Ramazan ayında kızını kaybettiğini belirten anne İde, "Nasıl akşam oluyor, nasıl sabah oluyor bilmiyorum. Gece saat 3'e 4'e kadar yatamıyorum. Bana uyku yok." dedi.

Özgül İde’nin, olay tarihinde bir restoranda çalıştığını anlatan anne Perdeneşin İde, şöyle konuştu:

"Kızımın havalimanında çalışmasına gönlüm hiç razı değildi. Okulu bitireli 9 ay olmuştu. Dışarıdan okumaya devam ediyordu. Turist rehberliği ve gastronomi okuyordu. Öğlen 12.00'de işe gitmek üzere evden çıkmıştı. O gün iftarı açtıktan 10 dakika sonra kapının önüne çıkmış. Çalıştığı yerde bir saat istirahat vakti vardı. Normalde bir üst katta çalışırken o gün girişte çalışmış. Merve diye bir arkadaşı vardı. O arkadaşı da saldırı da yaralanmış. Merve, ameliyat oldu ama sabaha hayatını kaybetti. Kızımın vücuduna da 9 kurşun girmiş."

- "Seni görünce dünyayı görüyorum' derdim"

Perdeneşin İde, kızının Zeytinburnu'nda oturdukları evin yakınlarında bir yerde çalışmasını istediğini ancak onun arkadaşlarıyla birlikte havalimanında çalışmak için kendilerini ikna ettiğini belirterek. "Biz dedik, 'havalimanına gitme, bu yakınlarda çalış' diye. 'Kızım gitme, orada çalışma, burada çalış' dedik. 'Ben seni görünce dünyayı görüyorum' derdim. Bir arkadaşı çağırdı, ondan gitti orada çalıştı. Anne, ‘Babam beni boşuna mı okuttu özelde, mesleğe devam edeceğim' derdi." ifadelerini kullandı.

Havalimanı saldırısını televizyon haberlerinde öğrendikten sonra hemen kızları Özgül'ü aradıklarını anlatan İde, kızlarının artık telefonlarına cevap vermediğini söyledi.

Perdeneşin İde, bunun üzerine taksiye binip havalimanına gitmeye çalıştıklarını dile getirerek, şunları kaydetti:

"Hastanelere gittik. Belki yüz kere aradık ama açmadı. Sabaha kadar bütün hastaneleri gezdik, bulamadık. Sabah en son haber geldi, Adli Tıp Kurumu'na götürmüşler. Gidip oradan aldık, memleketimiz Batman’a götürüp defnettik. Mezarını yılda 2-3 kere gidip ziyaret ediyorum. Hiç şikayetim yoktu kızımdan. Onu büyüttüm, kaybettiğimiz güne kadar bana kötü bir kelime söylemedi. Hiç kalbimi kırmadı."

Terör saldırısına ilişkin görülen davayı takip ettiklerini belirten Perdeneşin İde, davanın sanıklarını kast ederek, "Ancak ben onu tutacağım, kızımı yaktığı gibi yakacağım onu. Benim içim öyle soğuyacak." diyerek gözyaşı döktü.

- "Her zaman neşeliydi"

Baba Kazım İde de kızının kendi işini kurma hayali olduğunu anlattı.

Kızının cafe gibi bir iş yeri açma planları yaptığını anlatan baba İde, "Birlikte Mecidiyeköy taraflarına gittik. Staj yapacaktı. Oralarda uygun bir yer bulamadık. Sonra Havalimanına girdi. İşinden de arkadaşlarından da memnundu." dedi.

Kazım İde, kızının eksikliğini çok hissettiklerini anlatarak, "Çocuklarımın içinde Özgül'ün yeri ayrıydı. O evde olunca ev doluyordu sanki. O kadar neşeli ve terbiyeliydi ki... Ona kimse Özgül demiyordu 'Güleç' diyorlardı. Her zaman neşeliydi, gülerdi. Hiç kimseye kızmazdı." diye konuştu.