CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, gönüllerinin Meclisin çalışmaya devam etmesinden yana olduğunu söyledi.

Konuşmasının yarısını 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimine ayıran Kılıçdaroğlu, darbe girişimi kimden gelirse gelsin, hangi gerekçeyle gelirse gelsin, her zaman, her yerde, her ortamda darbecilere ve darbe girişimlerine karşı çıkacaklarını vurguladı.

Kılıçdaroğlu, bugüne kadar demokrasinin toparlanamamasının, anayasaların temel bir uzlaşmayla uygulamaya girmemesinin nedeninin darbeler olduğunu ifade etti. Toplumun bütün katmanlarının, darbeler nedeniyle bir anayasa değişikliğine dahil edilmediğini belirten Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin bütün kesimlerinin katılacağı, demokratik, güçlü, içinde Türkiye'nin temel konuları, devlet yapısı, temel ilkelerinin yer aldığı bir anayasa ihtiyacı olduğunu söyledi.

Bu yapılırken de bütün kesimlerin katılacağı bir anayasa olması gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, böylece toplumda hiç kimse, hiçbir grup, hiçbir inanç ve etnik grubun, "Ben anayasa değişikliği dışında kaldım." demeyeceğini dile getirdi.

Darbe dönemlerinde yapılan anayasaların topluma büyük acılar çektirdiğini, toplumun bir kısmının kendisini toplumun dışına itilmiş gördüğünü ifade eden Kılıçdaroğlu, "Bu benim anayasamdır, haklarımı koruyan bir anayasadır" denilecek bir anayasaya ihtiyaç olduğunun altını çizdi.

"Doğrudan demokrasiye yapılan darbe girişimi"

"15 Temmuz darbe girişiminden hepimiz mağdur olduk." diyen Kılıçdaroğlu, 251 şehit, çok sayıda gazinin olduğunu anımsattı.

251 şehidin kanlarının yerde kalmaması için bir büyük aydınlanmaya ihtiyaçları olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "FETÖ'nün siyasi ayağı nerede bunun bilinmesine ihtiyacımız var. Bunu hemen hemen katıldığım her toplantıda ifade ettim; TOBB'da, sivil toplum örgütlerinin toplantılarında da ifade ettim." dedi.

Kemal Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz darbe girişiminin doğrudan demokrasiye, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel değerlerine yapılan bir darbe girişimi olduğunu vurgulayarak, "15 Temmuz başarılı olsaydı, herhalde bunların bir başbakanı, cumhurbaşkanı, bakan adayları vardı. Nerede bunlar, niye bilmiyoruz, neden aydınlanmadı bunlar?" sorusunu yöneltti.

"251 şehidin kanı yerdedir"

"Bunun üzerine yürüyoruz." denildiğini aktaran Kılıçdaroğlu, "Hayır efendim. Baklavacıyı, akademisyeni, sanayiciyi, esnafı, çiftçiyi, işsizi, Bank Asya'nın önünden geçeni buldun, hapse attın. Ama en güçlü adamları bulmadın. Kim engel? 251 şehidin kanı yerdedir. FETÖ'nün siyasi ayağının aydınlanması lazım." diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, darbe girişiminin siyasi ayağını ortaya çıkarmak, karanlık noktalarını aydınlatmak için önerge verdiklerini, ısrarları ve toplumun baskısı sonucu araştırma komisyonu kurulduğunu anlattı. Komisyona, "Erken bitirin." diye talimat geldiğini ileri süren Kılıçdaroğlu, araştırma komisyonu çalışmalarının erken bitirilmesinin nedenini sordu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla iki önemli aktör olan MİT Müsteşarı ve dönemin Genelkurmay Başkanı'nın komisyona gelmediğini, komisyon üyelerinin sorularına cevap vermediğini savunan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"AK Parti'li kardeşlerimin vicdanına seslenerek söylüyorum; neden bu iki önemli aktör TBMM Araştırma Komisyonuna gönderilmemiştir? Neden engel olunmuştur? Bunu bilmiyoruz. FETÖ'ye karşıyız; doğru. Darbeye karşıyız, darbe girişimine karşıyız; doğru. İyi de bu darbe girişiminde bulunanları özendiren kim, niyetleri ne bunların, neler yapacaklardı; bunu bilmemiz lazım. Bunu sorunca bana kızıyorlar. Darbe girişiminde bulunanlara gerçek anlamda hukukun önünde hesap sorulmadıkça 251 şehidimizin kanı yerde kalır, demokrasi konusunda iyi bir sınav vermemiş oluruz. Aydınlanması lazım."

"Libya'ya silah göndermekten vazgeçin"

Dış politikanın 180 derece değişmesi gerektiğini ve bu konuya ilişkin bazı uyarılarda bulunduklarını anımsatan Kılıçdaroğlu, bunlara yeni uyarılar ekleyeceğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye, dış politikada kazansın deniliyorsa, bir, Erdoğan'ın ihvan kardeşliğinden vazgeçmesi lazım. Ne ihvanı? Biz Türkiye Cumhuriyeti devletiyiz, Türkiye Cumhuriyeti devletinin çıkarları, her şeyin üstündedir.

İki, Mısır ile barışacaksın. Mısır'la ortak tarihimiz, kültürümüz var. Hangi gerekçeyle kavga ediyoruz? Bu kavganın faturası Türkiye'ye ağır yansıyor. Mısır'a büyükelçi göndermeliyiz ve Mısır ile barışmalıyız. Elbetteki Mısır'ın demokratikleşmesi için elimizden gelen çabayı göstereceğiz. Siyasi idamlar olmasın, kardeş kanı dökülmesin, burada bir tereddütümüz yok ama bir ülkeyle, bir milletle kavga edilmez.

Üç, Suriye ile resmi düzeyde mutlaka en kısa sürede görüşme sağlanmalı. Şam'a niye büyükelçimizi göndermiyoruz? Niye dolaylı görüşüyorsun? Suriye'nin toprak bütünlüğü, Türkiye'nin çıkarınadır.

Dört, Libya'ya da silah göndermekten vazgeçin. Suriye'ye gönderdiniz, kardeşi kardeşe kırdırdınız. Akan Müslüman kanı. Libya'dan ne istiyorsunuz? Niye silah gönderiyorsunuz? Oraya aracı olup barış yapmak varken niye insanları birbirine kırdırıyorsunuz?"

"Orta Doğu Barış ve İş Birliği Teşkilatının" kurulması ve Türkiye'nin, buna öncülük etmesi gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, "Bunun toplantısı da Türkiye'de olmalı. Orta Doğu devletleri olarak kendi sorunlarımızı çözmekten aciz miyiz?" diye sordu.

"Sen önce verdiğin sözü tut"

"Şimdi Doğu Akdeniz'de yalnız kaldık." diyen Kılıçdaroğlu, "maceracı, öngörüsüz dış politikanın; Türkiye'nin yalnızlığa itilmesinin faturasının ağır olacağını" söyledi.

Kılıçdaroğlu, "Avrupa Birliği (AB) Doğu Akdeniz dolayısıyla bize yaptırım uygulama kararı almış. Doğu Akdeniz'de bizim haklarımız var, Doğu Akdeniz'deki haklarımızı sonuna kadar savunacağız, kimsenin bundan da endişesi olmasın." diye konuştu. 

Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

"AB, Türkiye'ye hep çifte standart uygulamıştır, samimi olmamıştır. Dediler ki 'Kıbrıs'ta barışı sağlayacağız, Annan Planı'nı referanduma sunacağız. Eğer Kıbrıs'taki Türkler buna (evet) derse, sorun çözülecek. Rumlar (hayır) dediği takdirde KKTC ile oturup ticaret yapacağız.' Söz verdiler. Annan Planı'na Türkler 'evet' dedi, Rumlar 'hayır' dedi. Nerede peki bu Avrupa Birliği? Hani nerede bu doğrudan ticaret tüzüğü? Neden verdiğiniz sözleri yerine getirmiyorsunuz? Kalkmışlar şimdi bize ambargo uygulayacaklar. Sen önce verdiğin sözü tut, verdiğin sözün arkasında dur. Türkiye'nin çıkarları aynı zamanda Orta Doğu'nun çıkarları demektir. Eğer Türkiye, bölgede barış istiyorsa, siz bu barış talebine destek vermek zorundasınız. Kıbrıs Rum kesimini hangi gerekçeyle aldınız AB'ye? Sizin sözleşmenizde hükümler var 'sınır sorunu olanlar alınamaz' diye. Niye aldınız?

Bize ahkam kesiyorlar, yaptırım uygulayacaklarmış, kabul etmiyoruz, şiddetle reddediyoruz. Ne yaparlarsa yapsınlar, AB, Türkiye'ye uyguladığı çifte standarttan vazgeçmediği sürece, AB'nin bu topraklarda değeri yoktur.

Sanılmasın ki ben bunu Türkiye'ye söylüyorum. AB'de görüştüğüm herkese, her yetkiliye bunu söyledim. Her yerde, herkese söyledim. En yetkilililere söyledim. 'Siz Türkiye'ye karşı çifte standart uyguluyorsunuz' dedim. Uygulamaya da devam ediyorlar."