İsrail'in 2010 yılında Gazze Özgürlük Filosu'ndaki Mavi Marmara gemisine düzenlediği saldırıda şehit olan gazeteci Cevdet Kılıçlar'ı, "Cevdet: Bir Şehidin Hikayesi" kitabında eşinin çektiği fotoğraflarla anlatan yazar Derya Kılıçlar, "Fotoğraflardaki imgeler, detaylar, insanlar ve halleri arasında gezinip onun gözünden hayatı yakalamaya çalıştım. Fotoğrafların ardında onun çığlıkları var. Kadrajında parıldayanlar değil, yoksul, çaresiz, yalnız insanlar vardı. Onların hayallerini, hüzünlerini, duygularını o karelerde saklamıştı." dedi.

''Rotamız Filistin, Yükümüz İnsani Yardım'' kampanyası kapsamında, Gazze'ye insani yardım malzemesi götüren 6 gemilik filoya saldıran İsrail, Mavi Marmara gemisinde 10 kişinin hayatını kaybetmesine ve çok sayıda kişinin yaralanmasına yol açtı.

Eşi şehit olduktan sonra yazı hayatına başlayan Derya Kılıçlar, AA muhabirine yaptığı açıklamada, eşini kaybettikten sonra yazma kararı aldığını belirterek, bunu iyi bir şekilde yapmak için çok uğraştığını söyledi.

Kılıçlar, yazma eyleminin çok emek istediğinin altını çizerek, "Edebiyat öğretmenliği benim hayalimdi fakat yazar olmayı hiç düşünmemiştim. Sadece onu (Cevdet Kılıçlar'ı) güzel anlatmak istedim. İşin içerisine girdikçe kolay olmadığını gördüm," diye konuştu.

Yazmaya karar verdikten sonra bir arkadaşının önerisiyle şair Ali Ural'ın atölyelerine başladığını kaydeden Kılıçlar, şu bilgileri verdi:

"Allah beni doğru adrese yönlendirdi. Hocama yazmak istediğim kitaptan bahsedip, 'Ne kadar zamanımı alır?' diye sorduğumda, 'En az beş yıl', demişti. Bu süre düşündüğümden daha uzundu. Yazmanın bu kadar zor olduğunu bilmiyordum. Kimi zaman ümitsizliğe kapılıyordum. Ama emek verince kapılar açıldı. Kitabım iki kapak arasına ancak yedi yıl sonra girebildi."

Derya Kılıçlar, yazı serüveninin hayata bakışını değiştirdiğini dile getirerek farkındalığının da arttığını aktardı.

- "Eşim güzel bir insandı"

Kılıçlar, yazı serüvenine başlarken, "Küçük Prens"in yazarı Antoine De Saint Exupery'nin, "Aslolan görmektir. Yazmak bir sonuçtur." şeklindeki sözünden yola çıktığını dile getirdi.

Yaptığı okumalarla hayatı anlamlandırmaya çalıştığını vurgulayan Kılıçlar, "Eşimi anlatan bir kitap hiç yayınlanmayacak olsa bile kendim, çocuklarım ve torunlarım için yazmam gerekiyordu. Onlara bir miras bırakmak istedim. Çünkü eşim güzel bir insandı. Dünyada olup bitenleri ruhunda hisseden, uğruna ölümü göze alacak değerleri olan bir insanın örnekliğine ihtiyacımız vardı. Derdi olan biriydi. Görüp duyduklarına seyirci kalmayan, cesur bir insandı.” diye konuştu.

Cevdet Kılıçlar'ın Mavi Marmara gemisinden önce kara yoluyla gitmek üzere oluşturulan yardım konvoyuna katılmayı çok istediğini ama nasip olmadığını belirten Kılıçlar, "Filistin en hassas olduğu konulardan biriydi. Onlar katledilirken elindeki çayı bırakır, sofradan kalkardı. Orada yaşananlara duyarsız kaldıkça ruhumuzu, insanlığımızı kaybettiğini düşünürdü. Yüzünü hiç görmediği insanların sesini duyardı. Çocukların ruhlarında açılan yaraları gidermek, onlara yalnız olmadıklarını hissettirmek için Mavi Marmara Gemisi'ne katıldı. Eşim gemiye bindiği sırada oldukça heyecanlıydı." ifadelerine yer verdi.

Derya Kılıçlar, eşinin daha önce de Mısır'da kısa bir süre tutuklandığını ve bu süreçte çok endişelendiğini vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Mısır'a gidiş sürecinde endişelerimi ifade etmiştim. Arabaya binerken çocuklar ellerinden çekiştirip gitmesine engel olmaya çalıştılar. O da 'Ne yapıyorsunuz, herkes sizin gibi düşünseydi şu an Filistin diye bir yer olmazdı' demişti. Sonra bana kızarak, 'Eğer sen dik durmuş olsaydın çocuklar bu şekilde hareket etmezdi.' dedi."

- "Geri geleceğini düşünmüştük"

Derya Kılıçlar, gemiye giderken eşini istediği gibi uğurlamak istediğini söyleyerek, "Eşimi tanıyorum. Kararından onu kimse döndüremezdi. Bu sebeple mutlu uğurlamak istedim ama geri geleceğini düşünmüştük." değerlendirmesinde bulundu.

Kıbrıs açıklarına kadar eşiyle konuşabildiklerini aktaran Kılıçlar, daha sonrasında telefonların güvenlik için kapatıldığını ve bu yüzden görüşemediklerini dile getirdi.

Kılıçlar, eşinin gemide neredeyse hiç uyumadan çalıştığını aktararak, şöyle konuştu:

"Mavi Marmara insanlığın onuruydu. Gemide yaşanan katliamı, acıları edebi bir üslupla anlatmak, kalıcılığını sağlamak açısından önemli. Bu işi Yahudiler çok iyi yapıyor. Yahudiler, Nazilerin yaptığı soykırımda yaşadıkları her şeyi, sinema ve kitaplar aracılığıyla sanata dönüştürerek dünyaya duyurdu.”

- "Eşinizi çektiği fotoğraflar üzerinden dünyaya anlatacaksınız"

Eşinin fotoğrafa tutkusu olduğunu aktaran Kılıçlar, şair ve yazar Ali Ural'ın, "Siz eşinizi çektiği fotoğraflar üzerinden dünyaya anlatacaksınız. Böylelikle bir şehidin dünyayı nasıl gördüğünü, şehadete adım adım nasıl gittiğini, nasıl bir insana şehadetin nasip olduğunu edebi bir üslupla göstermiş olacaksınız." demesi üzerine fotoğrafların hikayelerini yazdığını söyledi.

Derya Kılıçlar, daha öncede yazdığı çoğu şeyi çöpe attığının altını çizerek, "Yazı süreci kolay olmadı. Kitabı yazarken hayatımıza dair ertelediğimiz çok şey olduğunu gördüm. Eşimi kaybettiğimde çocuklarımı düşünerek güçlü olmak adına bastırdığım duygular, kitabı yazarken gün yüzüne çıktı. Gündüz işe gidiyordum.. Gece iki üç saatlik uykuyla ayakta kalıyordum." dedi.

Kitabı kaleme alırken, eşinin günlüklerini, fotoğraf arşivlerini ve gazete yazılarını taradığına vurgu yapan Kılıçlar, incelediği 15 binin üzerinde fotoğraf negatifinin birçoğunu ilk defa gördüğünü sözlerine ekledi.

Kılıçlar, fotoğraf okumayı da bu süreçte öğrendiğini kaydeden Kılıçlar, "Fotoğrafçıdan eve heyecanla gelip acaba bu hafta fotoğrafların içinde ne var diye bakıyordum. Fotoğraflardaki imgeler, detaylar, insanlar ve halleri arasında gezinip onun gözünden hayatı yakalamaya çalıştım. Fotoğrafların ardında onun çığlıkları var. Kadrajında parıldayanlar değil, yoksul, çaresiz, yalnız insanlar vardı. Onların hayallerini, hüzünlerini, duygularını o karelerde saklamıştı." diye konuştu.

Derya Kılıçlar'ın "Cevdet: Bir Şehidin Hikayesi" kitabı, Şule Yayınları tarafından okurla buluşturuldu.