Daha önce yaptığımız ve bu köşede açıkladığımız durum değerlendirmesinde her hangi bir değişiklik yoktur; Ülkemizin de bulunduğu bölgemiz hızla savaşa doğru gitmektedir. ABD, Suriye ve İran’da rejim değişikliği yaptırmak istemektedir. İran’ın nükleer silahlara sahip olmaya çalıştığı, Suriye’de demokrasi olmadığı, muhaliflere baskı yapıldığı bahanedir. Hama ve Humus gibi kentlerde her gün yüzlerce insanın öldürüldüğü, taş taş üstünde bırakılmadığı, işkence yapıldığı ve kızlara tecavüz edildiği yönündeki haberler Suriye’ye müdahalenin uluslararası ortamdaki toplumsal desteği içindir.
Türkiye’de ulusal basında özellikle Suriye konusunda haber olarak verilenlerin yüzde 90’nına asla inanmayın kalan yüzde 10’nuna da şüphe ile yaklaşın. Size iletilenler Batı basınından ve haber merkezlerinden aynen alınmaktadır. Bu haberler çok büyük bir oranda Suriye’de görevli olan casuslardan ve onların güdümündeki muhaliflerden alınmakta hatta bazılarına belli istihbarat merkezlerinde manipülasyona yönelik olarak montaj yapılmaktadır. Bunları nereden mi biliyoruz? 2003’de ki Irak savaşı öncesinde müdahaleye gerekçe olsun diye üretilen yalan belgelerden biliyoruz. Hatta savaş sonunda zamanın ABD Dışişleri Bakanı ‘’ Beni de aldattılar ‘’ diyerek özür dilemişti ama iş işten geçmişti.
Suriye’de özellikle son üç gündür hükümet güçleri ile muhalefet arasında Humus merkezli çatışmalar artmış durumda. Alınan haberlere göre İngiltere ve Katar’a ait Özel Harekat Birlikleri Şam’ın 160 Km. kuzeyinde bulunan 1,2 milyon nüfuslu Humus’da 4 ayrı yerde Harekat Merkezi ( Operation Center ) kurmuş muhalif harekatı ve dışardan gelen/gelecek desteği sevk ve idare etmektedir. Suriye adeta casus kaynamaktadır. Türkiye’den bile 49 istihbaratçı Suriye’de tutuklu, varın gerisini siz tahmin edin. Ayrıca Türk Kara Kuvvetlerine bağlı tugaylar sınır boyunca ve özellikle Hatay’ın güneyinde yoğun olmak üzere taarruz çıkış hattında konuşlandırılmış durumdadır.
Biliyorsunuz 5 Şubat 2012 tarihinde Başer Esad’ın çekilmesini içeren karar tasarısı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde Rusya ve Çin’in vetosuyla kabul edilmedi. Bu oylamadan bir gün önce ABD Başkanı Obama ‘’ Eğer Rusya, ABD, Avrupa ve Arap ülkelerinin Arap İsyanına ve Müslüman Kardeşlere olan desteğini engellerse Esad’ı iktidardan indirme gayretlerimizi iki katına çıkarırız. ‘’ demişti. Türkiye’nin çıkarlarını korumakla görevli Dışişleri Bakanı Davutoğlu bölgemizin çıkarına olmayan bu savaşın önünü kesmeye çalışan Rusya ve Çin için ‘’ Soğuk savaş mantığı ile hareket ediyorlar ‘’ diyor.
Burada savaş ABD için amaç değil sadece hedefe ulaşmak için başvurulacak araçlardan en sonuncusudur. Hedef her iki ülkede de rejim değişikliği sağlamaktır. Suriye ve İran’da sistem Türkiye’de ki gibi açık, örgütsüz, korunmasız, derinliği olmayan ve ekonomik tam bağımlı yapıda olsaydı çeşitli yönlendirmelerle tek kurşun atmadan bile rejim değişikliği yapılabilirdi. Ama değil!
Görüyorsunuz İran ve Suriye, baskılara, kışkırtıcılığa ve yaptırımlara karşın hala direniyor. ABD için başka seçenek kalmadı, her iki ülkeye de askeri müdahale yapacaktır. ABD’nin askeri müdahalesini engelleyebilmenin iki yolu vardı/var. Birincisi Türkiye-İran-Suriye birlikteliği ama bunun önü kesildi. Diğeri ise Rusya’nın, Suriye ve İran’a müdahaleyi engelleyebilmek için ne kadar savaşı göze alabildiği? Eğer ABD, Rusya’nın politik girişimleri ve her türlü desteği ötesinde bir riski göze alamayacağını değerlendirirse, Suriye’ye kısa zaman için de müdahale edecektir.
AKP Hükümeti Türkiye’nin Suriye ile ilişkilerini gayri ahlaki olarak bozarken Esad yönetiminin kısa süre içinde çözüleceği düşünmüştü. Hatırlarsınız 9 Eylül’de 15 gün süre tanımıştı. Fakat şimdi zor durumda! ABD bölgenin en güçlü ülkesi Türkiye’nin bazı Arap ve işbirlikçi körfez ülkeleri ile birlikte Suriye’ye müdahale etmesini istemektedir.
Pentagon’da ki muhtemelen plan şu şekildedir; Türk Silahlı Kuvvetleri muhaliflerin en yoğun olduğu Humus merkezli 100 Km çapında emniyetli bölge oluşturulması için operasyona başlayacak, bu tabiatıyla Suriye’nin karşı harekatını ve beraberinde NATO’nun 5.maddesi gereğince ABD ve NATO’nun sınırsız desteğine sahip olacaktır. Daha sonra bu bölgenin büyütülmesi, Akdeniz’e ve/veya Antakya’nın güneyine bağlayan insancıl emniyet koridorlarının tesisi harekatın şekline göre değişecektir.
AKP hükümeti durumun buraya geleceğini tahmin etmemişti.  Davutoğlu  ‘’yeni bir girişim başlattıklarını ‘’ söylüyor. ABD, Fransa ve İngiltere      ‘’ bunun yararı olmadığını ‘’ belirtiyor. Davutoğlu’na son direktifleri vermek için ABD’ye çağırdılar. Evet, hükümet savaşmak istemiyor ama kaçamıyor. Anımsar mısınız? ‘’ demokrasi yeri geldiğinde inilecek bir tramvaydır ‘’ demişlerdi.
Demokrasi tramvayını bilemem ama bu tramvaydan inemezsiniz. Buna bindiğiniz için iktidar oldunuz. Size muhalefet eden kurumları ve yurtseverleri yok ettiler veya etkisiz hale getirdiler. Bunları sizin karakaşınız ve karagözünüz için yapmadılar, kendi çıkarları için yaptılar. Ergenekon, Balyoz ve diğerleri işte bunlar içindi. Bu tramvaya binen eğer işe yaramaz ise aşağıya atılır.
Kalın sağlıcakla.