Geçen hafta cumartesi günü ( 3 Aralık 2011 ) Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Almanya ziyareti kapsamında Berlin Türk Evi’nde dernek temsilcileri ve yurttaşlarla bir toplantı yaptı. Toplantının konusu Almanya’da Türkleri hedef alan ırkçı saldırılardı.
Sayın Davutoğlu konuşması sırasında 2000 yılından beri öldürülen Türkler ile ilgili olarak ırkçı tehlikeye dikkat çekti ve bu cinayetlerin            ‘’ Almanya gibi disiplinli toplumsal ve siyasi yapıya sahip bir ülkede 10 yıl boyunca aydınlatılmamış olmasının vahim bir durum olduğunu ‘’ söyledi. Dışişleri Bakanımızın bu sözlerine katılmamak mümkün değil.
Fakat Sayın Davutoğlu Türkiye Gençlik Birliği ( TCB ) Almanya Genel Başkanı ve Berlin’de doktora öğrencisi olan Beyhan Yıldırım’ın sorduğu bir soru üzerine sakinliğini kaybeden ve sinirlendiğinde ‘’ Aslına rücu eden ‘’ bir insanın ancak yapabileceği bir yaklaşımla bakınız neler söylemiş.
‘’ Bundan 100 yıl önce Enver Bey ve Mustafa Kemal Bey, İtalyan işgaline karşı Libya’da mücadele ettiler. Ne yazık ki savaş kaybedildi. 100 yıl Kuzey Afrika’da yoktuk. Ama artık varız. Artık Türk Donanması uzun bir aradan sonra tekrar Orta Akdeniz’de! Söylediklerimin ne Yeni Osmanlıcılıkla, ne de büyük Ortadoğu Projesi ile bir ilgisi var. ‘’
Davutoğlu’ndan inciler devam ediyor; ‘’ Herkes bilsin. Biz Arap baharının takipçisiyiz. Biz Suriye dışındaki Suriyeliler ile de görüşüyoruz. Daha geçenlerde Hac’da Suriyeliler ile konuştum. Her şeyi Amerika’ya bağlamayın aşağılık kompleksinizi atın. ‘’
Değerli okurlar bu söylenenlerin neresinden bakarsanız bakınız savunulacak tarafı yoktur. Sayın Davutoğlu iyi bilmelidir ki, 100 yıl önce Mustafa Kemal ve silah arkadaşları emperyalist İtalyanlara karşı Müslümanların ve Libyalıların yanında olmuşlardır. Bundan tam 100 yıl sonra ise kendisi ve AKP’li arkadaşları yönetiminde ülkemiz Müslümanlara ve Libyalılara karşı emperyalistlerin yanında olmuşlar ve hatta ‘’ Kraldan çok kralcı ‘’ davranarak İtalyan Amiral emrine Libya açıklarına TBMM’den tezkerenin çıkmasını bile beklemeden tam 6 harp gemisi göndermişlerdir. İşin ahlaki boyutu bir yana maddi boyutunda ülkemiz ne kazanacak hep beraber göreceğiz. 
Hiçbir mücadele boşuna değildir. Tarih bunun tanığıdır. Mustafa Kemal ve arkadaşlarının Libya’da ve Osmanlı’nın diğer coğrafyalarında verdikleri mücadeleler, daha sonra emperyalizme karşı en büyük başkaldırış olan kurtuluş savaşında verilen savaşımın itici gücü, birikimi ve başarının mutlaka yakalanılacağına olan inancı olmuştur.
‘’ Türk Donanmasının uzun bir aradan sonra Orta Akdeniz’de ‘’ söylemi doğru değildir. 70’li, 80’li ve 90’lı yıllarda Türk Donanması hep oralardadır. 70’li yılların sonlarında Libya’ya harp gemileri satılmıştır. 70’li ve 80’li yıllarda Libya’nın Deniz Subayları Türkiye’de eğitilmişlerdir. Türk Harp Gemileri Libya limanlarında bulunmuşlar hatta harp gemilerinden inen silahlı merasim kıtalarıyla ( Başka hiçbir ülkeye bu ayrıcalık tanınmamıştır )  Trablusgarp’ta bulunan ünlü Türk Denizcisi Turgut Reis’in kabri ziyaret edilmiştir.
Libyalı bir sınıf arkadaşım anlatmıştı; ‘’ Kaddafi’nin 1974 Barış Harekatı sırasında Türkiye’ye karşılıksız verdiği yardımın arkasında Mustafa Kemal ve arkadaşlarının emperyalist İtalyanlara karşı verdiği desteğin sempatisi yatmaktadır. ‘’
Yine bir vesile ile bir araya geldiğim üst düzey Cezayirli bir bürokrat          ‘’ Hala unutamıyoruz ‘’ demişti. Biliyorsunuz 1958’de Menderes’in Başbakanlığı döneminde Türkiye, Birleşmiş Milletlerde Cezayir’in bağımsızlığı için yapılan oylamada çekimser kalarak dolaylı olarak işgalci güç Fransa’dan yana tavır koymuştur. Cezayirlinin unutamadığı bu işbirlikçilikti. Bizim de Arap çöllerinde yaşadığımız ihaneti unutamadığımız gibi.
Dışişleri bakanımızın ‘’ Stratejik Derinlik ‘’ kitabı kendisi inkar etse de buram buram ‘’ Yeni Osmanlıcılık ‘’ kokuyor. Ayrıca bu sadece benim fikrimde değil, dış dünyada da böyle değerlendirmişler. Wikileaks belgelerine bakarsanız ABD’nin diplomatları da böyle kıymetlendirmiş. Ayrıca kitapta gerek açık olarak gerekse satır aralarında, Tanzimatçı bakış açısını, Batı gözlüğünden bakan bir analiz yapısını, Batı projesi olan    ‘’ Medeniyetler ittifakına ‘’ olan inancı, Ilımlı İslam kavrayışını, Lozan’ı küçümseyici yaklaşımı görebilirsiniz. Ayrıca bu değerli çalışması ile bakanımızın, ABD’ye Büyük Ortadoğu Projesinin realizasyonu ile ilgili görev alınabileceğine yönelik mesaj gönderme endişesi taşıdığı gözlenmiştir. Tabi ki siz bu kitabı okuduğunuzda daha farklı bir değerlendirme yapabilirsiniz. Ona da saygı duyarım.
Buna rağmen Sayın Davutoğlu kendini başarılı olarak görebilir, buna hakkı vardır. Ama kendisini veya arkadaşlarını kıyaslayabileceği son kişidir Mustafa Kemal Atatürk. Yoksa Anadolu insanının kıyas kabul etmez karşılaştırmalarda söylediği söz, ‘’ Tırnağı bile olamaz ‘’ devreye girer.
Saygılar sunarım.