Geçtiğimiz Cuma’yı Cumartesi’ye bağlayan gece beklenen oldu ve ABD, İngiltere, Fransa veİsrail,Suriye’ye saldırdı. İngiltereve Fransa’nın bu saldırıdaki rolleri sembolikti. İsrailise saldırıya; istihbarat, elektronik harp ve siber güç desteği verdi. Ancak, Fransa’yı bundan sonraSuriyekonusunda daha aktif göreceğiz. Suriyeile olan tarihi bağları ve AB’nin lider ülkelerinden biri olması nedeniyle ABDonu bu işe bulaştırdı. Yalnız kalmamak ve AB’yi de işin içine çekebilmek için!

Öncelikle, bu saldırıyı kınıyorum ve lanetliyorum. Bu saldırının en ufak bir haklı gerekçesi yoktur. Saldırganlar tarafından kamuoyuna sunulan “kimyasal silah saldırısı”bahanesi tamamen uyduruktur. Savaşı kazanma aşamasında olan SuriyeYönetimi, kimyasal silah saldırısının kırmızıçizgi olduğunu bile bile niçin kullansın ki!

İnsanlığından Şüphe Ederim

Hiç şüphe yok ki; kimyasal silah saldırısının arkasında; Suriye’ye müdahale edilmesini isteyen güçler ve taşeronlar var. Ortadoğubölgesinin karışmasından, yangının büyümesinden ve istikrarsızlığın artmasından yana olanlar saldırıyı destekliyor. Saldırgan ülkeleri bir dereceye kadar anlayabiliyorum. Çünkü insanlıklarını ayaklar altına alıyor olsalar da bu saldırıdan çıkarları var. Ama bu işten hiçbir çıkarları olmadığı ve müteakip aşamalarda yaşamsal düzeyde zarar görecekleri halde destekleyenlerin zekâsından, aklıseliminden, sağduyusundan ve insanlığından şüphe ederim.

Eğer masum insanları katlettiği için bir ülkeye çağdaş dünya tarafından müdahale edilecekse; o ülkenin, Yemen’de katliamlar yapan Suudi Arabistanolması lazımdı! Aynen, tam 7 yıl önce Suriye’de vekâlet savaşı başladığında köşemizde yazdığımız ve ekranlarda anlattığımız gibi; “22 Arap ülkesi arasında demokrasi ve insan hakları kriterleri açısından en iyi durumda olan Suriye’de, en kötü durumda olan Suudi Arabistan’la işbirliği yapılarak, rejim değişikliği yapılmaya çalışılmaktadır.”

İslam’ın İtibarını Kurtardılar

Saadet Partisi’ni Suriyekonusundaki doğru duruşu ve daha önce de yanlış ittifak içinde yer almaması ile İslam’ın yaşadığımız topraklarda iktidarın her geçen gün aşındırdığı itibarını kurtardığı için kutlarım. Umarım, bu duruşları uzun soluklu olur!

Evet, Suriye’ye yapılan müdahaleden iki gün önce “Müdahalenin Eli Kulağında” başlıklı köşe yazımızda ne analiz yaptıysak, üç aşağı beş yukarı gerçekleşti. Bir okurum şöyle yazmış; “Geçen haftadan bugünü yazmışsınız. Ne yazmışsanız, tek tek hepsi oldu!..”

Esas Hedef; İran ve Rusya

Söylediğimiz gibi; müdahalenin hedefiBeşar Esad değildi. Cerrahi ve mahdut hedefli bir saldırıydı. Suriye’deki İranve Rus güçlerine bizzat saldırılmamasına rağmen, esas hedef İranve Rusyaidi! Bu saldırı aynı zamanda; İran’a karşı ekonomik, siyasi ve askeri alanda başlatılacak yeni adımların ilk kilometre taşıydı. Önümüzdeki günlerde ABD Başkanı Trump’ın İran’la olan nükleer anlaşmayı iptal edeceği artık kesin gibi! Hedef; İran’ın Suriyebaşta olmak üzere artan etkinliğini azaltmak, onu köşeye sıkıştırmak ve müdahaleye gerekçe oluşturabilecek hataya zorlamaktır.

Suriye’ye yönelik müdahalenin mahdut hedefli olarak gelişmesinde ve İran’a yönelik müdahaleye kadar gidebilecek sertleşmenin engellenmesinde, ABD Savunma Bakanı James Mattis önemli bir faktör. Mattisgörevden alınırsa veya görevi bırakmak zorunda kalırsa; bu bölgemiz için iyi bir haber olmayacak!

Müdahale Hedeflerine Ulaştı mı?

Suriye’ye yapılan müdahalenin diğer bir hedefi ise; Rusyave onun bölgede artan itibarıydı. Müdahale öncesinde Rusya; çok sert açıklamalar yapmasına, karşılık vereceğini ifade etmesine, çizdiği kırmızıçizgiler aşılmasına rağmen kınamaktan öteye gidemedi, kırmızıçizgisini geriye çekmek ve sınırlandırmak zorunda kaldı. Hatta operasyondan sonra, krizin artması beklenirken, Rusyageri adım attı ve Dışişleri Bakanı Lavrov;“Her türlü diyaloğa hazırız” dedi. Yani Rusya, alttan alıyor ve itidalli davranıyor.

Müdahale askeri olarak hedeflerine ulaştı mı? Bu konuda her iki taraf farklı şeyler söylüyor. Ruslar“Çoğunu düşürdük”diyor, Amerikalılarise “Füzelerimiz hedeflerini vurdu”diyor. Kim daha doğru söylüyor bilemem ama Amerikalıların zaten müdahaleden beklediği askeri bir hedef yoktu ki! Çünkü Suriye’nin yok edilecek kimyasal ve biyolojik silahları yoktu! Var olduğu iddiası, saldırmak için bahaneydi! Önemli olan; siyasi hedeflerdi!

Diğer Bir Hedef de Türkiye!

Haksız ve hukuksuz olan bu saldırıyı yapmış olmak, başlı başına müdahaleden beklenen siyasi hedeflerden biriydi. Bu saldırı ile ABD, hem aynı tür bahanelerle tekrar tekrar yapılabilecek diğer saldırıların önünü açıyor, hem de Suriye, İran, Rusya ve Türkiye’ye “Bölgeye müdahale etmek için gerekçeye ihtiyacım yok”mesajını vermeye çalışıyordu. Bu hareket, aynı zamanda “Suriye’de barış ancak benim liderliğimde olabilir”mesajını da vermeye yönelikti.

Suriye’ye yapılan müdahalenin hedeflerinden biri de Türkiye’yi Rusya ve İran bloğundan koparacak yol ayrımına doğru gitmeye zorlamaktı. Bu olabilir mi? Yakın zaman içinde göreceğiz.

Sedat Şenermen’in Nergiz Yayınları’ndan çıkan “Atatürk İslam ve Laiklik-Halifeliğin Kaldırılması-Cumhuriyet Döneminde Din Öğretimi ve Eğitimi”adlı kitabını okumanızı tavsiye ederim.