Rusya Devlet Başkanı Putin ile Başbakan Erdoğan’ın Petersburg’da yaptığı ortak basın toplantısında Suriye konusunda şu noktada bir araya geldiklerini görüyoruz:”Suriye halkı, iradesi ile Suriye’nin geleceğini tayin etmelidir.” Sonunda taraflarca, özellikle de Başbakan Erdoğan’ın bu ortak iradenin ortaya konulmasında belirli bir çizgiye geç de olsa gelmiş olması önemsenmelidir. Bu,aynı zamanda Suriye politikalarında bir yumuşama anlamına geliyor. 

                                               Bugün Esad’a karşı savaşanların dışarıdan ithal edilen Cihatçılar olduğunu görüyoruz. Eğer Suriye halkı, rejime karşı ayaklansa, Esad karşısında yer alsaydı, Suriye Devlet Başkanı’nın 2,5 yıldan bu yana ayakta kalması mümkün olmazdı. Bunu sadece biz değil, bütün Ortadoğu uzmanları söylüyor.   

                                                         ESAD GÜÇ KAZANIYOR

                                                 Suriye halkı, dışarıdan ithal edilen Cihatçılar değildir, bunun altını çizelim. Kaldı ki, cihatçıların akıl almaz uygulamaları, infazları Esat’a muhalefet edenleri bile Esad etrafında bütünleştirmiştir. Suriye’de iç çatışmalar sürdüğü müddetçe de bu ülkeye barışın gelmesi olası görülmüyor. Bu nedenle, öncelikle Esad’a karşı silahlandırılıp, ceplerine para konulanların önünün kesilmesi gerekiyor.    

                                                  Suriye’deki son duruma göz attığımızda ortaya çıkan tablo şöyle:

                                               Muhaliflerle rejim arasında devam eden çatışmalarda muhaliflerin, son aylarda cephe hatlarında mevzi kaybettiği ve sahada da durumun aleyhlerine işlemeye başladığı bildiriliyor.

                                                 Irak Şam İslam Devleti'nin (IŞİD) Azez kasabasını kontrolüne almasının ardından başlayan kuzeydeki gerginlik, tüm ülkeye yayılmış durumda. Kurtarılmış bölgelerde çıkan sorunlar nedeniyle ön cephe hatlarına yoğunlaşamayan muhalifler, büyük bir güç harcarayak kazandıkları bölgeleri kaybetmeye başladı. Suriye rejimi de özellikle Şam kırsalı, Halep, Humus ve Hama'ya büyük çapta operasyonlar düzenliyor.

                                                  Ortadoğu Uzmanı Lübnanlı Ali Hüseyin Bakeer, yaptığı açıklamada, "Suriye rejimi şu an Şam kırsalı, Humus ve Halep'te başarı sağlayabilmek, Suriye'nin dostlarının ve Ulusal Konsey'in Cenevre - 2 konferansında elini zayıflatmak için Hizbullah'ın ve Şii milislerin yardımıyla tüm gücünü kullanıyor" diyor.

                                                   RUSYA VE İRAN’IN DESTEĞİ TAM

                                                   Bu operasyonların arkasındaki silah ve lojistik desteğin İran ve Rusya tarafından sağlandığını vurgulayan Bakeer, aksi takdirde rejimin büyük çapta operasyon düzenleyebilecek gücünün kalmadığını, şu an bile ele geçirdiği bölgelerde kalıcı olup olmayacağının belli olmadığını sözlerine ekliyor.

                                                    Bu noktada şu gerçeği görmezden gelemeyiz:

                                                     Rusya ve İran, dış güçlere Suriye’yi yedirmeyeceklerini söylediler ve bugüne kadar da bu sözlerinin arkasın da durdular. Bizimkiler, Esad için “Birkaç aylık ömrü kaldı” derken bu gerçeği göremediler. Nitekim Petersburg’daki Putin-Erdoğan buluşmasında, Rusya Devlet Başkanı’nın Başbakan’a “Dış güçlere desteğinizi kesin” açıklaması da iki ülke arasındaki görüş ayrılığını bir kez daha ortaya koymuş oldu. 

                                                                Bazı Rus ve İran’lı uzman ve komutanların da Suriye’de Esad güçlerini yönlendirdikleri ve kazanılan mevzilerde etkili oldukları da biliniyor. Özetleyecek olursak, Esad’a Rusya ve İran’ın desteğinin tam olduğunu söyleyebiliriz. 

                                                            MUHALİFLER ZOR DURUMDA

                                                                Suriye’de muhalifler kan kaybediyor. El Nusra ve El Kaide’ye Türkiye’nin eskisi kadar destek vermediği de görülüyor. Amerika’nın bu konudaki tavrı Suudiler’e de geri adım attırdı. Kürt gruplar PYD ile Hizbullah’ın da Esad yanında yer alması ile Suriye’de işler tamamen tersine döndü. Şimdi Esad’ın öncelikli hedefi Cenevre-2 Konferansına elini güçlendirerek katılmak olacaktır. Şam ile Lazkiye arasındaki bağlantı bölgesini de tamamen ele geçirmek üzere olan Esad, Lübnan sınırındaki Humus’u da kontrolüne alarak bu şekilde daha önce kaybettiği bütün bölgelerde hâkimiyetini sağlamış olacaktır. 

                                                        Başbakan Erdoğan, gittiği her yerde Türkiye’de 600 binin üzerinde Suriyeli sığınmacının bulunduğunu, bunun büyük yük haline geldiğini söylüyor, yakınıyor. Bu bataktan kurtulmanın yolu, Suriye’de iç çatışmaların sona ermesinden geçiyor. Suriye halkının kendi geleceğini tayin etmesinden geçiyor. Bir an önce bunun sağlanması gerekmektedir. Putin ile Erdoğan’ın Petersburg buluşmasında ortak noktada buluştukları “Suriye halkı iradesi ile Suriye’nin geleceğini tayin etmelidir” açıklamasının hayata geçirilmesi en fazla Türkiye’yi rahatlatacaktır.