Soma faciasının üzerinden bir yıl geçti. Bu süre içinde Soma’da yaraların sarılacağı, işçilere yeni ufukların açılacağı söylendi. Hükümet olanlar “Gereken neyse o yapılacaktır” sözü verdi. Ancak, geçen süre içinde bu söylenenlerin yerine getirilmediğini görüyoruz.

Faciada 301 madenci hayatını kaybetmiş, 162 madenci yaralı kurtarılmış. Yaralılardan çokları şu anda iş göremeyecek durumda bulunuyor, ya da korku ve endişeden işine başlayamıyor, açıkça travma geçiriyor. 

Facianın yıldönümünden önce Soma’daydık. Bazı gözlemlerimiz oldu, sizlerle paylaşmak istedik.

Soma’daki yaşananlar ve acılar, herkesi kenetlemiş. Müthiş bir dayanışma var. 

Soma’da yaşanan facia, şu acı gerçekleri ortaya çıkarmıştı:

İş güvenliği yok denilecek kadar zayıf. Maden ocaklarında devletin denetimi ve sorumluluğu görülmüyor. Naylon sendikalar ortada cirit atıyor, işveren ile işbirliği yapıyor. Çalışma koşulları çağımıza uymuyor, insanlar adeta köle gibi çalışma koşullarına itiliyor. Madencilik sektörü tam bir rezaletler zinciri içinde bulunuyor. 

Facianın yaralarının sarılması için öncelikle ortaya çıkarılan yanlışların düzeltilmesi gerekir. Ancak, aradan geçen bir yıl içinde bunların hiç birine el atılmamış. Ölen öldüğü ile kalmış. Sağ kalanlar ise şu anda ya karın tokluğuna çalışıyor, ya işsiz, ya da daha önce kendilerine verilen “işsizlik maaşı” kesildiği için perişan durumdalar. 

Soma halkı yaşadıkları tramvayı atlatamamış, yaralarını saramamış. Yaşanan faciada çokları çocuklarını, eşlerini, babalarını yitirmiş. Herkesin acısı taze ve yaşananların da kolay kolay unutulacağını sanmıyoruz. 

Kazadan kurtulan bazı işçilerin şu sözlerinin altını çizelim. Bu sözler, Soma’da yaşanan acı gerçeklerin açık biçimde ortaya dökülmesidir, çaresizliktir, kaderi ile baş başa kalanların ortak sesidir:

“Keşke bizler de kazada ölseydik, sağ kalmasaydık. Hiç değilse kazada ölenler gibi ailelerimize para kalırdı, onların yaşamları sıkıntısız sürerdi.” 

Bu çaresizliği işçilerimize yaşatma hakkımız var mı? 

Şu anda Soma’da 12 bin işçinin 3 vardiya halinde madende çalışma yaptığı ifade ediliyor. Soma faciasından ardından madenlere inmeyi reddeden 2831 işçinin işten çıkarıldığını biliyoruz. Bazı Maden İş Sendikası Yöneticilerinin baskısı ile madenlere inmeyi kabul edenlerin işlerine devam ettiği de söyleniyor. 

Bu işçilerden bazıları ile görüştük. Söyledikleri özetle şöyle:

“Eğer madene inmeyi kabul etmezsek, işten çıkarılacağız, işimizden olacağız. Yapacak başka bir işimiz yok. Borcumuz var, evimizi çocuklarımızı geçindirmek durumundayız. Bugünkü şartlar altında çalışmayı biz de istemiyoruz ama buna kendimizi mecbur hissediyoruz. “

 Maden işçileri için Torba Yasa çıkarıldı. Yasada madencilerin çalışma saatleri azaltıldı, ancak işverenler kar oranlarını korumak için servis hizmetlerini kaldırmış. İşçiler gün yüzü görmeden yemeklerini ocaklarda yemek durumunda kalmışlar. 

Maden ocaklarındaki sıkıntılar giderilmediği gibi, daha da sıkıntılı durumların ortaya çıktığını söyleyenlerin sayısı da az değil. Kazada hayatını yitirenlerin yakınlarının sıkıntıları her hallerinden belli oluyor. Hiç kimse bugün yaşananlardan memnun değil. Hükümet olanların kendilerini sahipsiz bıraktığından yakınıyorlar. “Bizi yine işverenlerin kucağına attılar, işverenin istediği şartlarda çalışma olmazsa iş verilmiyor. Biz nasıl geçineceğiz, ne alıp, ne yiyeceğiz? Derdimizi sıkıntımızı kime anlatacağız? diyorlar. 

Soma’da yaşananların tepkilerinin seçim sandıklarına da yansıyacağı kesin. Ancak, bu acılı bölgemizde bugün siyaset dışı kalmak istiyoruz.

Soma’da maden kazasında yakınlarını yitirenlerin istekleri arasında yaraların hızla sarılması, suçluların adil yargılanması, iş koşullarının iyileştirilmesi geliyor. Özellikle facianın bir ”cinayet” olduğu söyleniyor. Asıl suçluların ellerini kollarını sallayarak dışarıda bulunduğu, halen devletin şemsiyesi altında yeni işler peşinde koştuğuna da dikkat çekiliyor. 

Meclis’te dört partiden, 17 milletvekilinin hazırladığı “Soma raporunda” yer alan tek bir öneri dahi dikkate alınmamıştı. Bütün bu gelişmeler Soma’da yaşayanlar üzerinde çok önemli izler bırakmış. Herkes öfkeli herkes burnundan soluyor, herkes yönetim kadrolarından şikâyetçi. 

Soma davasında kabul edilen iddianamede yer alan bilirkişi raporunda, kusurlar 20 başlıkta belirlenmiş bulunuyor. Buna göre sadece şirket yöneticileri değil, iş güvenliği uzmanlarıyla devlete bağlı Kömür İşletmeleri (TKİ) ve Ege Linyit (ELİ) de  kusurlu listelerinde yer alıyor. 

Soma için bu yazımızda yorum yapmaya gerek görmedik. Çünkü burada her şey açık seçik ortada görülüyor. Devlet, Soma’yı ve yaşananları çok iyi biliyor. Ne yapılması, nasıl bir önlem alınması gerektiği konusunda hazırlanan raporlar var. Konuyu titizlikle ve duyarlılıkla takip eden milletvekilleri, sivil toplum kuruluşları, gazeteciler bulunuyor. Buralardan raporlar ve uyarılar geliyor. 

Bizim temennimiz, sadece Soma’yı değil, toplumumuzu ilgilendiren bu konunun çözümünde bizi yönetenlerin daha duyarlı hareket ederek, kalıcı önlemleri alması ve kanayan bu yaraların bir an önce tedavi edilmesidir. Artık yeni Soma olayları yaşanmasın istiyoruz.