Berlin'de yapılan Urban Nation sokak festivalinden yeni dönen tanınmış bir sokak sanatçısı arkadaşım çok etkilenmiş olacak ki "Her şehirde, her duvarda mutlaka bir ROA olmalı" dedi.

Bu sözlerin üzerine, bu hafta Roa hakkında yazmak istedim sizlere.

Aynı duyguları paylaşıyorum arkadaşımla.

Berlin'de, Londra'da, Paris'de, Vitry'de, Belçika'da büyük hayranlıkla izledim Roa'nın eserlerini.

Kendisiyle Londra'da Stolen Space Galeri'de açılan sergisinde tanıştığımızda, Pera Müzesinde açılan Duvarların Dili sergisine katılacağını ve İstanbullular için bir de büyük duvar boyayacağını söylemişti.

Ancak Roa İstanbul'a gelip sergiye katılamadı...

Umarım İstanbullular için duvar boyama sözünde durur da dev boyutlu, siyah-beyaz, vahşi hayattan esinlendiği eserlerini İstanbullular da izleme şansı yakalar!

Roa diğer sokak sanatçılarının aksine tanınmak istemiyor. İnternet ile ilişkisi yok. Bildiğimiz bütün sosyal ağlardan uzak. Röportaj vermiyor. Hakkında yazılmış kitap ya da makale yok. Gerçek ismini bile onu yakından tanıyan dostlarından başkası bilmiyor. 

Çok az sergi açıyor ve bir çok sokak sanatçısının yaptığı gibi komisyon diye adlandırılan ücret karşılığı duvar boyamıyor. "Grafiti özgür sanat demek. Kurallardan arınmış, soyutlanmış yaratıcılık. Bunu para ya da kurum için yapmamalıyız" diyor.

Roa Sokak sanatı ve grafiti geleneğini yaşatmaya oldukça kararlı. Bu yüzden Avrupa'nın dışında YeniZelanda, Avustralya, Amerika, Kuzey Afrika'da da izleri var.

1976 yılında Belçika'da, Ghent şehrinde dünyaya gelmiş Roa. Seksenli yıllarda hiphop kültürü ve grafiti ile tanışmış. Arkeoloji ve antropolojiye ilgi duymuş. Hayvan kafatasları, kemikleri toplarmış. Bugün bu ilgisinin izlerini görüyoruz. Kafatası ve kemikleri kullanmayı seviyor eserlerinde.

Teknik olarak şablon, fırça, akrilik boya, spray boya kullanıyor. Eserleri siyah beyaz.

Bir özelliği de çok büyük eserler çalışıyor.

Bu kadar tanınmasına ve sevilmesine rağmen illegal bulunduğu zamanlar da oluyor. Ancak Roa bundan rahatsız değil. “Sokak sanatçısı iseniz eseriniz silinecek tabi" diyor, ancak onu sevenler eserlerini korumakta oldukça kararlı. Gönüllü sanat elçileri gibi çalışıyorlar.

İki yıl önce Londra'da yaptığı bir eser belediye tarafından illegal bulunup kaldırılması için karar çıkartılınca binanın sahibi ve mahalle sakinleri tarafından imza kampanyası başlatılıp karar durdurulmuştu. Bugün Hackney Road üzerinde bulunan dev tavşan lokal halk tarafından koruma altında.

İngiltere'nin devlet tiyatrosu National Theatre'ın da duvarını süslüyor bir diğer eseri. Bana "hala duruyor mu orda?" diye sorunca gülümsedim. Sanırım eserlerine nasıl değer verilip korunduğu konusunda biraz alçak gönüllü! Eserinin tiyatro tarafından yıllarca korunacağından eminim.

Londra'da yaşayanlar Southbank'de, Bricklane'de, Hackney Road'da, Dulwich'de eserlerini görebilirler. Arkadaşımın dediği gibi umarım her sehirde, her sokakta Roa eserleri görürüz bir gün!

Haftaya görüşünceye kadar sanatla kalın.