CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin kısa siyaset tarihine bakıldığında çok fazla "keşke" olduğunu ifade ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü: 

"Bunlar 'Olur da 10 yılda bir olur.' falan değil, neredeyse her gün oluyor. Bu, aynı zamanda tarihten ders almadığımızı da gösteriyor. Çünkü tarihten ders alabilseydik, hatalardan ders çıkarabilseydik, aynı yanlışları tekrar etmeseydik bugünkü konuma gelmezdik. Bugün geldiğimiz tabloya bakın. Erdal Bey bugünkü tabloyu görmedi, bilmiyor da. Yargıya bakın ne durumda? Schröder olmasa Büyükada'da toplantı yapanlar serbest bırakılmayacaktı. Adımız gibi eminiz. O, devreye giriyor çünkü ortada yargı yok. Hangi yargıdan söz ediyoruz? Kuşatılmış bir yargı. Medya... Hangi medyadan söz ediyoruz? Kuşatılmış bir medya. Üniversiteler... Hangi üniversitelerden söz ediyoruz? OHAL uygulamalarıyla darmadağın edilen üniversiteler. Bilime saygıdan söz ediyoruz. Hangi bilme saygı? Konuşan, üreten kişinin bulunduğu alandan dışlandığı bir süreci yaşıyoruz. Ama bütün bunlara rağmen asla ve asla karamsar olmaya hakkımız yok." 

Türkiye'nin çok zor koşullarda kurulduğunu, olmazın başarıldığını ve büyük bedeller ödendiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Biz, o günün koşullarına göre daha iyiyiz aslında, daha çok okuyanımız, yazanımız, çizenimiz var. Sorun, cesur olmakta. Daha cesur, daha kararlı, daha inatçı olacağız çünkü biz haklıyız." diye konuştu.

Kemal Kılıçdaroğlu, ülkeye demokrasiyi getirmek istediklerini ifade ederek, şunları söyledi:

"Düşünebiliyor musunuz, belediye başkanları ya görevden alınıyor veya istifaya zorlanıyor. Görevden alınan, atanan veya istifa eden belediye başkanlarının görev yaptığı kentlerde nüfusun aşağı yukarı yüzde 50'si oturuyor. Ya kararname ile görevden alıyor veya tehdit ediyor, şantajla 'İstifa edeceksin.' diyorlar. Nüfusun yüzde 50'si kendi seçtiği belediye başkanı tarafından yönetilmiyor. Demokrasiyi öneriyoruz, 'Buyurun bir an önce seçim yapalım, insanlar yeni belediye başkanlarını seçsinler veya siz aday göstermiyorsanız kendi partinizden başkasını aday gösterebilirsiniz.' Kazanan kim olur? Hepimiz oluruz. Kazanan kurum ne olur? Demokrasi kurumu olur. Dünyaya, 'Bakın nüfusun yüzde 50'si bir şekliyle kendi seçtiği belediye başkanı tarafından yönetilemiyor ama demokrasinin gereği olarak erken seçime gittik.' deriz. Korkuyorlar çünkü onlar demokrasiye inanmıyorlar. Demokrasiyi araç olarak kullanmak istiyorlar. İnsana saygıyı bilmiyorlar. Sabah, öğle, akşam 'Millet, millet, millet.' E hani millet? Kendisini millet olarak görüyor, kendisini toplumun yerine koyuyor. Herkes susacak, sadece o konuşacak. Herkes düşünmeyecek, sadece o düşünecek. İnsanı bir meta yerine koyan, mal yerine koyan bir siyaset anlayışı toplumda egemen olmaya başladı. Bu kültürü yıkacağız ve yıkmakta da kararlıyız. 2019'da benim tek isteğim var, kararlı ve namuslu durursak, demokrasiye sahip çıkarsak, her düşüncenin önündeki engelleri tümüyle kaldırırsak, biz bu saray diktasını yıkarız. Yıkmaya da kararlıyız, yıkacağız."