CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz'un yıldönümünde, darbe girişimi gecesinde yaşadıkları ve FETÖ ile mücadele konusundaki düşüncelerini Hürriyet’ten Hande Fırat’a anlattı.

Fetullah Gülen'in iadesi konusunda Türkiye'nin çok samimi davrandığını düşünmediğini belirten CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, FETÖ iddianamesinde geçen “üst akıl” tanımlamasını ise, “İddianamelerden birisinde üst akıldan söz ediliyor. Savcı, iddianamesinde ‘üst akıl' diyorsa ve bunun kim veya kimler olduğunu açıklamıyorsa bu bir hurafe. İddianamelerde hurafe olmaz” sözleriyle eleştirdi.

Darbe gecesi havaalanından kaçtığı iddialarını ciddiye almadığını kaydeden Kılıçdaroğlu, “Ne tünele sığındım, ne Marmaris'te gizlendim” dedi. Hayati Bey'in elini tutup, ‘Biz darbeye karşıyız' dedim” dedi.

İşte Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları:

“16 Temmuz günü İstanbul'da önemli dış politika yazarlarını davet ettiğimiz bir toplantı yapacaktık. Akşam 21.50 uçağıyla İstanbul'a gittik. Yanımda Hayati Yazıcı vardı. Uçak piste indikten sonra henüz daha kapıya yanaşmadan Okan bey (basın danışmanı) geldi, darbe olduğunu söyledi, cep telefonundan görüntüler gösterdi. Hayati Bey inanmak istemedi. O sırada Hayati Bey'in koruması da yanımıza geldi. Ben Hayati Bey'in elini tutup, ‘Biz darbeye karşıyız' dedim. VİP'e girdik. Hemen Ankara'ya dönmek istediğimizi söyledik. Uçakların kalkmadığını söylediler. ‘Sabiha Gökçen Havaalanı'ndan gidebilir miyiz' diye sorduğumuzda, Boğaziçi Köprüsü'nün tutulduğunu söylediler. Korumalar VİP'te oturmamızı söyledi. Bu arada derhal Binali Bey ile görüşmek istediğim talimatını verdim. Hemen ardından Bülent Tezcan'ı aradım, milletvekilleriyle konuştum. Onlara da Meclise gitmeleri talimatını verdim.”

“Nereye gidebileceğimiz tartışıldı. Korumalar dışarı çıktı, güvenliğimizi kontrol etmek için. Sonra gelip, ‘Bakırköy Belediye Başkanımızın evine gidebiliriz' dediler. Kapıda zırhlı bir araç varmış. Kimse konuşmadı onlarla. Orada kiminle konuşacaksınız ki zaten. Yok öyle bir şey. Bakırköy Belediye Başkanının evine gittik, hem gelişmeleri takip ettik, hem de telefon trafiğimiz sürdü. Israrla ulaşmaya çalıştığımız Binali Bey ile de o sırada telefonda görüştüm. İki kez TBMM Başkanı ile bir kez de Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş ile konuştum. Hepsine darbeye karşı olduğumuzu söyledim. Hızla kaleme alınmasını istediğim ‘darbeye karşı' olduğumuzu belirten açıklamamız da kamuoyuna ve basın kuruluşlarına duyuruldu. Televizyonlara da canlı telefon bağlantısı ile bağlanarak darbeye karşı olduğumuzu açıkladık.”

HİÇ BİR YERE SIĞINMADIM GİZLENMEDİM DE

“Ertesi gün Ankara'ya döndüğümde, Cumhurbaşkanı Erdoğan aradı, teşekkürlerini iletti, darbeye karşı olduğumuz için… Ne zaman ki, haksızlıklar ve demokrasiden ödün vermeler, demokrasiye karşı çıkmalar başladı biz buna itiraz ettik. İtiraz edince de bize yönelik havuz medyasından ve belli çevrelerden eleştiriler geldi. Bunlara gülerek bakıyorum, ciddiye de almıyorum. Ne tünele sığındım, ne Marmaris'te gizlendim. Herkesin gözlerinin önünde Bakırköy Belediye Başkanının evine gittim.”

HALKIN VE SARAYIN 15 TEMMUZ'U AYRI

“İki tane 15 Temmuz var. Biri halkın 15 Temmuz'u. Ona sonuna kadar bağlıyız. Halk gerçekten bir destan yazmıştır. İkincisi ise sarayın 15 Temmuz'u. 15 Temmuz darbe girişiminden, ortam ve atmosferden yararlanılarak, 20 Temmuz'da bir sivil darbe yapmış olmasıdır. Bilinen, önlenmeyen, sonuçlarından yararlanılan darbeye kontrollü darbe diyoruz. Biliniyor muydu, evet. Önlenmedi mi, evet önlenmedi. Sonuçlarından yararlanıldı mı, evet yararlanıldı. Hiç kimse unutmasın, Adil Öksüz olayını ilk dile getiren benim; hala bir muammadır. MİT'in Meclis'e gönderdiği yazıda var. Binbaşı O.K. darbe yapılacağını zaten söylüyor, MİT'e söylüyor. Şu sorunun cevabı alınmış değil. O.K. MİT'te darbe yapılacağını söylüyor. Darbe yapılacağı Genelkurmay'a bildirildi mi, bildirilmedi mi bu belli değil. Parlamentoda kurulan 15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu'nda görev yaptırılmadı. 15 Temmuz darbe girişiminin bilinmeyenlerinin öğrenilmesini istemiyorlar. Siyasi ayağı bugüne kadar ortaya çıkmadı. FETÖ, darbe girişimi soruşturmasını en sağlıklı şekilde yürüten cumhuriyet başsavcılığının ekibi görevden alınıyor. O.K.'ya soruyor savcı, ‘Bir darbe olasılığından söz ettin mi?'. ‘Evet, söz ettim. Adım kadar eminim' diyor. Aynı ekip, O.K.'nın ifadesini ikinci kez almak istiyor. O.K., MİT kadrosuna alınıyor ve ikinci kez ifadesi alınmıyor. Bu soruların cevabı ortaya çıkmadan 249 şehidin kanı yerde kalır ve gazilerin.”

BYLOCK LİSTESİ MUAMMASI

“Siyasi ayak ortaya çıkarsa, Türkiye'nin devletteki bütün temel kadrolarına kimin, cemaatçileri hangi gerekçeyle yerleştirdikleri, 2004'teki MGK kararına kimin hangi gerekçeyle uymadığı, gözardı ettiği ve bunun politik riskini üstlendiği ortaya çıkar. MİT, TBMM'ye gönderdiği yazıda, ‘Biz ByLock listelerini ilgili kurumlara ve savcılıklara gönderdik' diye bir ifadesi var. Tamamını gönderiyorlarsa, ByLock listeleri niçin açıklanmıyor?

“BÜTÜN VERİLEN HÜKÜMETİN ELİNDE”

“FETÖ tehlikesinin olduğu kanısında değilim ama Yurtta Sulh Konseyi, kimin nerelere atanacağı konusundaki bilgilerin ortaya bilinçli olarak çıkarılmadığını düşünüyorum. Bütün veriler hükümetin elinde ama bunlar savcılıklara intikal etmiyor. Darbenin ana aktörleri kim, belli değil. Devletin başına kim gelecek, başbakan, bakanlar kim olacak? Bunlar niçin, hangi gerekçeyle açıklanmıyor? 20 Temmuz'da OHAL'i getirdiler ve parlamentonun iradesini elinden aldılar. Gazi Meclis değil artık, başka bir meclis.

“KATAR KATAR FETÖ’NÜN ELİNİ ÖPENLER…”

“FETÖ ile ilgili mücadeleyi en güçlü en sağlıklı şekilde yapan parti biziz. Biz buna 15 Temmuz öncesi F Tipi yapılanma diyorduk. 2010 referandumundan sonra ‘Yargıtay'a 160 militan atadınız' dedim o zaman da bizi suçluyorlardı. Balyoz, Ergenekon davalarında ordunun ne hale sokulduğunu hep gördük, eleştirdik. Devletin kozmik odalarını, F Tipi yapılanmaya, FETÖ'ye kim teslim etti? Devletin kozmik odasını eğer siz FETÖ'ye teslim etmişseniz, sizin yatacak yeriniz yoktur. Kozmik oda, bir devletin ‘harim-i ismeti'dir (kutsal, korunacak yer). Siz FETÖ'ye devletin harim-i ismetini teslim ettiniz. Şimdi kalkmışlar, beni suçluyorlar. FETÖ'yle mücadele ediyorlar. Benim külahıma anlatsınlar. Darbe girişiminin bütün ayrıntıları kamuoyunun önüne koyulmalı. Bütün yargılamalar televizyonlardan canlı verilmeli. Katar katar FETÖ'ye, Pensilvanya'ya gidip el etek öpenler tamamen siyasetin ve bürokrasinin de dışına çıkarılmalı. ‘Ne istediniz de vermedik' diyenlerin, FETÖ terör örgütüne neleri verdiklerini kamuoyuna açıklamaları gerekir.

SAMİMİ DAVRANDIĞINI DÜŞÜNMÜYORUM

“Fethullah Gülen'in iadesi konusunda Türkiye'nin çok samimi davrandığını düşünmüyorum. 100'e yakın dosya gönderilmiş Fethullah Gülen'in iadesiyle ilgili. 100'e yakın dosyayı gönderiyorsanız, ‘bize gönderme' anlamına gelir. Darbe, darbe girişimi, failler belli. Bir dosya gönderirsiniz ve ‘bana bunu teslim et' dersiniz.”

ÜST AKIL SARAYDA OTURUYOR

“FETÖ darbe girişimini soruşturan savcılardan dosyalar alındıktan sonra başkalarına verildi. Başka savcılar, FETÖ iddianamesini önce Adalet Bakanlığı'na sundular, mahkemeye değil. Adalet Bakanlığı gördü, bazı değişiklikler yaptı, bazı şeyleri çıkardı sonra dedi ki, ‘Bunu götürüp mahkemeye verebilirsiniz.' Adalet Bakanı neyi çıkardı? O iddianamelerden birisinde üst akıldan söz ediyor. O üst akıl kim? Savcı, iddianamesinde ‘üst akıl' diyorsa ve bunun kim veya kimler olduğunu açıklamıyorsa bu bir hurafe. İddianamelerde hurafe olmaz. Bir üst akıl varsa kim bunlar, açıklayacaksın. Benim bildiğim bir üst akıl var, Saray'da oturuyor. Çünkü diğerlerinin tamamı aklını oraya kiraya vermiş zaten.”

1980 İLE KARŞILAŞTIRSINLAR

“Adalet Yürüyüşü sonrasında aynı politikalarımızı sürdüreceğiz. Her ortamda koşullar ne olursa olsun halka doğruları söyleyeceğiz. Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekillerinden bir istirhamım var. 20 Temmuz sivil darbe sonrası ortaya çıkan tabloyla, 12 Eylül 1980 sonrası ortaya çıkan tabloyu karşılaştırsınlar. Çok büyük benzerlikler görecekler.

Kaynak: Sözcü