CHP'li Engin Altay, bu kararın insanların hayatını zora soktuğunu vurgulayarak şunları söyledi: “CHP olarak bu krizle ilgili önce büyük bir sağduyu çağrımız var. Hem AK Parti yöneticilerine, hükümete, Cumhurbaşkanına hem şüphesiz bu muameleyi bize reva gören ABD’ye de aynı sağduyu çağrımızı yapmak durumundayız. Basiretsiz, düzeysiz, uçuk, maceracı dış politika Türkiye’de iş adamından öğrencisine, sporcusundan politikacısına herkesin hayatını biraz daha zora sokmakta. Türkiye’ye Somali, Yemen, İran, Libya, Kamboçya gibi ülkelerle o ülkelere yapılan muamelenin -o ülkeleri de küçümsemiyorum- aynısının yapılması Türkiye için vahim bir durumdur. Ama milletimizin gururunu kıran, itibarını aşağılayan bir durumdur.  ABD’nin bu tutumu şüphesiz kabul edilemez. Bu Türkiye-Amerikan ilişkilerinde bir dip nokta ve tarihsel kırılmalıdır. Bu karar İstanbul Başkonsolosluğu’ndaki bir yerel çalışanın tutuklanmasıyla mı ilgilidir yoksa Türkiye’nin Ortadoğu politikalarında Irak ve Suriye başta olmak üzere Rusya ve İran ile denge politikaları gözetilmeden sürdürülen hamlelerin ve bundan duyulan rahatsızlığı sonucu mudur? Bu konuda hükümetin aziz milletimize bir izahat vermesi lazım. Ama tekrar söylemek lazım, her ne sebeple olursa olsun kararın kabul edilmesi mümkün değildir.”

Hükümete önemli çağrı

Engin Altay, İdlib’e Türk askerinin girmesine ilişkin şu değerlendirmede bulundu: “Türkiye kendi güvenliği için bugün ve yarın geleceğimizin güvenliği için çok sıcak günlerin yaşandığı bölgenin önemli stratejik ülkesi olarak şüphesiz belirli tedbirleri almalıdır. Ama bunu yaparken dikkat edilmesi gereken ve hesaplanarak atılması gereken adımlar vardır. Geldiğimiz noktaya bakın; düne kadar devirmek istediğimiz Esad ile güya orada İdlib’de cihatçılara karşı Türk askeri savaşa çıkıyor. İdlib’de bizdeki bilgilere göre 25 bin silahlı cihatçı terörist var. Bir milyonu aşkın da sivil var. Astana pazarlığı şu: İdlib’i bir çember gibi düşünün. Rusya, İran çemberin dışında olacak bizim askerimiz İdlib’de kimi cihatçılara karşı aslında adı milli ordu olan ama içinde cihatçı unsurları barındıran kimi cihatçılarla orada iş tutup savaş yapacak. Rusya, İran dışarıda, Suriye Merkezi Hükümetinin ordusu dışarıda. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin askerleri orada muharip güç olarak kullanılacak. Hatırlarsanız Fırat Kalkanı’nda da ‘Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) savaşacak, biz uzaktan top atışıyla destek vereceğiz’ diye başlanan süreçte ÖSO’nun nicelik olarak 3-4 katı TSK mensubu aktif olarak Fırat Kalkanı’nda çatışmanın içinde kaldı. Ve sonuçta TSK bu milletin bekası için şüphesiz her türlü tehdide karşı üstün becerileriyle bu milleti koruyacak güç ve kapasitedir. Ama İdlib’de Türkiye’ye yönelik büyük bir tehdit olan cihatçıları Suriye ordusunu, Rus ve İran askerini dışarıda tutarak sadece TSK’ya temizletmek çok da akla yatkın gelmemektedir. Hemen bunun peşine Afrin hayalleri kurulmasını da anlamış değiliz. Yani ‘İdlib’i temizleyip oradan Afrin’e de gideriz’ naralarını savaş çığırtkanlığı olarak değerlendirmek de mümkündür. İdlib’i temizleyeceğiz, devirmek istediğimiz Esad’a teslim edeceğiz. AK Parti’nin dış politikada geldiği ucube noktanın bir başka örneği de burada ortaya çıkıyor. Türk halkı AK Parti’nin yanlış Suriye politikalarının bedelini ağır ve kanlı bir şekilde ödemeye devam edecek. İdlib Hatay sınırımızda, Türkiye’ye en yakın coğrafyada çok sayıda cihatçı teröristi barındıran bir bölgedir. Bu cihatçıların Türkiye içinde çok sayıda bağlantıları vardır. İdlib sürecinde Türk askeri İdlib’de cihatçı teröristlerle savaşırken Türkiye içerisindeki cihatçıların refleksiyle ilgili de şimdiden hükümeti tedbir ve önlem almaya çağırıyoruz.”