AVRUPA- 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrası Türk makamları tarafından darbe girişiminden sorumlu terör örgütü olarak tanımlanan FETÖ yapılanmasının ortadan kaldırılması ve Türkiye’de gerçekleştirilen terör saldırılarının ardından terörle mücadelenin desteklenmesi için başlatılan olağanüstü hal (OHAL)uygulaması devam etmektedir. AB darbe girişimini hızla ve şiddetle kınamış; Türkiye’nin demokratik kurumlarına tam desteğini yinelemiş ve ciddi tehlikeler karşısında Türkiye’nin hızlı ve orantılı bir şekilde meşru müdafaa hakkını tanımıştır. Ancak darbe girişimi sonrası OHAL kapsamında gerçekleştirilen operasyonların geniş kapsamı, kitlesel niteliği ve alınan tedbirlerin orantısızlığı ciddi endişe kaynağı olmaya devametmektedir. Türkiye OHAL uygulamasını gecikme olmadan kaldırmalıdır.

OHAL döneminde kabul edilen 31 Kanun Hükmünde Kararnamenin (KHK) önemli zafiyetleribulunmaktadır; Parlamento’nun etkili denetimine tabi tutulmamışlardır. KHK’lar uzun süredir yargının denetimine açılmamıştır ve Anayasa Mahkemesi’nin KHK’lara ilişkin bir hükmü bulunmamaktadır. KHK’lar ifade özgürlüğü, toplanma özgürlüğü ve usul hakları dahil olmak üzere bazı sivil ve siyasi özgürlüklere kısıtlama getirmektedir. Aynı zamanda OHAL kaldırıldıktan sonra da geçerliliklerinikoruyacak önemli temel düzenlemeler üzerinde değişikliklere yol açmıştır.

OHAL’in ilan edilmesinden bu yana 150 binin üzerinde kişi gözaltına alınmış, bu kişilerden 78 bini tutuklanmış, 110 bin devlet memuru görevinden uzaklaştırılmış, bu kişilerden 3.600 kişi KHK’laruyarınca olmak üzere toplam 40 bini görevine iade edilmiştir.

Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu çalışmalarına başlamış ve 107 bin dosya kabul etmiştir. Komisyon Aralık 2017’de dosyaları sonuçlandırmaya başlamış ve sınırlı sayıda başvuruya ilişkin mağduriyetin giderilmesi yönünde hükme varmıştır. Komisyon kararlarına karşı yargı yoluna başvurulabilmektedir. Söz konusu Komisyon, OHAL tedbirleri nedeniyle mağduriyete uğrayan kişiler için etkili ve saydam bir tazmin mekanizması haline gelmelidir.

Bazı gelişmeler Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) açısından etkili iç hukuk yolu oluşturma kapasitesini zayıflatmıştır. Başka davalara örnek oluşturacak nitelikte bir davada AnayasaMahkemesi’nin (AYM) kararı alt mahkeme tarafından uygulanmamış; takiben AYM’nin sanıklardan birine ilişkin ikinci kararı alt mahkeme tarafından uygulanmıştır. İnsan hakları savunucuları da dahil olmak üzere kamuoyunca tanınan kişilerin konu olduğu savunma makamı lehine alınan birden fazla karar, aynı mahkeme ya da başka mahkemelerce – kimi zaman yürütmeden gelen yorumlarsonrasında- bozulmuştur.

Avrupa Konseyi’nin temel önerileri henüz ele alınmamıştır. Suistimal iddiaları bireysel temelde ve saydam prosedürlerle ele alınmalıdır. Bireylerin cezai sorumluluğu güçler ayrılığına tam bağlılık, yargının tam bağımsızlığı ve her bireyin adil yargılanma hakkının temini ile belirlenebilir. Türkiye OHAL uygulamasını gecikme olmadan kaldırmalıdır.

Nisan 2017’de gerçekleştirilen referandumda Cumhurbaşkanlığı sistemini getiren Anayasa değişiklikleri yakın farkla çoğunluk tarafından kabul edilmiştir. Venedik Komisyonu Anayasa değişikliklerinin denge-denetim alanında yetersiz olduğu ve yasama ve yürütme arasında güçler ayrılığını tehlikeye attığını değerlendirmiştir. Referandum süreci OHAL’in olumsuz etkileri, seçimlerin bütünlüğünün sağlanmasına yönelik güvencelerin zayıflaması ve seçim kampanyalarında eşit şartların sağlanamamasına ilişkin ciddi endişelere sebep olmuştur.

KHK’ların olağan yasama prosedürleri ile düzenlenmesi gereken konuları da ele alması sonucu OHALaltında Parlamento’nun yasama organı olarak temel işlevi kısıtlanmıştır. Artan siyasi anlaşmazlıklar ilesiyasi partiler arasında diyalog için alan daralmıştır.

Mayıs 2016’da milletvekili dokunulmazlıklarının bir kereliğine kaldırılması kararı sonrası birçok sayıda HDP üyesi tutuklanmış; on üyenin milletvekilliği düşürülmüştür.

Olağanüstü hal kararnameleri ile bazı yetkilerin Cumhurbaşkanlığına aktarılması sonucuCumhurbaşkanı makamının yürütme üzerindeki etkisi artmıştır. Belediye yöneticilerinin ve seçilmiştemsilcilerin yerine kayyum atanması yerel demokraside önemli bir zayıflamaya sebep olmuştur.

İnsan hakları savunucuları da dahil olmak üzere yüksek sayıda tutuklama, gösteri ve benzertoplantılara yönelik yasaklar ile sivil toplum üzerinde baskı artmıştır. Bu durum temel hak ve özgürlükleralanının hızla daralmasına yol açmaktadır. Hak temelli pek çok kuruluş OHAL tedbirleri kapsamında kapalı tutulmaktadır ve müsadereye ilişkin çözüm üretmeye yeterli etkinlikte iç hukuk yolu henüz bulunmamaktadır.

Hükümet sivil-asker ilişkilerini düzenleyen yasal çerçevede değişiklik gerçekleştirmiş, yürütmenin ordu üzerindeki yetkileri önemli oranda artmış; böylece sivil denetim güçlendirilmiştir. Anayasa değişiklikleri kapsamında yüksek askeri mahkemeler kapatılmıştır. Ordu ve istihbarat birimlerinin Parlamento karşısında hesap verebilirliği zayıf olmaya devam etmektedir.

Güneydoğu’daki durum süregelen ciddi sorunlar arasında olmaya devam etmiştir. Kötüleşen güvenlik durumu kısmi olarak kırsal bölgelere kaymıştır. AB terör örgütleri listesinde bulunan PKK’nın terör eylemlerine karşı Hükümet güvenlik operasyonlarını sürdürmüştür. Terörle mücadele devletin meşru hakkı olmakla birlikte, terörle mücadelenin hukukun üstünlüğü, insan hakları ve temel özgürlüklerle uyum içerisinde sürdürülmesi de devletin sorumluluğundadır. Terörle mücadele tedbirleri orantılı olmalıdır. Hükümetin Güneydoğu’da zarar gören bölgelerin yeniden inşası için yatırım planıçerçevesinde binlerce konut inşa edilmektedir; ancak yerinden edilmiş kişilerin henüz çok azının zararları tazmin edilmiştir. Barışçıl ve sürdürülebilir çözüm için gerekli olan güvenilir siyasi sürecindevamına yönelik gelişme olmamıştır.

Daha açık bir yönetim ve e-devlet kullanımı alanlarında güçlü bir taahhütle kamu idaresi reformu alanında Türkiye’nin hazırlığı orta düzeyde bulunmaktadır. Kamu hizmeti, insan kaynakları yönetimi, idarenin hesap verebilirliği ve idari konularda adalet ve tazmin talebi alanlarında önemli gerilemeler olmuştur. Büyük ölçekli işten çıkarmalar konusunda saydam ve etkili çözüm bulunmalıdır.

Yargı sisteminin AB ile uyumunda hazırlık düzeyi başlangıç aşamasındadır. Geçtiğimiz yıl içerisinde özellikle yargının bağımsızlığı açısından daha fazla geriye gidiş olmuştur. Hakimler ve Savcılar YüksekKurulu’nu (HSYK) düzenleyen Anayasa değişiklikleri yürürlüğe girmiş ve HSYK’nın yürütmeden bağımsız olması hususunu daha da zayıflatmıştır. HSYK, çok sayıda hâkim ve savcının görevden alınması ve tayininde etkili olmaya devam etmiştir. Hâkim ve savcıların işe alınmasında ve terfilerdenesnel, liyakate dayalı, yeknesak ve önceden belirlenmiş kıstasların eksikliğiyle ilgili kaygıları gidermek için çaba gösterilmemiştir.

Yolsuzlukla mücadele alanında bazı hazırlıklar gerçekleştirilmiştir ancak, son dönemde ilerlemekaydedilmemiştir. Yüksek profilli yolsuzluk davalarının soruşturma ve kovuşturmasında yürütmeninetkili olmasına olanak sağlayan yasal ve kurumsal çerçevenin uluslararası standartlarla daha fazla uyumlaştırılması gerekmektedir. Özellikle üst düzey yolsuzluk davaları başta olmak üzere, yolsuzluk davalarının soruşturulması, takibatı ve cezalandırılması alanlarında yeterli sonuç kaydedilmemiştir. Kamu makamlarının çalışmalarında hesap verebilirlik ve şeffaflığın güçlendirilmesinde ilerleme kaydedilmemiştir.

Yolsuzlukla mücadele için partiler arası uzlaşı ve güçlü siyasi kararlılık gerekmektedir. Avrupa KonseyiYolsuzluğa Karşı Ülkeler Grubu’nun (GRECO) önerilerinin neredeyse tümünün takibi gereklidir. Yolsuzluk birçok alanda yaygındır ve ciddi bir sorun olmaya devam etmektedir. Yolsuzluk algısı yüksekseyretmektedir.

Örgütlü suçlarla mücadele alanında uyum çalışmaları belirli bir seviyeye ulaşmıştır; son dönemde yeni stratejinin benimsenmesi ve kurumsal kapasite geliştirilmesi ile ek ilerleme sağlanmıştır. Siber suçlar,varlıklara el konulması ve tanık koruma konularındaki yasal mevzuatın iyileştirilmesi gereklidir.

Yürürlüğe konulan veri koruma yasası henüz AB standartlarına uygun değildir.

Mali soruşturmaların kullanımı yetersiz seviyededir. Varlıkların ihtiyaten dondurulması nadiren

uygulanmaktadır, müsadere edilen varlıklar düşük seviyededir.

Terörle mücadele alanında, terörün finansmanı konusunda kapsamlı bir yasal çerçeve mevcuttur. CezaYasası ve Terörle Mücadele Yasası, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadı ile uyumlu halegetirilmelidir. Uygulamada orantılılık ilkesi gözetilmelidir.

Türkiye sığınma ve göç politikası alanında iyi bir ilerleme kaydetmiş ve Mart 2016 tarihli AB-TürkiyeBildirgesi'nin uygulanmasına bağlı kalmıştır.

Vize Serbestleştirmesi Yol Haritası’nın uygulanmasına ilişkin olarak Türkiye Şubat ayı başında ABKomisyonu'na kalan 7 kriteri nasıl yerine getireceğine dair bir çalışma planı sunmuştur. AB Komisyonu Türkiye’nin önerilerini incelemeyi sürdürmektedir. Takiben Türk makamlarıyla istişare gerçekleştirilecektir.

Yasalar insan hakları ve temel haklara saygının güvence altına alınmasına dair genel hükümleriiçermektedir ancak, bu yasalar bir dizi Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile zayıflatılmıştır.

İfade özgürlüğü konusunda ciddi anlamda geriye gidiş devam etmiştir. Türkiye'nin bu alandakihazırlıkları başlangıç aşamasındadır. Medya, akademi ve diğer kesimlerden gelen birçok eleştiriye rağmen OHAL çerçevesindeki eylemlerin kapsamı, orantılılık ilkesine aykırı olarak genişletilmiştir. Halihazırda 150’den fazlası gözaltında tutulmakta olan gazetecilere, insan hakları savunucularına, yazarlar ya da sosyal medya kullanıcılarına yönelik ceza davaları, basın kartı iptalleri, çok sayıda medya kuruluşunun kapatılması ya da yönetilmesi için kayyum atanması ciddi endişeye yol açmaktadır. Bu eylemlerin çoğunluğu, özellikle ulusal güvenlik ve terörle mücadele hükümleri temelinde hukukunseçici ve keyfi uygulanmasına dayanmaktadır. Internet yasası ve genel yasal çerçeve mahkeme kararı olmadan online içeriğe erişimin yasaklanmasını mümkün kılmaya devam etmektedir.

Toplanma hakkı, örgütlenme özgürlüğü, usul ve mülkiyet hakları alanlarında ciddi gerileme mevcuttur. Yasalar ve uygulama açısından toplanma özgürlüğü aşırı derecede kısıtlı olmaya devam etmektedir.

OHAL kapsamında alınan tedbirler gözaltındaki kişileri istismardan koruyan önlemleri de kaldırarak, kötü muamele ve işkence iddialarının arttığı bir ortamda işlenen suçların cezasız kalması riskini artırmıştır. KHK’lar savunma hakkı da dahil olmak üzere usul haklarına ilave kısıtlamalar getirmiştir. Yargı bağımsızlığının zayıflatılmış olduğu bir ortamda, insan hakları ve özgürlüklerden sorumlu kamu kurumlarının sınırlı yetkiye sahip olması ve sorumlulukların farklı kurumlara dağıtılmış olması nedeniyle temel hakların uygulanmasına ilişkin kısıtlamalar mevcuttur.

Aşırı yoksulluk ve temel ihtiyaçlar alanındaki eksiklikler Türkiye'deki Romanlar arasında yaygın olmayadevam etmektedir. Sosyo-ekonomik olarak en zayıf konumdaki gruplar ve azınlıklara mensup kişilerin hakları korunmalıdır.

Cinsiyet temelli şiddet, ayrımcılık, azınlıklara yönelik nefret söylemi, nefret suçu ve LGBTİ bireylere yönelik insan hakları ihlalleri ciddi bir endişe konusu olmaya devam etmektedir.

Türkiye, Kıbrıs’ta iki toplumun liderleri arasında barış görüşmeleri ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ve Özel Danışmanı’nın çabalarına desteğini ifade etmiştir. Ocak 2017’de Cenevre’de ve Temmuz 2017’de Crans-Montana’da toplanan Kıbrıs konulu Konferans anlaşmaya varılamadan sona ermiştir.

Türkiye, Aralık 2006 ve Aralık 2010 Konsey kararları uyarınca (sekiz başlığın müzakerelere açılmaması kararları dâhilindedir) Ek Protokol’den doğan yükümlülüklerini yerine getirme konusunda hiçbir ilerleme kaydetmemiş ve doğrudan ulaşım hatlarındaki kısıtlamalar dâhil olmak üzere malların serbest dolaşımı önündeki engelleri kaldırmamıştır. Türkiye, G. Kıbrıs ile ikili ilişkilerini normalleştirme yönünde bir ilerleme kaydetmemiştir.

Göç konusunda Yunanistan ve Bulgaristan ile işbirliği daha da yoğunlaşmıştır. Ancak Ege Denizi veDoğu Akdeniz’de yaşanan gerilimler, iyi komşuluk ilişkilerini zedelemektedir; bölgesel istikrar vegüvenliği zayıflatmaktadır. Birden fazla üye ülkeyle ikili ilişkiler zaman zaman sert ve kabul edilemez söylemler de dâhil olmak üzere kötüye gitmiştir. Mart 2018’de AB Konseyi, Türkiye’nin Doğu Akdeniz ve Ege Denizi’ndeki eylemlerini kınamıştır. Türkiye’nin AB üyeleriyle ilişkilerini normalleştirmesi ve iyi komşuluk ilişkileri içinde bulunması yükümlülüğü hatırlatılmıştır. Türkiye’de gözaltında bulunan iki Yunan askeri de dâhil olmak üzere bazı AB vatandaşlarının tutukluluk sürelerinin devam etmesinin endişe verici olduğu belirtilmiştir. Tüm konuların üye ülkelerle hızlı ve yapıcı diyalog içerisinde çözümlenmesi çağrısı yapılmıştır.

Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Anlaşması ile uyum içerisinde kayıtsız şartsız iyi komşuluk ilişkileri ve gerektiğinde Uluslararası Adalet Divanı’na başvurulması da dâhil sorunların barışçıl çözümüne bağlılıkgöstermesi gerekmektedir. AB bu kapsamda AB üye ülkelerine yönelik olumsuz sonuçlar doğurabilecek her türlü tehdit ve eylemden kaçınılmasını teşvik etmektedir.

Türkiye ekonomisi oldukça gelişmiştir ve işleyen bir piyasa ekonomisi olarak görülmektedir.

Hükümetin teşvik tedbirleri ile desteklenen ekonomi, 2016 darbe girişiminin ardından gözlenen daralma sonrasında toparlanmayı başarmıştır ve 2017'de güçlü bir büyüme kaydedilmiştir. Bununla birlikte yüksek büyüme önemli makroekonomik dengesizlikleri beraberinde getirmiştir; cari açık yüksekseyretmeye devam ederek, 2017 yılı sonuna doğru artış göstermiş ve bu durum da ülkeyi sermayegirişlerine bağımlı ve ekonomiyi dış etkilere açık hale getirmiştir. Enflasyonun 2017 yılında iki haneli oranlara (% 11,1) ulaşması ve Türk Lirası’nın değer kaybının devam etmesi, para politikası alanındaki karar vericilerin fiyat istikrarına olan taahhüdüne ilişkin kaygıya yol açmıştır.

Türkiye ekonomisi yüksek oranda kayıt dışı olma özelliğini korumaya devam etmiş; bu alanda geriye gidiş yaşanmıştır.

Ekonomi alanında devlet kontrolünün artırılması eğilimi ve şirketler, iş insanları ve siyasi muhalifler ile onların işlerini hedefleyen eylemler iş yapma ortamına zarar vermiştir.

Türkiye ekonomik kriterler alanında bazı ilerlemeler kaydetmiştir ve AB’nin piyasa güçleri ve rekabet baskısıyla başa çıkabilme yönünde hazırlıkları iyi düzeydedir.

Türkiye hem ticaret hem de yatırım açısından AB pazarına iyi entegre olmuş durumdadır.

Enerji sektöründe, özellikle gaz piyasası ve artan ar-ge harcamaları alanlarında bazı ilerlemeler

kaydedilmiştir.

Devlet yardımlarında saydamlığın iyileştirilmesi konusunda herhangi bir gelişme kaydedilmemiştir.

Eğitim kalitesine ilişkin önemli sorunlar devam etmektedir.

AB üyeliği yükümlülüklerini üstlenebilme kapasitesi açısından Türkiye sınırlı bir hızla da olsamüktesebata uyum sağlamaya devam etmiştir.

Bilgi toplumu, istihdam ve sosyal politika ile dış ilişkiler alanlarında bir takım kilit hususlara ilişkin gerilemeler olduğuna dair örnekler mevcuttur.

Türkiye şirketler hukuku, trans-Avrupa ağları, bilim ve araştırma alanlarında oldukça ilerlemiş durumdadır; malların serbest dolaşımı, fikri mülkiyet hakları, finansal hizmetler, sanayi ve işletme politikası, tüketicinin korunması, sağlık koruması, gümrük birliği ve mali kontrol alanlarında iyi bir hazırlık düzeyine ulaşmıştır.

Türkiye kamu ihaleleri konusunda orta derecede hazırlıklıdır; AB’ye uyum için önemli farklar devametmektedir.

Türkiye hazırlık açısından orta düzeyde bulunduğu istatistik ve ulaşım politikası alanında daha fazlaçaba sarf etmelidir.

Türkiye’nin daha iddialı ve eşgüdümlü politikaların oluşturulup uygulanmasına ihtiyaç duyulan çevre veiklim değişikliği alanında AB ile uyum yönünde yalnızca bir miktar hazırlığı bulunmaktadır.

Her alanda mevzuatın uygulanmasına ilişkin daha fazla dikkat gösterilmesi gerekirken, birçok alandada AB müktesebatı ile uyum sağlanması için ilerleme kaydedilmelidir.