Biz üç seyahat aşığı kadın Bologna'da buluşup küçük bir İtalya turu yaptık. Siena uzun suredir görmek istediğim İtalyan şehirlerinden biriydi. Özellikle Palio at yarışları festivalinde orda olmayı istediğim halde her sene temmuz ve ağustos ayı deniz sahillerini tercih ettiğim içinde bir türlü denk gelmiyordu. En sonunda madem bu kadar yaklaştık arabada var bir Siena turu yapalımda aradan çıksın dedik.

Siena'nin UNESCO Dünya Mirasları Listesinde olduğunu bildiğim halde beklediğimden çok daha etkileyici çıktı. Siena'da Bologna şehri gibi kırmızı tuğlalarla kaplı. Arabayı park edip bayırdan yukarı şehre doğru yönelince karşımıza koskocaman bir meydan çıktı. Piazza del Campo Meydanı. Yani at meydanı. Meydanın en gözde alıcı binası bence Siena town hall yani belediye binası. 13. Yuzyılda inşa edilmiş gotik bir bina.

Etrafını çevirmiş masaları dışarıda kafe ve restoranlarda en azından bir aperativo içmek lazım. Gaia havuzu yada fıskiyesi de diyebiliriz oda bu meydanda 700 yıldır burdaymış. Sanırım şimdiye kadar gördüğüm en güzel havuzlardan biri. Büyüleyici bir özelliği var. 

Arkasından yokuşu tırmanıp Duomo'ya  doğru ilerledik. Bembeyaz nefes kesen bir bina dışarıdan bol bol foto cektik ama 8 Euro’ya kıyıp içine girmedik. Duomo aslında Vatikandan bile daha büyük olacakmış ama evdeki hesap çarşıya uymamış ve 14. Yüzyıldaki veba salgını ve parasızlıklar yüzünden ancak bu kadar tamamlanabilmiş. Çok etkileyici buldum.

Siena'nin tarihini yada tarihi yapılarını anlatmak gibi bir niyetim çok fazla yok biz neler yaptık birazda ondan bahsedeyim. Dar yokuşlardan yukarı çıkarken dükkanlarda geleneksel tatlar denedik. Ricciarelli adi verilmiş badem, şeker, yumurta beyazından yapılmış vanilya aromalı kurabiye ve Cavalucci adı verilen ballı, findıklı, kuru meyveli tarcın ve anasonlu kurabiye mutlaka denenmeli. Ayrıca Noto adlı bal, badem ve karabiberli tatlı şekeride Siena'ya özeldir.

Chianti meselesine gelince: Floransa ve Sienna arasında ki 65 km boyunca sağlı sollu uzanan Chianti bölgesini görmek başka bir zamana kaldı. Bu bölgedeki köyleri, manastırı, kaleyi görmeyi listemize ekledik. Floransa , Bologna ve Pisa'ya yakınlığı dolayısıyla mutlaka uğranması gereken bir yer diyenler olsa bile bence siz o civarlarda olmasanızda uğrayın. Hiç pişman olmayacaksınız. Biz ekim ayı olmasına rağmen havanın güzelliğini firsat bilerek geç saatlere kadar kafede spritz içip aperativoların tadına baktık. Bir daha ki gelişe en az 3 gün ayırmayı düşünüyorum.

Haftaya göruşmek üzere