Uzun zamandır çeşitli çevreler, AK Parti’nin seçimleri kaybedeceğini anladığı anda, seçimlerin iptal edilmesi için her şeyi yapabileceğini söylüyor. Uzun zamandır bu konunun gündemde olduğunu görüyoruz.

Zaten, aylardır yapılan kamuoyu araştırmalarında iktidar partisinin giderek oy kaybetmesi ve oylarındaki erimenin de devam etmesi, böyle bir olasılığı gündeme taşımıştı. Son günlerde bu konu yeniden gündeme getirildi. AK Parti kurmayları ise yapılan kamuoyu araştırma sonuçlarını görüyor, ancak açıklamak istemiyor. Ya da “Yüzde 45-50 bandındayız” şeklinde açıklama ile geçiştiriliyor. 

AK Parti’nin eski Genel Başkan Yardımcılarından, şimdiki HDP Mersin Milletvekili adayı Dengir Mir Mehmet Fırat, eski partisinin seçimleri kaybedeceğini, tek başına iktidar olamayacağını, AK Parti kurmaylarının bunu değerlendirdiğini ve bu nedenle de seçimlerin iptal edilmesi için çeşitli oyunlara başvurulabileceğini söylüyor. Fırat “Provokasyonlara başvurulacağı gibi bir ülkeye savaş da açılabilir. AK Parti, ülkeyi yalanlarla yönetmeye çalışıyor” uyarısında bulundu.

AK Parti içinde bir panik yaşandığını görüyoruz. Özellikle son yapılan araştırmalar iktidar partisinin oylarının yüzde 38’lere kadar düştüğünü gösteriyor. İktidar olamama halinde çeşitli oyunların oynanabileceği de zaten çeşitli çevrelerce dillendiriliyor. Buna şimdi de Fırat eklendi.

Ancak, Fırat’ın açıklamaları öyle yabana atılacak gibi değil. Bunu önemsiyoruz. Açıklamalarından bazı bölümlerini de alıp, sizlerle paylaşmak istedik:

"Bu hükümet, boğazına kadar yolsuzluğa batmış durumda. Yasaklarla mücadele etmek zorundayız. Çünkü 1995'li yıllara dönüş alametleri gözüküyor. Yoksullukla mücadele etmek zorundayız. Sadece 3-4 ay içerisinde yüzde 35 devalüasyon oldu. Bunun acısını, özellikle seçim sonrasında gelecek olan zamlarla halkımız görecektir. “Yalan ile de mücadele etmemiz lazım Görebildiğim kadar yalanı bir propaganda vasıtası olarak kullanıyorlar. Hitler'in meşhur Propaganda Bakanı Gobbels'in yazdığı bir kitabında 13 temel önerisi vardır. Bu önerilerden birisi, 'Eğer halkı ve kitleyi inandırmak istiyorsanız büyük yalanlar söyleyin, küçük yalanlarla uğraşmayın' der. Benim görebildiğim kadarıyla AKP de aynı şeyi yapıyor." 

Erdoğan ile yakın çalışma içinde olmuş, AK Parti kurmaylarını da çok iyi tanıyan Fırat’ın açıklamaları bu kadarla sınırlı değil. Başkanlık sistemine de sonuna kadar karşı olan Fırat’ın açıklamaları şöyle:

“Bu cumhurbaşkanı, ayrıca partili olup, milletvekillerini belirleyecek. Dolayısıyla TBMM'yi kontrolünde tutacak. Yürütmeyi kontrol edecek. Yargıyı da yedeğine alacak. Bu demokrasi değil, diktatörlüktür, otoriter yönetimdir. AKP, 350-400 vekil kazanırsa hemen anayasa değişikliğine gidecek. Bu anayasa değişikliğinin temeli, İslami esaslara dayanan, ancak bu esasların dışında kalan etnik ve dinsel grupları dışlayan, otoriter bir yapıya dönüşecek. Anayasa değişikliğinin en büyük tehdit muhatabı da Türk ve Kürt Aleviler olacaktır. Son süreçte çıkarılan kanunlara baktığımızda da yasakçı zihniyetin hâkim olduğu, polis devletine gittiğimizi görüyoruz. Bir de bütün yetkilerin tek 1 kişide toplandığını düşünün. İşte o zaman ne yapabileceklerini halkımızın takdirine bırakıyorum."

Dikkat edilecek olursa çok önemli konulara değiniliyor. Adeta itiraf gibi açıklamalarda bulunuyor. Çünkü Fırat, daha önce içinde bulunduğu kadroları, onların kafalarının içindekileri çok iyi biliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti’nin 350-400 milletvekili alabilmek için her şeyi göze alabileceklerini de söylüyor ve "Ağrı ve Roboski'de olduğu gibi, HDP'nin barajı aşmaması için büyük provokasyonlar yaratabilirler. Büyük çatışmalar, yeni provokasyonlar yaratabilirler. Çünkü korku insana her şeyi yaptırır. Yani düşünün ki 2-3 yıldır süren ateşkese rağmen vatan evlatlarını çatıştırıyorlar. Niçin? Bu tahrikin temelinde korku yatıyor. Bizler de kitlelerimizi provokasyonlardan uzak tutacağız”diyor.

Fırat’ın en çok üzerinde durduğu konu, bir ülkeye karşı savaş çıkarmak için bugünkü hükümetin her şeyi göze alabileceği konusudur. Bu konudaki görüşlerini de sizlerle paylaşalım:

"Yani eğer kendilerini tehlikede görürlerse -ki; anayasaya göre seçimi erteletmek ancak bir savaş haliyle mümkündür- savaşa girmekten dahi hiçbir tereddütleri olmaz. Kaybedecekleri korkusu varsa bir ülkeye savaş açmaktan bile çekinmeyeceklerdir. Bugüne kadar ezilmiş, yok sayılmış, ötekileştirilmiş kitlelerle, 77 milyon vatandaşımızla beraber, bunun önünü kesmek mecburiyetindeyiz. Bu son bir şanstır. İkinci bir şansın olacağını da düşünmüyorum. Tehdit giderek artıyor ve yaklaşıyor. Türkiye'de demokrasisi, özgürlükler ve barış rafa kaldırılıyor. Ümit ediyorum ki 8 Haziran sabahı Türkiye kâbustan uyanmış olacaktır."

 

Zaten bugün AK Parti tabanının da partinin gidişatından memnun olmadığı çıkan anket sonuçlarında görülüyor. Özellikle yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla ile mücadele etmek için iktidar olan AK Parti’nin bu “3 Y”den tamamen koptuğu da görülüyor. Bunu ankete katılan partinin tabanın da böyle seslendirdiği ifade ediliyor.

 

Konu ile ilgili yazdığımız her yazıda vurguladığımız gibi bir de ekonomideki kötü gidiş, pahalılık ve enflasyon ile giderek daha da sıkıntı yaratan işsizliği bunlara eklediğimizde iktidar partisini bekleyen sonucu daha iyi görebilmekteyiz. 

Bütün bunları alt alta koyduğumuzda, 7 Haziran seçimlerinde ekonomi ve yolsuzluk iddiaları çok önemli rol oynayacak. Özetle “3 Y” seçim sonuçlarını da tayin edecektir gibi görünüyor.